'Borçlu ile alacaklının anlaşması en doğru yoldur'

TAKİP ET

Harran Üniversitesi İ.İ.B.F Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı, Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Doğar, korona virüs sürecinde borçlunun düştüğü zor durumdan nasıl kurtulacağının hukuki boyutunu açıkladı. Doğar, alacaklının ve borçlunun birbirini zor durumda bırakmaması için kendi aralarında anlaşmalarının en doğru yol olduğunu belirtti.

Koronavirüs salgını, sağlık tehdidinin yanı sıra en fazla tehdit ettiği diğer alan ekonomi oldu. Birçok işyerinin kapatılması birçok esnafın zararına neden oldu. Ancak en fazla zor duruma düşen ise işyerini açmamasına rağmen kira ücretini ödemek zorunda kalan esnaflar oldu. Öte yandan gelirini kira ücretinden sağlayan mülk sahibi de bu süreçten büyük oranda etkilendi. Borçlunun ve alacaklının arasındaki anlaşmanın hukuki boyutunu gazetemize verdiği röportajda açıklayan Harran Üniversitesi İ.İ.B.F Ticaret Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı, Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Doğar, en uygun yolun mülk sahibi ile kiracının kendi aralarında anlaşması olduğunu vurguladı. 

Doğar, öte yandan çocuklarını özel okula gönderen velilerin okulların kapanmasının ardından ne yapacaklarıyla ilgili de önemli açıklamalarda bulundu. Mehmet Doğar, Okul ücretini peşin veren velilerin bu ücreti tekrar iade alması yerine önümüzdeki süreçte buna uygun düşük ücret vermekle anlaşmasının da uygun olacağının altını çizdi. 



İşte borçlu ile alacaklının koronavirüs sürecinde ne yapması gerektiği ile ilgili merak edilenlerin yer aldığı röportajın tamamı…



Covid-19 (koronavirüs) sebebiyle işyerlerinde kiracı olarak oturan esnaf, dükkanı kapalı olduğundan ve eskisi gibi iş yapamadığından dolayı, para kazanamamaktadır. Örneğin berberler, kuyumcular, küçük esnaf gibi. Bu durumda kiralar ödenmezse bu kişileri neler bekliyor? 

Eğer kira sözleşmesinde mücbir sebep (zorunlu hal) durumlarında ne yapılacağı kararlaştırılmışsa bu durumda önce o uygulanır. Ancak bizdeki kira sözleşmelerinde genellikle bu mücbir sebep halleri düzenlenmez. Sözleşmede hüküm olmadığından dolayı, kiranın ödenmemesinde kiracının kusuru var mı ona bakarız. Bahsedilen korona virüs salgın hastalığı nedeniyle kiracıya hiçbir kusur yükleyemeyiz. Çünkü borçlu olan kiracının salgın hastalığın ortaya çıkmasında bir kusuru yoktur. 



Kiracı kirayı ödemedi, bu durumda mülk sahibi mağdur olacak, o ne yapmalı?

Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, 01/03/2020 tarihinden 30/06/2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz. Getirilen düzenleme ile bu dönem için geçerli olmak üzere, işleyen kirasını ödeyemeyen kiracı aleyhinde kanundan kaynaklanan hukuki müracaatlar engellenerek kiracı işletmeleri koruma işlevi görmektedir. Diğer bir ifadeyle, mülk sahibi, kiracısını bu dönemlere ait kiralarını ödemedi diye işyerinden tahliye edemeyecektir. Kiracı durumundaki esnaf ve işletme sahibi 4 ay boyunca kira ödemediği takdirde kira sözleşmesi feshedilmeyecek ve tahliye davasına maruz kalmayacak. Fakat bu dönemdeki borçlarını (kiralayan talep ederse faiziyle birlikte) ödemek zorundadır. Sonuç olarak kiracı, kirayı ödemesin diyemeyiz. Bu onun borcu. Ancak artık kirayı ödeyemiyorsa ve kendisi için çekilmez bir hal varsa, kira sözleşmesini haklı nedenle fesheder.



Kiracı dükkanını tahliye etmek istemiyorsa ne olacak? Sonuçta yıllardır emek verdiği, müşterisinin sürekli uğradığı bir iş yerini kaybetmek istemeyen kiracı esnaf ne yapmalı?

Burada 3 yol var. İlk önce mülk sahibi ve kiracı oturup kiranın makul bir seviyeye çekilmesi için anlaşma yolunu denemelidir. Her iki tarafın da mağduriyet yaşamayacağı şekilde orta bir yol bulunabiliyorsa, en azından bu dönem geçene kadar, tarafların da uygun bulduğu yeni kira bedeli ödenmelidir. Tabi kirada indirimin ne kadar olacağı tamamen taraflara yapılan işe ve dükkanın değeri ile mevkisine göre değişir. Ama şahsi kanaatim %40 ile %60 arası yapılacak bir indirim makul sayılmalıdır.

Taraflar anlaşamazlarsa 2. yol dava açmak yani mahkemeye başvurmaktır. Kiracı virüs salgını nedeniyle dükkanının kapalı olduğunu ve iş yapamadığını belirterek mahkemeden sözleşmenin uyarlanmasını, diğer bir ifadeyle, kiranın indirilmesini talep eder. Uygulamada buna uyarlama davası diyoruz. Mahkeme, eğer şartları varsa ve uygun bulursa kira bedelinde indirime gidecektir. Ancak, mahkemeye başvururken dava sürelerinin de dikkate alınması gerekir kanaatindeyim. 

3. yol ise eğer kirayı ödemek kiracı için artık mümkün değilse, kiracı sözleşmeyi olağanüstü sebeplere dayanmak suretiyle (tbk 331) feshedecektir. Sonuçta salgın nedeniyle dükkanını açamıyor, para da kazanamıyorsa, sözleşmeyi uyarlasanız, yani kira bedelini indirseniz dahi ödeyemiyorsa, kira sözleşmesini sonlandırma yoluna gitmelidir. Böylelikle daha fazla kira borcunun birikmesini de engellemiş olur.



Alışveriş merkezlerinde dükkanı olanların kira ödemesi nasıl olacak? AVM'lerde dükkanı bulunanlar yüksek miktarda aidat da ödüyor. Dükkanları kapalı olduğu halde aidat ödemeye devam edecekler mi?

Virüs salgını sebebiyle dükkanları kapalı olan işyeri sahiplerinin bir kaybı olduğu açıktır. Müşteri gelmiyor kazanç neredeyse sıfır. Bu durumda az önce söylediğim 3 tane farklı seçenek burada da uygulanabilir. Tabi burada AVM yönetimlerinin bu kriz dönemini iyi yönetmeleri gerekiyor. Benim kanaatim, AVM'lerin kapalı olduğu dönemlerde kiracılardan kira alınmaması gerekir.



Aidatlar ne olacak?

AVM'ler bilindiği üzere faaliyetlerin sağlıklı devam edebilmesi için temizlik, güvenlik ve teknik destek gibi hizmetleri süreklilik arz eder. Hatta AVM'ler kapandıktan sonra bile lojistik ve güvenlik konularında hizmet vermek zorundadır. Bu nedenle, işyeri sahiplerinin Alışveriş Merkezleri Hakkında Yönetmeliğine göre aidat ödeme borcu aynen devam eder. Ancak AVM yönetimi, bu kriz döneminde masrafları asgari seviyeye indirmelidir. Diğer bir ifadeyle, AVM'de daha önce harcanan masraflar örneğin elektrik, temizlik gibi masraflar azaldığı için aidatları düşürmelidir. Zira virüs öncesi aidatların aynen tahsil edilmesi çok adaletli görünmüyor. 



İşinden ayrılanlar, yevmiye alarak geçimini sağlayanlardan evleri kira olanlar var. Bu şekilde evleri kirada olanlar için bir kolaylık var mı?

Aslında bu virüs salgını nedeniyle işini kaybedenler için bir kolaylık söylemek isterdim ancak bu salgın nedeniyle artık evlerimizi daha da fazla kullanmaya başladık. Bu nedenle maalesef kira borcunu ödememe veya erteleme pek mümkün görünmüyor. Ancak günlük işlerde çalışan veya işini kaybedenler açısından bana göre ev sahipleri kolaylık göstermelidir. Zaten, corona virüs sebebiyle biliyorsunuz dava açma hakkı ihbar ve itiraz süreleri bir süreliğine durduruldu. Ancak yanlış anlaşılmasın, kiracının kira borcu devam eder ve ev sahipleri bu borcu ödemekle yükümlüdürler



Kiracı kirasını ödeyemiyorsa, bu durumda ne yapmalıdır?

Kiracı kirasını ödeyemiyorsa ev sahibiyle anlaşarak evi uygun bir sürede tahliye etmelidir.  Çünkü kira borcu işlemeye devam ediyor. Burada olağanüstü bir hal söz konusudur ve kiracı haklı fesih yoluna başvurabilir. Normalde süresinden önce evden çıkarsanız kalan ayları da mülk sahibine ödemek zorunda kalırsınız. Fakat salgın hastalık dönemi açısından bu kural işlemeyecektir. Ancak tekrar söylüyorum, ev sahipleri eğer zor durumda değillerse lütfen kiracılarını bu dönemde çıkarmasın bu ahlaki bir görev çünkü. 



Site ve apartmanlarda oturanların aidat ödemesi bu dönem için ertelenebilir mi veya alınmaması söz konusu mudur?

Site ve apartmanlar genellikle bir görevli ve güvenlik elemanı çalıştıran yerlerdir. Bunların yanında havuz, spor salonu, sauna ve peyzaj gibi çeşitli gider kalemleri de söz konusudur. Tabi virüs salgını olduğu için havuz, sauna ve bahçe gibi yerler kullanılmamaktadır. Ancak baştan söyleyeyim, buraların kullanılmaması aidat borcunu ertelemez. Ancak şunu söylemeliyim ki, bu dönemde yöneticilerimiz, apartman giderlerinin azaltılması yoluna gitmeli ve ev sahiplerine daha fazla külfet getirmemeye özen göstermelidir. Nitekim, çalışmayan bir havuz ve saunanın masrafları pek tabiki, site ya da apartmanın borcu yoksa, aidatlardan düşürülebilir. 



Bununla birlikte, site yönetimi, apartman veya site sakinlerini toplayıp aidatların belirli bir dönem için düşürülmesi hatta ertelenmesi yönünde karar dahi alabilir. Ancak bunun için sitenin hesabında yeterli miktarda nakit olması şarttır. 



Koronavirüs nedeniyle işini kaybeden veya çalışamayan birinin kredi kartı ödemeleri nasıl olacaktır? Geçmişten biriken taksitler de var ise bu durumda bir kolaylık var mıdır?

Bilindiği üzere bankalar, kredi kartını ödeyemeyen ya da temerrüde düşen müşterilerine geç ödenen tutar üzerinden kaç gün gecikme olmuşsa belirlenen bir faiz uygulayarak (akdi faiz oranının yüzde otuzundan fazla olamaz) ödenmesini talep ediyor. 



Eğer bir banka eski düzenlemeye göre, müşterisine kredi kartının geç ödenmesinden dolayı icra takibi başlatacaksa, öncelikle müşterinin kredi kart borcunun en az iki taksidini ödememiş olması gerekir. İki taksidi de ödeyemeyen müşteriye banka son olarak 30 günlük bir ödeme süresi daha kanunen vermek durumundadır. Böylelikle 90 gün sonunda borcunu ödeyemeyen müşteriye banka icra takibi başlatabilmekteydi. 



Ancak salgın hastalığın ortaya çıkmasıyla birlikte, BDDK yeni bir düzenleme getirdi.  Yukarıda anlattığım süreç, yani müşterinin kart borcunu ödeme süresi toplamda 90 günden 180 güne çıkarıldı. Yani bankalar kredi kartı borçlusuna 180 gün süre tanımadan icra yoluna başvuramayacaklardır. Ancak önemle belirtmeliyim ki, borcun ödenmediği süreler açısından faizler işlemeye devam edecektir. 



Çocuklarını özel okula yollayan velilerin durumu ne olacaktır? Zira bir kısmı özel okul ücretlerini sene başında peşin ödedi, bir kısmı hala taksitleri ödüyor. Anaokulu, ilköğretim ve liseye gidenler açısından bakıldığında bu durumda olanların yapabileceği bir şey var mı? Ücret iadesi isteyebilirler mi?

Özel okullarla yapılan sözleşme aslında bir tüketici sözleşmesidir. Ancak bu salgın hastalık dolayısıyla özel okulların bir kusuru yoktur.  Eğer özel okul uzaktan eğitim yapmıyorsa veliler ödemiş oldukları ücreti ders yapılmayan aylar için ücreti geri isteme hakkına sahiptirler ve ücret iadesi ders yapılmayan aylar için iade edilmeli. Eğer okul uzaktan eğitim kapsamında derslerin bir kısmını yapıyorsa,  bu durumda yapılmayan dersler için bir indirim söz konusu olabilir. Örneğin normal zamanda 8 saat ders gören bir öğrenci uzaktan eğitimle 4 saat ders alıyorsa bir indirim yapılması gerekir. Ancak dersler örgün öğretimdeki gibi tam olarak uzaktan devam ediyorsa, okul borcunu yerine getirmiş olur, ücret iadesi istenemez.



Ancak benim kanaatim, salgın süreci bitmeden sahip olunan bu haklar kullanılmamalıdır. Zira özel okullar açısından telafi eğitimi vs söz konusu olabilir. O nedenle, veliler bu sürecin sonunda anlattığım hakları kullanırsa daha isabetli olacaktır



Veliler özel okul taksitlerini ödeyemiyorlarsa ne yapmalıdır?

Eğer veliler okul taksitlerini ödemekte zorlanıyorlarsa, bu durumda virüs salgını nedeniyle sözleşmeyi haklı nedenle feshedebilirler. Ancak velinin mali durumu gerçekten de ciddi manada bozulmuş olmalı ve bu durumu ispat etmelidir. Örneğin, ithal mal ticaretiyle uğraşan ve salgın öncesi durumu iyi olan biri, salgın sonrası ithalatta sıkıntı olduğundan aynı parayı kazanamayacağı için mali durumu bozulmuş olur. Eğer bankada birikimi de yoksa özel okulun ücretini ödemesi kendisinden beklenmez.



Okula servisle gidenlerin servis ücretleri ile yemek ücretleri ne olacak?

Genellikle okullar yemek ücretini eğitim ücretiyle birlikte talep etmektedirler. Salgın hastalık nedeniyle çocuklar okula gidemediği ve dolayısıyla okulun yemek imkanlarından faydalanamadıkları için eğer ödenmişse yemek ücretlerinin kesinlikle iadesi gerekir. 



Servis ücretleri ise genellikle aylık ödemeler şeklinde gerçekleşmektedir. Eğer peşin olarak ödenmişse servis ücretinin de okula ara verilen dönem bakımından iadesi gerekir. Yok eğer aylık ödeniyorsa artık ödenmesi gerekmez. 

Ancak benim düşüncem gidilmeyen süreler açısından yemek ve servis ücretleri geri istenilmek yerine, önümüzdeki dönemler açısından bir mahsuplaşma yapılmasıdır. Örneğin, çocuk 3 ay yemek ve servis hizmeti almadıysa, okulların açıldığı dönemde bu 3 aylık ücret düşürülmelidir.



Elinde çek bulunduran kişilerle (çek alacaklısı) bu çekin borçlusunun durumu ne olacaktır?

Virüs sebebiyle bu dönemde çek ibrazıyla karşılaşan bir bankanın ödemeyi nasıl yapacağı veya çek karşılığı hesapta yeterli bakiye yoksa karşılıksızdır yazıp yazmaması konusu açıkçası belirsiz bir durumda. 

Bilindiği üzere 7226 sy kanun ile çekin ibraz süreleri 30.04.2020 tarihine kadar durdurulmuştur. 30 nisandan sonraki 3 günde tatil olduğundan 4 mayısa kadar bankaya çek ibraz edilemeyecektir. 



Peki bu süreler içerisinde (13.03 ile 30.04)ödeme tarihli çekler ne olacaktır? 

İlgili düzenlemenin bittiği 4 mayıs tarihi itibarıyla çek bankaya ibra edilmeli ve tahsil edilmelidir. Ancak yapılan düzenleme ile zaten ibraz süreleri 15 mayıs tarihine kadar uzatılmıştır. Eğer çekin karşılığı yoksa karşılıksız olduğu kayda geçirilmelidir. Ancak karşılıksız çek 22.03.20 tarihli resmi gazetede yayınlanan cumhurbaşkanlığı kararnamesi çerçevesinde icraya verilemeyecektir. Bu durumda 

karşılıksız çek için açılan davalar da belirsiz hale gelme ihtimali taşımaktadır. 







Bilindiği üzere çek kanunu geçici 3.maddesiyle de 31.12.2020 tarihinde kadar ileri tarihli çeklerin vadesinden önce bankaya ibrazı geçersiz hale getirilmişti.



Bu nedenle çeklere ilişkin acil bir düzenleme yapılması gerektiği düşüncesindeyim.



Çeki karşılıksız çıkanlara verilen hapis cezası için bir erteleme var mı?

26.03.2020 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren bazı kanunlar hakkında değişiklik yapılmasına dair kanunun 49. Maddesi karşılıksız çek keşide etmek suçlarından verilen cezayı durdurmuştur.  Eğer ceza almış biri varsa da bu cezanın infazına geçilmeyecektir. Bu düzenlemeyle 24.03.2020 tarihine kadar işlenmiş olan tüm karşılıksız çek keşide etme suçlarını kapsamaktadır. Eğer karşılıksız çek keşide etme suçu 24.03.2020 sonrasında işlenmişse bu düzenlemeden yararlanamaz. 



Ancak önemle belirtmek gerekir ki, çeki ödemeyen kişi tahliye olduktan itibaren 3 ay içerisinde çekte ödenmeyen kısmın 10 da 1 ini alacaklıya ödemek zorundadır.  



Diyelim ki çek borçlusu buna uymadı, ne olacaktır?

Eğer çek borçlusu tahliye edildikten sonraki 3 ay içerisinde çekin ödenmeyen kısmının 10 da 1 ini alacaklıya yine ödemez ise, bu durumda alacaklının şikayet etmesiyle mahkeme hükmün infazının devamına karar verir. Ancak özellikle belirtmek gerekir ki alacaklı şikayet etmezse hükmün infazı kendiliğinden devam etmez. 



Mahkumiyet alan birinin bu kararı ortadan bütünüyle kaldırması mümkün müdür?

Eğer mahkum olan kişi, çek bedelinin onda birini tahliye kararından itibaren üç ay içinde alacaklıya öder ve kalan çek bedelini de 26.06.2020 tarihinden itibaren ikişer ay ara ile onbeş taksitte alacaklıya tümünü öderse bu durumda mahkumiyet hükmü bütünüyle ortadan kalkar. 



Eğer borçlu çek için ödediği taksitlerden birini ödemez ise ne olacaktır?

Bu taksitlerden birini süresi içinde ilk defa ödememiş ise bu durumda bu taksit sürenin sonuna yeni bir taksit olarak eklenir. Ancak kalan taksitlerden bir tane daha ödenmez ise, yani ikinci bir taksit daha ödenmezse, alacaklının şikayeti üzerine mahkeme hükmün infazının devamına karar verir. 



Son dönem açıklanan istatistiklere göre, korona virüs nedeniyle boşanmak için dava açanların arttığı görülmekte. Korona virüs bir boşanma sebebi olabilir mi? Aynı şekilde, virüs nedeniyle eşlere şiddet eğiliminin de arttığı görülüyor. 



Virüsü başkalarına bulaştıranlar açısından bir ceza davası açılması söz konusu olacak mıdır? 

Bir kimsenin bu hastalıkla bağlantılı olarak kastından bahsedebilmek için, en başta virüsün kendinde olduğunu bilmesi gerekir. Korona virüsünü taşıdığını bilmesi için ise, kendisinde bu virüsle ilgili tetkikler yapılmalı ve taşıdığı bulgusuna ulaşılması icap etmektedir.



Kişinin kendisinde bu virüsün bulunduğunu bildiği halde bulaşmasını önleyici tedbirler almaması, kişinin olası kastını gündeme getirebilir. Olası kast halinde, kişi neticenin gerçekleşmesini açıkça istemese de, gerçekleşmesini umursamamaktadır. Kendisinde korona virüsü bulunan kimsenin başkalarına bu virüsü bulaştırması oldukça kolay olduğundan, yani neticenin gerçekleşmesi muhtemel olduğundan, bu kimsenin meydana gelecek neticelerden sorumluluğunun olası kast düzeyinde olduğunu ifade edebiliriz. 



Sonuç olarak kişi hasta olduğunu bildiği halde gerekli tedbir almayıp başkalarına bulaştırırsa kasten adam öldürme veya yaralama; eğer hasta olduğunu bilmiyor ancak bilmesini gerektirecek bir belirti varsa ve tedbirli davranmıyorsa, bu durumda yine sorumlu olması gerektiği kanaatindeyim. 



Erken rezervasyonla otel veya yurtiçi-yurtdışı tur satın alanların durumu nedir? Bu kişilere geri ödemelerde kesinti uygulanacak mı?

Turun başlamasına 30 günden fazla süre var ise zaten herhangi bir kesinti olmaksızın tur sözleşmesini feshetme hakkı vardır. Ancak paket turlar açısından getirilen yeni düzenlemeye göre, 05/02/2020 tarihinden itibaren gidilecek olan ve hava yolu ile ulaştırma içeren paket tur sözleşmelerine ilişkin bedel iadelerinde, paket tur düzenleyicisi veya aracısı tarafından hava taşıma işletmelerine ödenip belgelendirilen uçuş bedeli, uçuş yasağı kalktıktan sonraki en geç 74. güne kadar ödenebilir. Yani, siz rezervasyonunuzu iptal ettikten sonra en geç 74. günde bedel iadenizi alabileceksiniz. Bu, yeni getirilen bir düzenleme. 

Ancak ücret iadesinde, ödenmesi zorunlu vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar kesilebilir. 



Rezervasyon iptali bildirimlerinde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta ise bildirimin şeklidir. Her ne kadar iptal bildiriminin telefonla veya müşteri hizmetleri aracılığıyla yapılması mümkün ise de bu yol tüketici için tam bir koruma sağlamayabilir. Çünkü bunun kaydı ve ispatı bazı durumlarda çok zordur. Bu yüzden bildirimlerimizi yazılı olarak yapmalıyız. Bunun en kolayı da e-posta, faks veya whatsapp gibi yöntemler olmalıdır. Böylelikle talebinizin iletildiğini rahatlıkla ispat edilebilir ve daha sonrasında da hem hakem heyeti hem de mahkeme aşamasında haklılığınızı ortaya koyar.







Virüs salgını öncesi düğün planları yapan ve düğün salonları ya da otellere ücreti peşin ödeyenlerin durumu ne olacaktır? Salonlar ücret iadesi yapmazsa ne olacak?

Salgın öncesinde otel veya düğün salonu kiralayıp, ücretini ödeyen veya kaparo veren düğün sahipleri ödemiş oldukları ücreti aynen iade alabilirler. Bu konuda bir kesinti yapılamaz. Bir  fotoğrafçı veya organizasyon şirketine ödeme yapıldıysa aynı şekilde, ödenen ücretin geri alınması mümkündür. Ancak benim düşüncem, eğer yaz aylarında bir düğün yapılması planlanıyorsa, bu durumda anlaşılan ücret karşılığında o zaman organizasyonun yapılmasıdır. Ama çiftler salgın nedeniyle düğün veya nişan yapmaktan vazgeçmişlerse, bu durumda ödedikleri ücreti kesintisiz iade alabilirler. 



Bir yere bağlı maaşla çalışan kişilerin durumu ne olacaktır? Örneğin, spor klüplerinden maaş alan sporcular veya çocuk bakıcılığı, temizlik gibi gündelik işlerde çalışanlar.

Bilindiği üzere, virüs salgını nedeniyle açıklanan önlem paketinde Kısa Çalışma Ödeneği yer alıyor. Aslında bu ödenek covid-19 sebebiyle getirilen bir uygulama değil. Bu düzenleme zaten İşsizlik Sigortası Kanunu'nda yer alıyor ve virüs ortaya çıkmadan önce de uygulaması devam etmekte idi. Ancak salgın hastalık ortaya çıktıktan sonra buna başvurmak için şartlar daha da kolaylaştırıldı.



Normal şartlarda son 120 gün sigortalı olmak ve son üç yıl içinde en az 600 gün prim ödemiş olmak gerekiyordu. Ancak şuan için İşçilerin son 60 günde sigortalı çalışıyor olması ve son 3 yıl içinde 450 gün prim ödemiş olması yeterli.



Sadece sigortalı çalışanlar yararlanıyor. Bu uygulamadan sadece sigortalı çalışan işçiler yararlanabiliyor. Kayıt dışı çalışanlar ödenekten para alamıyor.



Bana en çok esnaflar da bu ödeneğe başvurabilecek mi diye soru geliyor ancak maalesef esnaflar bu ödeneğe başvuramıyorlar. Ancak esnafımızın yanında sigortalı olarak çalışan var ise o çalışan başvurabilir. 



İş verenin İŞKUR'a başvuruda bulunması ve iş yerinin bundan etkilendiğinin tespit edilmesi gerekiyor. Covid-19 zorlayıcı sebep sayılıyor.



Ödemenin kaynağı nedir?

Ödemeler ise İşsizlik Fonu'ndan yapılıyor. İşsizlik Fonu'nun gelirleri ise yüzde 2 işveren primi, yüzde 1 işçi primi ve yüzde 1 devlet katkısı ile faiz gelirlerinden oluşuyor.



Amaç nedir?

Kısa çalışma uygulamasının temel amacı istihdamın korunmasıdır. Kısa çalışma ile çalışılmayan sürelerde işçilere gelir desteği sağlanmaktadır. Aynı zamanda istihdam korunarak, deneyimli personellerin işten çıkarılmasının önüne geçilmektedir.



İş yerindeki tüm işçiler yararlanabilir mi?

Bu konuda bir sınır yok. Kısa çalışma talebinin uygun bulunması hâlinde kısa çalışmaya tabi tutulan işçilerden kısa çalışma başlama tarihinden önceki 60 gün hizmet akdine tabi olanlardan son 3 yılda 450 gün süreyle prim ödemiş olanlar ödenekten yararlanır. Kısa çalışma uygulamasından yararlanmak için asgari çalışan sayısı şartı yok.

Belediye şirketlerinin talebinin İş Müfettişlerince uygun bulunması ve işçilerinin yasada aranan prim ödeme şartlarını sağlamaları halinde belediye şirketlerinde çalışanlar da kısa çalışmadan faydalanır.

SGK ve Maliye'ye borcu olanlar başvurabilir. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve Maliye borcu olan iş yerleri de kısa çalışma başvurusu yapabilir. İşçiler kendi başvuru yapamaz. Kısa çalışma başvurularının işverenler tarafından yapılması gerekiyor.



Hastanelerde çalışan doktor ve hemşire gibi sağlık çalışanlarından virüs kapıp, ölenler olursa bu durumda iş kazasından söz edilebilir mi? 

Evet.

harran Üniversitesi