Darbelerin panzehiri demokratikleşmedir

TAKİP ET

Olağanüstü Hal'in kaldırılmasının hukuki, sosyal ve ekonomik boyutlarını değerlendiren Baro Başkanı Ahmet Tüysüz, Türkiye'nin demokratikleşmesi için mücadelenin devam etmesi gerektiğine dikkat çekti.

Olası bir darbe girişiminin olmaması için darbelere zemin hazırlayacak tüm oluşumlardan uzak durulması gerektiğini belirten Tüysüz, "Bundan çıkarılması gereken dersler olduğunu ve bir daha ülkemizin darbelere zemin hazırlayacak tüm oluşumlardan arındırılması gerektiğinin ve darbelerin panzehirinin demokratikleşme olduğunun altını çizmek istiyoruz." dedi.

Şanlıurfa Baro Başkanı Av. Ahmet Tüysüz, kaldırılan Olağanüstü Hal'in (OHAL) isim olarak kaldırıldığını, yaptırımların devam edeceğini söyledi.

OHAL’in kalkmasını sevindirici bir durum olarak değerlendiren Tüysüz, yapılacak olan düzenlemenin ardından OHAL’in kalkmasının sadece isim olarak kalacağını söyledi.

OHAL durumunun kalkmasının olumlu yansıması olacağına vurgu yapan Tüysüz, "15 Temmuz 2016’da ülkemizde bir darbe girişimi oldu ve sonrasında 21 Temmuz’da ilan edilen ve yedi defa üçer aylığına uzatılan olağanüstü hal (OHAL) 17 Temmuz 2018 gecesi itibariyle sona erdi. Öncelikle OHAL’in kalkması elbette olumlu bir gelişmedir en azından psikolojik anlamda olumlu yönleri olacaktır." dedi.

"OHAL valiliklere bırakılırsa..."

OHAL'in kaldırılmasının hayatın normale dönmesi anlamına geldiğini belirten Tüysüz, valiliklere aynı yetkinin verilmesi halinde değişen hiçbir şey olmayacağını söyleyerek, "Her anlamda bir normalleşmeyi beraberinde getirmesini temenni ediyor ve öyle umuyoruz. Ancak kamuoyunda tartışıldığı şekliyle OHAL kaldırılıp yasal düzenlemelerle bu yetkilerin yerel düzeyde valiliklere bırakılması düşünülüyorsa bu halin OHAL’den farkı olmayacak, ismen kalksa da cismen devam etmiş olacaktır. Atılacak adımların normalleşme yönünde olması lazım. Aksi takdirde, OHAL'in kalkması tek başına hiç bir şey ifade etmiyor." diye konuştu.

Konuşmasında olağanüstü hal durumunun gerekmesi halinde kanun hükmünde kararname ile geri getirilebileceğinin Anayasa'da mevcut olduğunu hatırlatan Tüysüz, "Anayasa’nın 121 maddesine göre “Olağanüstü hal süresince, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir.” dedi.

"İki yılda toplam 36 KHK yayınlandı"

OHAL durumunda çok sayıda Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarıldığına dikkat çeken Baro Başkanı Tüysüz, Bakanlar Kurulu'nun bu KHK'larla düzenlemeler yaptığını söyledi. Tüysüz, çıkan her KHK'nın farklı alanlarda düzenlemeler yapıldığına dikkat çekerek, "Mesela bazılarında ise avukatlık ücret tarifesi değiştirildi, evlilik programları yasaklandı, kış lastiğine dair düzenlemeler yapıldı. KHK’larda yer alan düzenlemeler Anayasaya uygunluk açısından da çokça tartışıldı. AYM 1992 yılında verdiği bir kararda 'KHK’lar konu bakımından yalnızca olağanüstü hal durumunun gerektirdiği pratik önlemleri içermeleri gerekirken, yasa veya KHK değiştirmenin ve bunlara ekler yapmanın bir aracı olarak kullanılmışlardır' diyerek KHK’larla getirilen pek çok düzenlemeyi iptal etmişti." ifadelerini kullandı.

"AYM içtihatlarla çelişen karar verdi"

OHAL süresince çeşitli sıkıntıların yaşandığının altını çizen Tüysüz, "2016’da ise CHP’nin başvurusunu değerlendiren AYM, KHK’ları inceleme yetkisi olmadığını açıkladı. Böylece AYM daha önceki içtihatlarıyla çelişen bir karar vermiş oldu. KHK’ların yargı denetimi dışında kalmasına hem ülke içinden hem de Avrupa’dan gelen tepkiler üzerine hükümet bir KHK ile OHAL Komisyonu kurulmasını kararlaştırdı. Komisyon Anayasa’ya aykırı maddelere yönelik itirazları incelemese de kamuda işten çıkarılan kişilerin veya kapatılan kurumların başvurularını değerlendirmeye almaya başladı. Komisyon’un kararlarına itiraz için yargı yolu da açık." şeklinde konuştu.

“Avrupa İnsan hakları mahkemesi önce iç hukuk yolları tüketilmeli”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, KHK’larla ilgili yapılan başvuruları reddettiğini ve önce iç hukuk yollarının tüketilmesi gerektiğini söyleyen Tüysüz, "Bu yönüyle komisyonun ret kararına karşı İdare Mahkemesi İstinaf Danıştay Anayasa Mahkemesi ve son olarak AHİM yoluna gidilmesi gerekecektir ki bunun alabileceği ortalama süreç 10 yılı bulacaktır. Bu ise ayrı bir mağduriyet oluşturabilecektir.

Anayasa'ya göre OHAL'de çıkarılan KHK'ların sadece OHAL'in ilanını gerektiren konulara yönelik, alınacak önlemlerle ilişkili ve ölçülü olması gerekiyor. Etki ve sonuçları itibariyle OHAL süresini de aşan, sürekli KHK'lar çıkarılmaması, olağan yasalarda ileriye dönük sürekli değişiklikler yapılmaması gerekiyor. Bundan sonra yapılması düşünülen değişikliklerin bu çerçevede ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Bazen olağanüstü bir durumla mücadele etmek olağan usullerle mümkün olmayabilir ancak bunun çerçevesinin anayasal sınırlar içinde olması gerekir. En kaotik ortamdan dahi çıkmanın yolunun hukukun ve hukukun temel prensipleri ile hareket etmekle mümkün olduğunu düşünüyorum.

Bundan çıkarılması gereken dersler olduğunu ve bir daha ülkemizin darbelere zemin hazırlayacak tüm oluşumlardan arındırılması gerektiğinin ve darbelerin panzehirinin demokratikleşme olduğunun altını çizmek istiyoruz. Buradan yola çıkarak vurgulanması gereken ana konunun millet iradesinin üzerinde bir güç olmadığı gerçeğinin bir kez daha anlaşılmış olması olduğunu düşünenlerdenim.

Ayrıca cuntacıların bir daha sivil ve siyasi alanı tahkim etmek amaçlı benzer girişimlere cesaret edememesi için, darbelere karşı toplumsal bilincin diri tutulmasının yanı sıra, hukuk devleti olarak, darbe mekaniğinin işlemesini engelleyici hukuksal koruyucu ve destekleyici tedbirlerin alınmasının hayati önemine de bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz. Bu vesileyle darbecilere direniş sırasında yaşamlarını yitiren vatandaşlarımıza da Allahtan rahmet diliyorum” şeklinde konuştu.