'Gazetecilik yaşamın ögesidir'

TAKİP ET

10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü nedeniyle TRT Haber, TRT Kurdi, NTV temsilcisi ve Gazetemizin haber müdürü Abdulkadir Çelikcan, meslekteki tecrübesini aktardı. Gazeteciliğin mutfağında çalışan kameraman, kurgucu, tasarımcı ve muhabirin haklarını savunan bir derneğin çıkmasını umut etti.

Gazetecinin yerelde de olsa ulusalda da olsa hakkını arayan herhangi bir sendika herhangi bir sivil toplum kuruluşu olmadığını söyleyen Gazeteci Abdulkadir Çelikcan, Şanlıurfa’da 4 tane gazeteciler derneği var, Türkiye genelinde belki yüzlercesi var her ilin farklı farklı gazeteci derneğini olduğunu kaydeden Çelikcan, bir gün gazetecilerin haklarını arayan bir STK ve dernek olmasını diledi.

Türk basın tarihinde gazetecilerin hakları ilk kez 10 Ocak 1961 de yasal güvence altına alındı. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü ilan edilmesinin amacı ve oluşumu ise, 1961-1971 arasında “ yılındaki askeri müdahaleden sonra ülkede gazetecilerin bazı haklarının geri alınması üzerine kutlama gününün adı, olarak ” 10 Ocak Çalışan gazeteciler günü” olarak ilan edildi. O tarihten itibaren her yıl 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü bayramı olarak sadece Türkiye’de kutlanıyor.
E.Berfin Maçça Urfa / Değişim

GAZETECİLERE SES VERMEDİLER

10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü ile ilgili tecrübelerini gazetemize aktaran usta gazeteci Abdulkadir Çelikcan,  “Sahada çalışan gazetecilerin her zaman anlatacakları çok şeyi vardır. Özellikle hak arayışında bulunan sivil toplum örgütleri bizlere kızacaktır ama onların her hak arayışlarında demokratik hak arayışlarında gazeteciler, muhabirler hep oradadır. 1999 yılında karakoyun İş Merkezinde basın açıklaması yapıyorlardı. Kameramanlar geç kaldığı zaman STK başkanı yani sendika başkanı neden gazeteciler geç kaldı, neden basın açıklamamıza geç kaldınız sordukları esnada öğretmenlerin, memurların hak edişlerinin maaşlarının yükseltilmesi noktasında bir açıklama istiyorlardı. Buna istinaden biz de onlara sorduk; bizim haklarımızı kim koruyacak diye ve sessiz kaldılar.

“UMARIM GAZETECİLERİN HAKLARINI SAVUNAN BİR YAPIYA KAVUŞURUYORLAR”

Gazetecilere ses vermediler ve o gündür bugündür halen de söylüyoruz gazetecinin yerelde de olsa ulusalda da olsa gazetecinin hakkını arayan herhangi bir sendika, herhangi bir sivil toplum kuruluşu yok. Şanlıurfa’da 4 tane gazeteciler derneği var. Türkiye genelinde belki yüzlercesi var. Her ilin farklı farklı gazeteciler dernekleri var. 10 Ocak gelir şah şahlı bir gece yaparlar ya da plaket verirler ya da birbirlerine hediyeler gönderirler ama yerelde çalışan İşin mutfağında çalışan gazetenin dizaynı yapan haberin montajını yapan, belki motoruyla belki halk otobüsü ile belki yürüyerek habere giden kameraman ne yaptığını ne ettiğini nasıl bir iş yaptıklarına dair veyahut O kameramanlara o montajcılara o muhabirlere özel bir gece yoktur. Sadece patronlara vardır üst düzey yöneticilere vardır, bu sahada çalışan gazeteciler için her zaman bir derttir. İnşallah gazetecilerin temsilcileri Gazeteci derneklerin gazetecileri savunan STK, elinde kameraları olan gazetecilere saygısı olan bir gün bunların haklarını arar onlarda demokratik bir yapıya kavuşurlar diye Ümit ediyorum.”

Yıllardır bu mesleği icra ediyorsunuz, yeni genç nesil gazeteci meslektaşlarımıza ne tür tavsiyeleriniz olacak?
1992’de bu işe başladık Türkiye genelinde bu kadar iletişim fakülteleri yoktu. Üniversitelerin radyo televizyon bölümleri yoktu. Sinema bölümleri yoktu. Fakat zaman geçtikçe üniversiteler arttıkça iletişim fakültesi sayısı artmaya başladı. Beraberinde medya yayıncılığı üzerine bölümler arttırmaya başladı. Harran Üniversitesinde radyo, televizyon bölümü açıldı ve sonrasında sinema bölümü açıldı. Onların bölümünde medya yayıncılığı ve web tasarım üzerine çeşitli dersler veriliyor. Tabi bunların olması güzel bir gelişme ama şöyle bir sıkıntı var. Yerelde hem yayın yapan gazeteler resmi ilan alan resmi olarak yayın yapan basın ilan kurumundan ilan alan, Şanlıurfa’daki üç tane televizyon bununla birlikte var olan web siteleri maliyeye kaydı olan ve resmiyette olan insanlar eleman çalıştırırken Radyo, TV mezunu veyahut iletişim mezunu mudur değil midir? Veyahut iletişim mevzunu daha önce bu mesleği yapmış mıdır? Bunlar öğrenciyken bunların yanına alıp staj yapma noktasında gerekli ilgiyi göstermiyorlar. Aynı sıra çalıştırdığı insanları da bu işte alakası olmayan tabi hepsi için bunu söylemek istemiyorum. Yaklaşık %70’i olmak şartıyla çoğu radyo televizyondan mezun olan bu işin okulunu okumuş olan insanlardan çoğu bu iş alanında yok. İletişim mezunları bu işte yok, web tasarımcılar bu işte yok olmadı. Olmadığı için de görüyorum sahada soru soruyorlar Fakat sorduğu soruyla gittiği alanla yaptığı meslekle pekte bağdaşmayan basın toplantılarında görüyorum. bir kameraman bir muhabir gelmişse cep telefonuyla görüntü çekiyorsa bu sosyal medya yayıncılığına girer, bir gazetenin bir televizyonun veyahut bir gazetenin bir televizyonun ve hatta bir resmi bir gazetenin web sitesi üzerinde yaptığı web TV yayıncılığına yakışmayan bir harekettir ve oraya giden muhabirin de o taşıdığı gazetenin ismini amblemini hak edeceği şekilde soru sorup onu dizayn etmesi lazım ve habercilik yapmayı onun öge noktası da haber yazmayı öğrenmeleri gerekir. Yoksa buradan kopyalayıp düzeltip kendime göre ayarlayayım dediğin zaman habercilik hiçbir değeri ehemmiyeti kalmaz vasıfsız eleman olarak kalır.

40 DERECE ALTINDA BİR GENCİN ANNESİ TAŞIMASI BENİ ÇOK ETKİLEDİ

Hiç unutamadığınız bir anınızı bizlerle paylaşır mısınız?
Bir gazetecinin unutamayacağı anıları çoktur.  Örneğin Irak Savaşı bitti o sırada da ben orada görev aldım en çok bizi hem duygusal manada hem insani manada hem gazetecilik yaparken en çok çekmeye zorlandım fakat gazetecilikte her zaman en iyisini çekmeye çalışır.  Kötü bir olayı bile çekerken o kötü olayın en iyi fotoğrafını o olayın en iyi anlatan kareyi nasıl çekebilirim mücadelesini verilen andır. Uluslararası alanda İŞİD, Türkiye’de DEAŞ olarak söylenen terör örgütünün Şengal’da gaz saldırısı esnasında 25 ile 30 yaşları arasında bir gencin, iki ayağında özürlü olan annesini sırtına alıp, o tozlu yollarda yaklaşık 1 km kuyruğun oluştu alanda ve yaklaşık 3,5 km annesini sırtında indirmeyip herhalde o andaki yazın sıcağı 40°’nin üzerindeydi. Her tarafından su akmasına rağmen o annesini sırtından İndirmeyip indirmeyip taşıması ve bütün gazetecilerin bütün uluslararası gazetecilerin bizlerin yerellerin herkesin orada olan tüm insanların O çekmiş olduğu kare hem duygusal manada hem de o zulmü en iyi anlatma noktasında Hem de bir gazetecinin karşı ulaşabileceği herhalde en hüzünlü ve en iyi anı anlatan ögedir diye düşünüyorum.  Meslek hayatım boyunca çok şey yaşadım çok şeyler oldu. Bu benim için unutulmaz bir anıydı. Daha önce Suriye savaşında da savaş alanında bulundum yine çok unutulmaz anılarım oldu Bu bir evladın özürlü bir annesine yaklaş 3,5 km boyunca sırtında taşıyıp 40° sıcağın altında o tozlu yollarda o patikalarda taşıması anlatılacak bir durum değildir ancak yaşanılacak bir durumdur.
SOSYAL MEDYA HABERCİLİĞİNDE ÖZEN YOK!
Sosyal medya haberciliği için neler söylemek istersiniz?
Bizler bu işe başladığımızda sosyal medya bilmezdik, internet nedir bilmezdik 1990’lı yıllarda internet yavaş yavaş hayatımıza girmeye başladı. İki binli yıllarda daha da yaygınlaşmaya başladı fakat 2005’li yıllarda daha da yaygın bir hale geldi. Örneğin diyelim ki bir patates tohumu ekiyorsunuz sonradan onun meyvesi çıktı zaman onun meyvesini çektiğiniz zaman kökten toprağın altında onlarca yavru meyve patates var, şu anda bu sosyal medyanın da türemesi de bunun gibi bir şey tabi bu hem Facebook üzerinde hem WhatsApp üzerinde hem Twitter üzerinde yayın yapanlar hem de internet sitesi üzerinde yayın yapanlar habercilik yapanlar tabi hepsini söylemeyelim bazılarını tenzih ediyorum. %70’i %80’i böyle, örneğin trafik kazası ile ilgili bir görüntü geldi. paylaştıkları zaman her internet sitesi kendine göre farklı bir yorum katarak haber yapıyor fakat gerçek manada gazetecilik o görüntü geldiği zaman o görüntüyle ilgili bilgiyi bulması, kazayı yapanın kim olduğu, kazanın nasıl olduğu, kazanın nasıl meydana geldiğini örneğin bu kaza çift taraflı mı tek taraflı mı kazada yaralananların nasıl oldu çocukların olup olmadığı alkollü mü değil mi hatalı mıdır değil midir bunları örnek olarak söylüyorum bunun gibi pek çok şey var. Kavga olayı görüntüsü gelir. Kavganın nasıl olduğu neden olduğu bilinmeden bizim bölgemiz olduğu için hemen bunu alacak verecek namus kavgası, arazi kavgası diye bir kılıf uydurulur. Bu gazetecilik etik kurallarının dizayn edilip yayınlanması lazım ve bu tür sosyal medya haberciliğinde WhatsApp üzerinden gelen haberler Gazetecilik web sayfalarında şunu görüyoruz. Görüntüde kan var, yaralı yerde yatıyor kan her tarafından görünüyor o cep telefonuna çeken kişi onu yakın kare olarak çekmiş fakat onu müzikleştirme onu yok etme görünmeyecek bir şekilde getirme gibi yapmayanlar var. Çocuk görüntüsü var o çocuğun yaralı halini ve de yüzünde kan var yara var o görüntü yok etme bunu ulaştırma veyahut kamufle etme ya da onun o kısmını kesmek diye bir şeyde yapılmıyor ve bunlar YouTube üzerinde paylaşıldığı için YouTube buna bir kısım kısıtlamalar getirdi. 18 yaşında küçük olanlar için kanlı görüntülerin infial yaratan görüntüler için daha bir kısıtlama getirdi. Ve halen görüyorum bu tür şeyler internet sitelerinde bu çok söyleniliyor. örneğin bugün bir şey yazıldı gelen bir görüntüyle ilgili bir şeyler yazıldı bunu örnek olarak infial yaratılacak bir şey bir kan davası farazi sallayıp bu kadar kişi öldü ve bunun akabinde bakıyorsunuz ki 1 saat sonra o ölen kişileri yaralı kişiler oldu olarak düzeltilmiş, bu etik bir yayıncılık gazetecilikte sahada çalışan gazetecilik ve bu işleri realite olarak yapan bağdaşmayan noktalar, bu da sosyal medyanın bazen güvenilirliğini bazen hassasiyetini bazen haberciliğini yok mahiyetine getirir ve buda toplumun ona olan güvensizliğin ortaya koyar.

Son dönemde sosyal medya üzerinden siyasiler için de aynısını görmekteyiz ben buna yaranayım şundan yararlanayım şunu eleştireyim, yapmış oldukları sosyal paylaşımları kendi ortamında paylaşmış olduğu eleştiri paylaşımını daha sonra ben bunu kaldırdıysam bu demek oluyor ki yalan haber yapmış olur yalan haberde habercilik anlayışına göre etik bir durum değildir ve meslek etiği ile asla bağdaşmayan bir cümledir” dedi.
 

sosyal medya Irak Savaşı Gazeteciler Günü 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü