'Kuraklığın etkileri yıllarca sürebilir!'

TAKİP ET

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kuraklık, elektrik kesintileri ve girdi fiyatları konusunda yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Bayraktar, kuraklığı karşı ciddi önlem alınmaz ise etkilerinin yıllarca sürebileceğini söyledi.

Temmuz ayı kuraklık, elektrik ve girdi maliyetleri konusunda bir değerlendirme yapan Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kuraklık riskine karşı bilimsel, ciddi ve kalıcı önlemleri şimdiden almazsak ve yeterli üretimi sağlayamazsak kısa zamanda gıda güvencesinden de bahsedemeyiz” diyerek Şanlıurfa’da yaşanan elektrik kesintilerine şöyle değindi, “DEPSAŞ elektrik şirketinin yaşanan kuraklıktan dolayı enerji sarfiyatının artacağını bilmesi gerekirdi ve planlamasını ona göre yapmalıydı” dedi.

“ELEKTRİK KESİNTİSİ ÜRETİMİ KESİNTİYE UĞRATIR”
Son günlerde Şanlıurfa’da gündeme gelen elektrik kesintisi uygulaması konusuna da değinen Bayraktar, şu açıklamayı yaptı:
“Elektrik kesintileri bölgedeki üreticilerimizi zor durumda bırakmıştır. Karşılaşılan bu yanlış uygulamayla ilgili olarak Şanlıurfa Ziraat Odaları Başkanları ortak bir basın açıklamasıyla mağduriyetlerini kamuoyuna duyurdular. Kesintilerin devam etmesi durumunda hem Şanlıurfa ekonomisi hem de kuraklıktan daha sırtını doğrultamayan çiftçi büyük bir darbe alacaktır diyen Oda Başkanları, ‘DEPSAŞ elektrik şirketinin yaşanan kuraklıktan dolayı enerji sarfiyatının artacağını bilmesi gerekirdi ve planlamasını ona göre yapmalıydı’ diyerek şikâyetlerini dile getirmişlerdir.

Konuyla ilgili olarak Şanlıurfa Ziraat Odası Başkanlarımız tarafından Birliğimize gönderilen açıklamada da; çiftçilerimizin sağlıklı elektrik alacakları şekilde ekim planlamalarını yaptıklarını belirtilerek, elektrik kurumunun bu kesintilere derhal son vermesi ve çiftçilerimize sağlıklı elektrik vermesi gerektiği vurgulanmıştır. Aksi halde üreticilerimizin zarar edeceği ifade edilmiştir.”

“PARAMIZ OLSA DA BAZI ÜRÜNLERİN İTHALATI MÜMKÜN OLMAYACAK”
“Üretici ülkelerden ucuz buğday, et, süt ve diğer ürünleri temin etme imkânımız bir süre sonra ya kalmayacak ya da yüksek maliyetlere almak zorunda kalacağız.” kalacağız diyerek sözlerini sürdüren TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Bu ülkelerden alım yaptığımızda sadece ürün ithalatı yapmış olmayacağız, ‘gıda enflasyonu’ da ithal etmiş olacağız.Gerçekleşme ihtimali çok fazla olan bu durum ülkemizdeki birçok insanımızın gıdaya ulaşamaması demektir. Kaldı ki, paramız olsa da bazı ürünlerin ithalatı maalesef mümkün olmayacaktır. Gündemin ilk sırasına oturan kuraklık bize asla unutmamamız gereken bir gerçeği öğretti; ‘Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz’. Devam eden pandemi riski sürecine bir de kuraklık riskini eklediğimizde; gelecek yıllarda gıda riskinin çok daha büyük boyutlarda olacağını söyleyebiliriz. Gerekli tedbirleri zamanında almayan ülkeleri önümüzde yıllarda zor günler bekliyor.

“KÖKLÜ TEDBİRLER ALMALIYIZ”
Ülkemizde daha önceki yıllarda duyduğumuz “kıtlık” ve “erzak karnesi” gibi kelimeleri kesinlikle unutmamalıyız ve kuraklık yüzünden bunlarla karşılaşmamak için en köklü tedbirleri almakta da asla gecikmemeliyiz. Pandemi sürecini yaşamaya başladığımız 2020 yılından bu yana, gıda güvenliği endişesi, iklim değişikliği gibi nedenlerle ithalatçı ülkelerin fazla alım yapmaları, ihracatçı ülkelerin ise ihracatlarını kısıtlamaları, durdurmaları veya stoklarını artırmak istemeleri gibi nedenlerle talep yönünde sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu durum dünya fiyatlarında yukarı yönlü bir hareketlenmeye sebep olmuş, olmaya da devam etmektedir.

YÜKSEK GIDA ENFLASYONU RİSKİ
Diğer yandan buğday, kırmızı mercimek, ayçiçeği, soya, mısır gibi ithal etmek zorunda kaldığımız birçok ürün dikkate alındığında uluslararası piyasalarda yaşanan fiyat hareketlerinin ülkemiz piyasalarını doğrudan etkilediğini söyleyebiliriz. Buna kurdaki olası hareketlenme de eklenince ithal ettiğimiz ürünlerin maliyetleri tüketici fiyatlarını artıracaktır ve yüksek gıda enflasyonu riski devam edecektir. Şurası da bir gerçektir ki, artan fiyatlardan çoğu zaman yararlanamayan üreticiler aşırı fiyat dalgalanmalarından da olumsuz etkilenecektir. Kuraklığın giderek büyük kayıplara neden olduğu tarımsal üretimde ülkemizin kendi potansiyeline odaklanarak kuraklık riskini avantaja dönüştürme imkânı vardır.”

“ÜRETİCİLERİMİZ KAZANIRSA, ÜLKEMİZ KAZANIR, TOPLUM KAZANIR”
“Tarafsız ve uzman bir kuruluş tarafından ülkesel ölçekte yapılacak olan bir çalışmayla tarım ürünleri ithalatına harcanan parayla tarımsal üretimimizi daha fazla desteklemenin sağlayacağı üretim artışının kazancı karşılaştırıldığında, elde edilecek sonuçlar tarım ürünleri tedarikinde izlenmesi gereken yolu gösterecektir” bilgisini paylaşan Bayraktar, önemli olanın yabancı ülkelerin üreticileri ile ithalatçı tüccarların gözetilmesi değil ülkemizin fedakâr üreticilerinin gerçekten desteklenmesidir” diyerek sözlerini şöyle devam ettirdi:

“Üreticilerimiz kazanırsa, ülkemiz kazanır ve toplumumuz makul fiyatlarla satılan gıda ürünlerine her zaman kolayca erişebilir. Kuraklıktan fazlasıyla olumsuz etkilenen tarımsal üretimin daha çok desteklenmesinden sağlanacak ülkesel kazanç, ithalata dayalı tedarikten sağlanacak olan ve belli bir kesime yönelik kazançtan daha hakkaniyetli olacaktır. Kuraklık riskinin neredeyse kesintisiz bir doğal afete dönüştüğüne dair bütün işaretleri aldığımız bir dönemde tarımsal üretimi artırmak için acil olarak tedbirler almalıyız.”

“BASINÇLI SULAMANIN YAYGINLAŞMASI İÇİN BÜTÜN İMKÂNLAR SEFERBER EDİLMELİ”
Kuraklık sebebiyle yaşanan su sorunlarına dikkat çeken Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sulanmayan alanların sulamaya açılması başta olmak üzere yapısal sorunlara odaklanmalı, eskiyen sulama kanalları yenilenmeli, basınçlı sulama sistemleri yaygınlaştırılmalı, kuraklığa dayanıklı tür ve çeşitler desteklenerek bölgelere göre ürün desenleri oluşturulmalıdır. Ayrıca üreticilerimizin bu dönemde zaten yüksek olan elektrik ve su maliyetleri daha da artacağı için ivedi olarak elektrik ve sulama ücretlerinde indirime gidilmeli, üreticilerimize de verilen destekler artırılmalıdır.
Devletimiz kuraklığın olumsuzluklarını azaltacak olan böyle yatırımları üreticinin yapmasını beklemeden yapabilecek güçtedir. Aksi halde, çiftçilerimiz sulama sistemi pazarlayan şirketlerin ve buna kredi sağlayan kurumların pek çok şartını kabul etmek durumunda kalmakta ve kısa vadeli aşırı borçlanmaya katlanamayacaklarını görünce de bu sulama sistemlerini kurmaktan vazgeçmektedir.
Tarımsal üretim için kullanılan kredi borçlarını, kuraklıktan dolayı mahsul alamadıkları için ödeyemeyen üreticilerin de mağduriyetleri giderilmelidir.”

“GİRDİLERDEKİ FİYAT ARTIŞLARI REKOR SEVİYELERİ GÖRDÜ”
Geçtiğimiz hasat döneminde üreticilerimizi en çok zorlayan konuların başında gelen girdi fiyatlarına ilişkin, “Büyük ölçüde dışa bağımlı olduğumuz mazot, gübre, tohum, yem hammaddesi ve bitki koruma ürünleri fiyatları dünya fiyatları ve döviz kurlarının artmasıyla rekor seviyelere yükseldi” bilgisini paylaşan Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Girdi kullanımında düşüşe sebep olacak bu durum tarımsal üretimde azalmayı beraberinde getirecek, ülkemiz gıda güvencesini olumsuz etkileyecektir. Son bir yılda, üretici maliyetlerinde önemli ağırlığı olan üre gübresi yüzde 123, DAP gübresi yüzde 158, bazı tarımsal ilaçlar yüzde 75, besi yemi yüzde 60, süt yemi yüzde 63, elektrik fiyatları ise yüzde 56 artmıştır.
Üreticileri üretime küstürmemek için tarımsal girdi fiyatlarını düşürecek tedbirler alınması, devletimizin yapması gereken en önemli konuların başında gelmektedir. Gübrede verilen destekleri artırarak mazotta olduğu gibi gübre fiyatının yüzde 50’si destek olarak verilmeli, destek verilmeyen karma yem ve bitki koruma ürünlerine destek getirilmeli, tarımsal sulamada kullanılan elektrikte vergi ve fonlar kaldırılmalı fiyatta düşüş sağlanmalıdır” diyerek sözlerine son verdi.

Abduselam Yavuz / Urfa Değişim