"Milyonlarca kız çocuğu zorla evlendiriliyor"

TAKİP ET

Urfa İl Kadın Platformu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle ortak bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, her yıl 12 milyon kız çocuğunun zorla evlendirildiğini ve kadınların erkek şiddeti ile karşı karşıya olduğu belirtildi.

Urfa İl Kadın Platformu, İnsan Hakları Derneği (İHD), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Urfa Barosu Kadın Hakları Komisyonu, Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği ve Halkların Demokratik Partisi (HDP)  Ahmet Bahçıvan iş merkezinde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle ortak bir basın açıklaması düzenledi.

Ahmet Bahçıvan İş Merkezi’nde düzenlenen ortak basın açıklamasını katılımcılar adına Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Sekreteri Selma Ateş okudu.

“Biz kadınlar bugün dünyanın dört yanında eşitsizliği, yoksulluğu, savaşları ve şiddeti üreten erkek egemen kapitalizme karşı isyanımızı meydanlara taşımak,  kadın dayanışmasının sınırları aşan gücüyle buluşmak ve itirazlarımızı hep birlikte daha fazla duyurmak için yine alanlardayız.” diyen Ateş, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“İsyandayız çünkü; dünya genelinde her gün en az 137 kadın, en yakınındaki erkekler tarafından öldürülüyor!
İsyandayız çünkü; her üç kadından biri yakın aile fertlerinden biri ya da eski eşi tarafından fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalıyor!
İsyandayız çünkü; her yıl 12 milyon kız çocuğu zorla evlendiriliyor ve milyonlarca kadın sıradanlaştırılan erkek şiddeti tehdidiyle yaşamaya zorlanmaya devam ediyor!


“ERKEK ŞİDDETİ HER GÜN DAHA DA VAHŞİLEŞİYOR”
OECD ülkeleri içinde kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri sıralamasında birinci durumda olan ülkemizde erkek şiddeti her gün daha da vahşileşirken kadınlara, LGBTİ yönelik şiddette ve çocuk istismarında cezasızlık özel bir politika olarak uygulanıyor. Eril yargı kararlarıyla birleşen iktidarın kadın düşmanlığı, şiddet faillerini cesaretlendirmeye devam ediyor.

“KADINLARI ŞİDDETE KARŞI KORUYAN YASALAR ESNETİLİYOR”
Devletin tüm olanakları şiddeti önlemek için seferber edilmesi gerekirken infaz düzenlemeleriyle failler pandemi koşullarında hiç bir önlem alınmadan evlerine gönderiliyor. Kadınları şiddete karşı koruyan yasalar esnetiliyor, sığınma evlerine erişim zorlaştırılıyor. Kayyumlar marifetiyle gasp edilen belediyelerin kadın birimleri kapatılıyor. İstanbul sözleşmesi ve 6284 gibi yaşam güvencemiz sayılabilecek kazanımlarımız yok edilmek isteniyor.

''KADINA YÖNELİK ŞİDDET MÜNFERİT DEĞİL, POLİTİKTİR''
Kadın cinayetlerinin %59'  eski koca/koca, % 20'si erkek akraba, % 16'sı eski sevgili tarafından işlenirken şiddete karşı savunmasız bırakılmamız için nafaka hakkının gaspı, arabuluculuk gibi hazırlıklarla boşanmaların önlenmesinin hesapları yapılıyor.
Biz kadınlar yaşadığımız her türlü şiddetinin karşısında birlikte mücadele ederek ve birbirimizle dayanışarak kazanacağımızı biliyoruz. Yılmadan ve bıkmadan yıllardır söylediğimizi buradan bir kez daha haykırıyoruz; ''kadına yönelik şiddet münferit değil, politiktir'' ve bu şiddeti önlemenin en önemli yolu toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaşamın her alanında sağlanmasından geçer. Şiddeti önlemenin yolu İstanbul sözleşmesinin tüm maddeleriyle birlikte hayata geçirilmesinden, caydırıcı yargı kararlarından, yeterli sayıda sığınma evinin açılmasından geçer. İktidarların şiddeti besleyen gerici, militarist, kadın düşmanı ayrımcı politikalarından vazgeçmesinden geçer.

PANDEMİ DÖNEMİNDE KADINLAR DAHA ÇOK İŞİNİ KAYBEDİYOR
Pandemi koşullarında derinleşen ekonomik kriz var olan cinsiyet eşitsizliğini derinleştirirken artan kadın işsizliği ve yoksulluğuna dair hiç bir önlem alınmıyor. BM verilerine göre Türkiye' de pandemi sürecinde erkeklere göre işini kaybeden kadınların oranı %32 daha fazla oldu. Kadınların ücretsiz izin kullanım oranı erkeklerden % 42,  ev içi iş yükü artışı ise % 65 daha fazla. Sağlık alanı başta olmak üzere pandeminin etkilediği kadın emeğinin yoğun olduğu sektörlerde ağır iş yükü altında çalışmak zorunda kalan kadınlar bakım hizmetlerinin paylaşılmasını önceleyen sosyal devlet sorumluluklarının yerine getirilmemesi nedeniyle hem evde hem işte bitmeyen mesai içerisinde tükeniyor.  

Sokaklardayız çünkü; bakım sorumluluklarıyla birlikte ev içinde artan iş yükü cinsiyetçi iş bölümünü belirginleştirirken kadınları koruyan ve güçlendiren uygulamalar yerine esnek çalışma modeliyle bizi düşük ücretlerle güvencesiz, örgütsüz çalıştırmanın, ücretli-ücretsiz emeğimizi daha da değersizleştirmenin yolları aranıyor.
Yaşadığımız bu deneyimler haklarımıza, kazanımlarımıza ve mücadelemize her zaman olduğundan daha çok sahip çıkmamız gerektiğini gösteriyor.

Kadınları erkeğe, sermayeye ve devlete daha da bağımlı hale getirmek için her türlü krizi fırsata çevirmenin hesabını yapanlardan hesap sormak için sokaklardayız!
Emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki binlerce yıllık erkek egemen sömürü düzenine karşı sokaklardayız!
Sermayeye, ranta, savaşa aktarılan bütçe hakkımıza sahip çıkmak için sokaklardayız!
Fetvalarıyla ne giyeceğimizi, ne söyleyeceğimizi, nasıl yaşayacağımızı buyur ederek bize sınır çizenlere karşı sokaklardayız!
“İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” demek için sokaklardayız!
Her türlü yasağa ve baskıya rağmen ''Susmuyoruz, Korkmuyoruz, İtaat Etmiyoruz'' demek için sokaklardayız!” dedi.