Dost, zor zamanımızda elimizden tutup bizi kaldırabilecek kişidir. Her insanın hayatında mutlaka gerçek bir dosta ihtiyacı vardır. Hem güzel günlerde mutluluğumuzu paylaşan hem de zor günlerimizde sıkıntımızı hafifletmemize yardımcı olan kişiler gerçek dostlarımızdır.
İnsanın hayatında birçok arkadaşı, çevresinde pek çok yakını bulunur. Ancak bu insanların hepsi dost değildir. Dost dediğin bizi karşılıksız sever. Dost yanımızda olmasa da varlığını bildiğimiz, yanımızda hissettiğimiz kişidir. İnsanın öyle anları olur ki bazen karanlıklarda kaybolur. Tüm dünya üstüne geliyormuş gibi hisseder, kişi kötü anlarında ne yapacağını bilemez. Ancak gerçek bir dostunuz varsa böyle bir durumda o sizi alıp aydınlıklara çıkarır, sıkıntılarınızı paylaşarak içinizi rahatlatır.Gerçek dostlarını bulmak isteyen insanların zaman ihtiyacı vardır. Dostluk kolay elde edilen bir şey değildir. Uzun zamanda karşılıklı ve çıkarsız bir arkadaşlığa ihtiyaç duyar dostluk. İki kişi fedakarlık çerçevesinde zor günlerden geçtiğinde ve birbirlerine destek olduklarında bu arkadaşlık ilişkisi zamanla dostluğa dönüşür.Gerçek dostluk çok zor elde edilir. Ama bu duygu dünyadaki pekçok duygunun üstündedir. Gerçek bir dost bulan kişiler bu dünyadaki şanslı insanlardır. Eğer sizin de gerçek anlamda bir dostunuz varsa ona sımsıkı sarılın ve hiç bırakmayın. Çünkü dost karların içinde açan bir çiçek gibidir. Onu bulduktan sonra kendisine gereken değeri vererek asla kaybetmemek gerekir.
Bazı insanları hayatımıza dahil ederiz. Bu insanlar bizim için büyük önem taşırlar. Hayatımızı devam ettirdiğimiz sırada dostumuz ya da arkadaşımız bize eşlik ederek destek sağlarlar. Kimi zaman dostlarımızda akıl alır, kimi zaman da biz onlara yardım eli uzatırız.Bir insanın başına herhangi kötü bir şey geldiğinde ya da bir mutluluk ile karşı karşıya kaldığında, o insan o duygusu hemen arkadaşı ile paylaşmak ister. Çünkü arkadaş ya da dostlar insanların mutluluğuna ve acısına ortak olarak insanın yanında olurlar. Bu şekilde her insan daha mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşar.Mutlu ya da hüzünlü bir anın paylaşılmasının yanı sıra, arkadaşlarımız ve dostlarımızla çeşitli paylaşımlarda bulunur ve onlar ile çok fazla vakit geçiririz. Arkadaş ya da dost bir insanın her zaman yardımcısıdır.Dostluğun binlerce tanımı vardır ve dostluk içinde pek çok öğe barındırır. Dostluk arkadaşlık, sevgi, paylaşmak, sadakat ve mutluluk demektir.
Hayat tek renk bir tablo değildir. Bazen siyah, bazen beyaz, bazen gri, bazen de rengarenk olur. İşte hayatın bu her biri farklı olan zamanlarında her zaman bir dosta ihtiyaç duyarız. Dost, iyi günde neşemizi, kötü günde üzüntümüzü paylaşır. Gerçek dostlar, hem iyi hem kötü günde yanınızda olur. İyi günde herkes yanınızda olurken kötü günde yalnızca dostlarınız sizin elinizi tutar.Dostluk bir mum ışığıdır, önümüzü göremediğimizde yolumuzu aydınlatır.
Dost olmak, sadece birlikte vakit geçirmek; gün içinde saatlerce konuşmak değildir. Dostluk iyi ve kötü günde birlikte olmaktır. Zor gününüzde yardımınıza koşacak bir dostunuz varsa çok şanslısınız demektir. Şimdi sarılın ona sımsıkı ve onu hiçbir zaman bırakmayın.çünkü dostu olmayan dünyanın renklerini kaybetmiş demektir.
Hayat bazen insana o kadar ağır geliyor ki ne yapacağını bilemez hale getiriyor kişiyi. Eminim herkes yaşamıştır bu durumu. Kendimizle çeliştiğimiz zamanlar geldi hiç yok yere boşu boşuna efkarlandığımız günler oldu. İşte o anda yanınızda olmasını istediğiniz kişilerdir dostlarımız.
Hayatın bize sunduğu en büyük süprizdir bence Dost.. Çünkü böyle tam dibe vurduğun anlarda artık herşey bitti dediğin anda uzatır sana elini. Alır ve çeker seni her şeyin herkesin arasından. Bu dostluklarda yeni tanıdığın çok daha kıymetlidir sanırım. Bilindik varoluşları önemlidir elbette ama yıllar ilerledikçe insan olgunlaştıkça o zaman gerçekten seçici davranıyor. Büyüdükçe daha çok düşünmeye, öğrendikçe daha özenli seçmeye başlar insan yakınındakileri. Ne çocuk acemiliği kalmıştır artık, ne gençliğin körpe heyecanı. Artık kazanmış olur insan gerçek dostluğun anlamını, manasını.. İşte bu yüzden diyorum yeniler daha özeldir hayatımızda.
Kimileri öylesine umutsuzluğa kapılır ki dostluğa olan inancını kaybeder gerçekte dostluğun olup olmadığını sorgular duruma gelir. Umutsuzluğa kapılmamak gerekiyor çünkü hiç tahmin etmediğiniz bir anda karşınıza çıkıyor ve sizin o zor günlerinizde yüzünüzü güldürebiliyor ki zaten öyle de oluyor.Genellemek istemiyorum ama hayatımızın olmazsa olmazı.. Yaşadığımız yüzyılda sahip olduğumuz en büyük lükstür dostluk. Çok zor bulunuyor, aramakla da bulunmuyor o gelip o zor anınızda sizi buluyor bunu öğrendim. Ama gerçekten o samimiyeti hissettiğinizde onu kaybetmekten korkmalısınız. Yada düşündüm de korkmamalısınız yaa. Dost bu ya kaybetme korkusu onda son bulmalı. Ağzımıza her geleni de söylesek, moralini de bozsak demediğimizi bırakmasak bile dost bu umurunda değildir ki ? Zaten gerçek dostlar birbirlerini hiçbir zaman gerçekten kıramazlar. Karakterlerine bağlı olarak çok kötü sözler de söyleseler o sözlerin hiçbirini içten söylememişlerdir. O kadar laf söyler bi sırıtır sende sırıtırsın olay orda biter işte.. İyi bilirler dostlar bunları… Kaybetme korkusu olmaz ama değerlerini çok iyi bilmek gerekir.
Yani böyle her iyi anlaştığın her iyi vakit geçirip beraber gülüp eğlendiğin dostun değildir. Arkadaşın olabilir yada yakın arkadaş denebilir ama dost diyorsan eğer o senin en berbat halini de bilip kabullenebilen kişidir. Bir insanı böyle her haliyle en iyi gününde olduğu gibi en kötü anında da kabul etmek herkesin yapabileceği bir şey değildir. Herkes yapamadığından dostlukların sayısı az, özü fazladır.. Denmemeli işte benim 3-5 dostum var diye. Bu yanılgıya düşmemeli insan. Hepsi işte “ sanal “ insanları “ reel “ gördüğümüz geçici körlüğümüzdür. Bu Dost sıfatını öyle olmadık insana/insanlara yakıştırıp sonra kendimizi de değerli sanabiliyoruz bazen. Ne kadar dost dersen de laftan öteye geçmiyor(muş). Sadece ortak yaşantıların bir araya getirdiği insanlar olarak zamanın gerektirdiklerini yaşıyoruz. O hani beraber dökülen gözyaşları, birlikte yapılan salaklıklar herşey işte herşey bir cümle ile çıkıverir hayatınızdan işte o zaman geride sadece mide bulantısı bırakır.
O zaman ney yapıyormuşuz her önümüze gelene, her güzel vakit geçirdiğimiz bişeyler paylaştığımız, en çok vakit geçirdiğimiz kişilere hemen “ dost “ sıfatını yakıştırıp o bu saf kavramı kirletmiyormuşuz. Hani karşında işte konuşurken birşeyler anlatma gayreti içine girmene de gerek kalmıyor çünkü gözlerinden anlayabiliyor. Ses tonundan ne demek istediğini ne halde olduğunu o kadar iyi anlıyor, beni en az benim kadar düşünebiliyor ! Garip gibi geliyor ama öyle be valla düşünüyor. Canın sıkkın moralin bozuk olur ya hani herkes sorar “ Nasılsın ? “ diye.. “ İyiyim yok bişeyim “ der az bi tebessüm edersin geçer gider. Ama dost öyle değil abi.. Nasılsın dan önce gördüğü anda ( görmese bile hissedebiliyor ) “ İyi misin ? “ sorusunu yöneltiyor. “ İyiyim gerçekten iyiyim “ diyip kahkahalar bile atsan biliyor içini iyi olmadığını biliyor ya anlıyor…
Sadece iyi gününde yanında mutluluğunu paylaştığın insanlar gibi değiller işte. Asıl için kan ağlarken yanında olup tüm derdini, tasanı paylaşır, acını gerçekten hissedebilir. Öylesine bir güven vardır ki dostluğunda temelidir. Bu güven ufacık da olsa kırılsa, dostluk tehlikeye girer, hiçbir şey eskisi olmaz dostlukta..