İnsan olarak ortaya koyduğumuz her davranışın mutlaka bir karşılığı vardır. Bununla ilgili atalarımız da pek çok atasözü söylemiştir. Ne ekersen onu biçersin, rüzgar eken fırtına biçer gibi.Bu nedenle iyi niyetle yaptığımız her şey er geç bize iyilik olarak geri dönecektir.
Bazı insanlar içinde bulundukları durumdan sürekli şikayet ederler. Oysa bilmek gerekir ki tüm olumsuzlukların temeli insan ruhunda saklıdır.Bencillik içinde yaşayan, diğer insanları önemsemeden çıkar sevdasına kapılan insanlar, yaşanmaz bir yer haline getirir dünyamızı. Konfüçyüs der ki:Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır.
İyilik içinde yaşamak, her zaman mutluluk olmak istiyorsak ilk önce kendi attığımız adımlara dikkat etmeliyiz.İnsanın atmış olduğu ilk adım, pek çok davranışın temelidir ve bu adımlar doğrultusunda hayatı şekillenir.Dünyayı yaşanabilir bir yapmak için insanlara dikenlerle değil güller ile yaklaşmalıyız.Böylece insan olmak, çok daha anlamlı, çok daha erdemli bir hale gelecektir.
İnsan hayatında iyi ya da kötü birtakım davranışlarda bulunur. Ancak bu davranışların en güzeli iyi olan davranışlardır. İyilik yapmak kişiyi her zaman diğer insanlar tarafından sevilen bir insan yapar.
Yapılan iyiliğin en güzeli ve en değerlisi karşılıksız ve gizli şekilde yapılan iyiliklerdir. Çünkü bir insan iyilik yaparken bunu çıkar gözeterek yaparsa yaptığı iyiliğin hiçbir anlamı kalmaz. Hatta bu davranış karşılık beklendiği taktirde iyilik olmaktan çıkacaktır. Bu sebeple insan iyilik yaparken bunun sonunu ve yaptığı iyiliğin karşılığında elde edeceklerini hiçbir zaman düşünmemelidir.
İnsanlara çıkar gözetmeden iyilik eden kişiler toplum içerisinde her zaman sevilen insanlardır. Bu kişiler her zaman başkalarının yardımına koşmakta ve gerçek değeri olan bir davranışta bulunmaktadırlar. Bir iyilik karşılık beklendiğinde iyilik olmaktan çıkacağından insanlar iyilik yaparken bunun sonucunda ne elde edeceklerini düşünmemelidir.
İyilik ve kötülük kavramları hemen bütün kavramlar gibi bir belirsizliği ima etmektedirler aslında.
İyilik ve kötülüğü siyah ve beyaz renklerine benzetirsek nasıl sonsuzluğu çağrıştırdıklarını hemen fark ederiz. Örneğin beyazın kaç tonu vardır sorusuna cevap verme imkanımız olmadığı gibi iyiliğin kaç çeşidi vardır sorusuna da cevap veremeyiz.
Bunu daha iyi anlayabilmek için sonsuz uzunluktaki bir çizgiyi düşünmeye çalışabiliriz. Bir ucunda (başında) iyilik, diğer ucunda (sonunda) ise kötülük olan bir çizgi.
İyilik ve kötülükten ne anladığımız işte bu çizgin hangi tarafına yakın olduğumuza bağlıdır.
Örneğin çizginin başlangıcına yakın bulunan biri ile çizginin tam orta noktasında duran birisi için bir konuda iyilik algılaması aynı değildir. Birinci kişi için kötülük olan bir durum ikinci kişi için kaçınılmaz olarak iylik olacaktır. Ya da çizginin son noktasına yakın biri için, bulunduğu yerden geriye (doğrunun başlangıcına) doğru baktığında hemen yakınında iyilikler göreceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Çizginin neresinde olduğumuzu nasıl bileceğimizi merak ettiğimizde, bunun biraz karışık bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Öncelikle yaşadığımız ana göre değerlendirme yaptığımızda, bulunduğumuz nokta duygu birikimimiz ve o anki duygularımızla ilgilidir. Yakın zamanda duygularımız hiç incitilmemişse ya da kimseyi incitmemişsek muhtemeln olumlu duyguların etkisi altındayızdır ve çizginin başlangıcına yakın bir yerlerdeyizdir. Hep zarara uğratılmış ve hep incitilmişsek şayet, yerimizin çizginin sonlarına yakın bir yerlerde olması muhtemeldir. Elbette çizgi üzerinde bunca hızlı sık yer değiştirdiğimizi söylemek yanlış olur. Sanırım yer değiştirme kapasitemizin, geçmişten gelen duygu birikimizle o anki duygu dururmumuzun bileşkesine bağlı olabileceğini söylemek daha yerinde olur. Bu düşüncemizi biraz açmaya çalışalım.
Çizginin başlangıcının yakınında bir yerlerdeyiz ve bir süre sonra bir çok olumsuz durumla baş etmek zorunda kaldığımızı düşünelim. Bu durumda çizgi üzerindeki yerimiz muhtemelen çizginin ortalarına, yaşadığımız olumsuz durumların ağırlığı ile orantılı olarak belki de çizginin sonuna doğru kayacaktır. Bu durumda daha önce kötülük olarak algıladığımız çok şeyi şu anda iyilik olarak algılıyor olacağız. Söz konusu olumsuz durumdan kurtuldukça duygularımız da eski haline dönmeye başlayacak ve biz de yavaş yavaş eski yerimize (çizginin başlangıcına) doğru ilerleriz. Bu yer değiştirmelerin sıklığı ve uzunluğu kuşkusuz normal zamanlardaki duygu birikimimizle ilgilidir.
Güzel şeyler duygularımızı bir miktar olumlu etkiler ve genellikle azıcık da olsa geriye doğru ilerleriz. Kötü şeyler sonucu ise bir miktar ileri yani kötüye doğru gideriz. Normal durumumuza döndüğümüzde ise genellikle eski konumumuza döner, nadiren de olsa biraz eski yerimizden daha ileride ya da geride bir noktaya gideriz.
Her insan, iyilik-kötülük çizgisi üzerinde az ya da çok sürekli yer değiştirmektedir. Bu durum kaçınılmaz olarak suçlu olarak gördüklerimize karşı olan yaklaşımımızı bir kez daha gözden geçirmemimizi ve onlarla daha sağlıklı bir iletişim biçimi geliştirmemizi ima etmektedir.
Bu durumda şunu rahatlıkla sözyleyebiliriz: Bir insan çevre ile olan ilişkileri sonucu ne kadar mutlu olursa söz konusu çizgide geriye doğru, ilişkileri sonucunda ne kadar mutsuz olursa çizgi üzerinde ileriye doğru bir yol kat eder. Aynı zamanda insan, ilişkilerinde fedakarlık duygusunu ne kadar sık kullanırsa söz konusu çizgide geriye doğru, ne kadar az kullanırsa da çizgi üzerinde ileriye doğru bir yol kat eder.
Sonuç olarak denilebilirki: İnsanın çizgi üzerindeki yerini çevrenin (şartların) etkisi ile bundan etkilenmiş kendi duygularının (geçmişteki ve şu andaki) bir bileşkesi tayin eder.
İyilik sahip olunabilecek en güzel alışkanlıklardandır. İnsanlar birbirlerine karşı iyilik yaparak daha yaşanabilir bir dünyanın oluşmasını sağlayabilir. Manevi açıdan kendilerini huzurlu hissetmelerini sağlayarak birbirleri ile paylaşabilecekleri değerler olduğunu öğrenebilirler.
İyilik insanların özünde olarak yardımcı olmalıdır. İçten gelen iyilik olduğu zaman insanlara aktarmaları mümkün olmaktadır. İyilik sahip olunabilen önemli değerlerden olduğu gibi başkalarına kötülük yapmanın ne kadar kötü bir şey olduklarını anlarlar. İyilik yapan insandan zaten kötülük gelmesi beklenmez. İnsanların toplumda çeşitli parçalara sahip olmaları adına insanların birbirlerini tanımalarını sağlar. Her insan birbirlerine karşı devamlı iyilik yaparak belirli noktalara gelmelerini sağlayabilirler.
İnsan kendince ve dinen kendisini daha mutlu hisseder. Başkalarının mutlu olması aslında kendisinin mutlu olmasının en önemli simgelerinden olmaktadır. Mutlu olmak için başkalarına iyilik yapmanın önemli olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Biz iyilik yaptıkça başkaları da iyilik yapmaya başlar ve güzel bir dünya kurmuş oluruz.