Ey iman sahipleri ! Hahamlardan ve rahiplerden bir çoğu halkın mallarını uydurma yollarla yerler ve Allah’ın yolundan alıkoyarlar.
9- Tevbe Suresi 34
Ayette de görüleceği gibi din adamları din tüccarına dönüşebilmekte ve insanları en başta saptıranlar bu din adamları olmaktadır. Peygamberimiz de bu tarz sahtekar din adamlarından az çekmemiştir. Fakat sahtekar din adamları kadar onlara uyanlar da suçludur. Dinimizin etten kemikten insan olarak onay verdiği tek kişi Hz. Muhammed’dir. Onun dışında, gerek onun döneminde yaşamış, gerek ondan sonra gelecekler içinde kimseye böyle bir onay verilmez. Oysa dinimizde Hz. Muhammed dışında cennetlik ilan edilmiş o kadar kutsal vardır ki! Bu kutsalların, şeyhlerin dedikleri adeta vahiy gibi kabul görmüş, iyi dedikleri sevinmiş, kötü dedikleri ise büyük bir ümitsizliğe düşmüşlerdir. Oysa gerçek dindarı ancak Allah bilir. Bunun dışındaki teşhisler ancak zandır. Allah’a inanan ve samimi bir şekilde hayır üreten bir kişi Allah’a yakın olmayı, Allah’ın sevgili kulu olmayı umabilir. Hiç kimse İmamı Rabbani’lerin, İmamı Gazali’lerin, Abdulkadir Geylani’lerin, İmam Humeyni’lerin maneviyattaki üstünlükleri, mana aleminde lider oldukları şeklinde hiçbir temele dayanmayan iddialar üretmesin. Maneviyat aleminde kimin ne kadar üstün olduğunu Allah’tan başka kim bilebilir? Herhangi bir kişide Allah’tan bir vahiy mi var ki bir takım insanlara makamlar, evliyalıklar dağıtıyorlar? Biz bu insanların ürettiklerine bakıp onların evliyalıklarına, manevi derecelerine bakıyoruz diyorlarsa sonuç daha da felaket olur.
Fakat din Kuran’ın İslam’ı olmayınca müritlerin uçurduğu şeyhler de, en dindar en takva sahibi ilan ettikleri kimseler de mezheplerin dinine göre oluşmuştur. Mezheplerini tartışılmaz kılmak isteyen bu kişiler Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu Hanife’nin Allah’ı rüyasında yüz kere gördüğü şeklindeki bir yalanı bile mezhep taassubuyla uydurabilmişlerdir. Kuran’da anlatılan Peygamber mucizelerini sollayacak mucizeler yakıştırılan mezhep ileri gelenleri “gerçek dindar”, “takip etmemiz gereken kişi” olarak sürekli lanse edilmektedirler. Halk böylece “Bak bu ne büyük adam, rüyasında Allah’ı görüyor. Falanca ölmüş tavuğu diriltiyor. Sen aciz bir insansın, Allah’ın bu üstün kullarına tabi ol. Nefsani olma. Bu Allah’ın sevgili kullarını izle ki kurtuluşa eresin. ” diye uyutulmaktadırlar. Oysa bu şahıslar bu iddialarda bulundularsa bu üstünlüklerine değil, sapıklıklarına delil olur. Dini her şeyden evvel bu evliya etiketli çapulculardan, cennetin vizesini veren münasebetsizlerden, Allah adına konuşan haddini bilmezlerden kurtarmalıyız. Bunlar dine dinsizlerden çok daha büyük zarar vermektedirler. Dinsizler daha çok kendine zarar verir. Bunlarsa bilgisi kıt, geleneklerin esiri olmuş halkı hikayeleriyle kandırarak, din diye kapkaranlık, içinden çıkılmaz, çelişkilerle dolu bir hayat tarzının içine sokmaktadırlar. Üstelik bu din bezirganları, dinin tekelinin kendilerinde olduğunu zannetmekte ve kendileri dışındakileri “Sen kim oluyorsun ki din adına konuşuyorsun” diye susturmaya ve bir tek kendilerini dinlenir kılmaya çalışmaktadırlar. Bunlar dinsizlerden daha çok Kuran Müslüman’ına düşman olurlar. Çünkü Kuran Müslümanının, kiminin manen sömürdüğü, kiminin oyuncak yaptığı, kiminin ticari meta olarak kullandığı dini, ellerinden almasından korkarlar. Kuran’ın birçok yerinde dini temsil ediyormuş gibi gözükenlerin hataları anlatılır. İbret alan nerede?
Meşhur hocalardan birinin evinde Tv kanallarından biri röportaj yapıyor. Duvarda kocaman bir resim. Hoca bey, bunun babasının resmi olduğunu söylüyor ve hemen kendini aklayıveriyor.” Soruyorlar: “Hocam resim asmak caiz mi?” diye, “caiz tabi ne olacak? Bu sonuçta bir gölgedir. Bakıp ibret alırsın!” Diyor. Acaba hadislerde geçen resim, gölgeden farklı bir şey mi? açıklama yok…
Bu hocalar büyük TV kanalları tarafından kapışılıyor. Daima kravatlı, sinek kaydı traşı, etkileyici uslupları ile göz dolduruyorlar. Her ortama ayak uydurabilmeleri tercih sebeplerinden. Karşısında rahatça derin yırtmaçlı veya dekolteli elbiseler giymek serbest. Çünkü hoca asla bu konulara dokunmaz. Zaten dokunsa orada olamaz!
İnsanlar ağlıyor, cepler doluyor…
Sosyete memnun, hocalar doygun…
Anlık hüzünlenmeler,bir mendillik gözyaşları… Yüreklere dokunup geçen ama asla kalıcı olmayan sohbetler. Dinleyene İslam adına hiç bir sorumluluk yüklemeyen, masalsı anlatımlar…
Hak nedir, batıl nedir, cihad nedir, tesettür nasıl olmalıdır? Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler kimlerdir? Münafık kime denir, fasıklık nasıl olur? Bidatler niçin bu kadar yaygındır?
Hocalar suskun…
Ey beş yıldızlı otelleri mesken tutanlar…
Ey kartel televizyonlarından ılımlı din satanlar…
Ey boyalı ve dekolteli bir kadın görünce kendini unutan yumuşakçalar…
İslamı dert edip, sancısını çekenle, eli kolu bağlı oturanı aynı kefeye koyanlar…
Kalbi temiz olunca mutlaka affedilir diyenler…
Allah’ın cennetini beleşten dağıtanlar…
Toplumdaki yozlaşmaya, elimizden kayıp giden gençlere, ahlaksız dizi ve programlara sessiz kalanlar…
Gerçekten Allah’ın rızası için çalışıp, kıyıda köşede islamdan habersiz kim varsa ona ulaşıp, hakkı korkusuzca haykıramayanlar…
Allah’ın kendilerine bahşettiği hatiplik nimetiyle din tacirliği yapanlar!
Katıldığı bir organizasyonda parası eksik yatmış diye ortalığı birbirine katanlar!
Eyy ahir zamanın kıytırık alimleri söyleyin hanginize güvenelim?!