Yarın hayatınıza dokunun,oturduğunuz seyirci koltuğundan kalkın sahneye gelin. Kendi hayatınızın izleyicisi değil oyuncusu olun, hayatınızın senaristi yönetmeni olun dokunun hayatınıza. Bir kişi değişirse herkes değişir. İnsanlar anlarıyla ve tercihleriyle var olurlar, tercihlerinizi hayallerinizden yana kullanın.
İnancın birçok yönü kanmaktan geçer. İnançlarımız çoğunlukla sağlam temeller üzerine kurulmamıştır. İnançlar; iyi düşünülmüş, iyi hesaplanmış cümlelerle, süslü sözlerle donatılmıştır çoğunlukla. Biz bunları onaylayıp kabul ettiğimiz anda söylenenlere inanmışız demektir.
Bazı insanlar size gelip: Yeterince “iyi ve başarılı” olmadığınızı ve “yapamayacağınızı” söylediğinde ve siz buna içten içe “Acaba öyle mi?” dediğinizde yüreğimize “kendine inançsızlık” tohumu ekilmiş olur. Ve bu tohumlar aracılığıyla, biz bundan sonra yaptığımız şeylerde artık yeterince “iyi” ve “başarılı” olamayabiliriz. Birilerinin sözleriyle veya zamanla kendi kendimize eklediğimiz iç içe geçmiş halkalarla oluşturduğumuz zincirleri kırdığımızda ve inançlarımızdan özgürleştiğimizde, gerçekten bize çizilmiş olan o daireden dışarı çıkıp, genişleriz. Düşünce ve hareket özgürlüğü kazanıp, ona göre seçimler yaptığımızda, kendi aklımızla düşünüp, ona göre yaşadığımızda olası dramlardan kurtuluruz.
Unutmayın, hayatınızın öznesi sizsiniz. Eğer bu gerçeği hayatınızda yeterince kavramamışsanız kendi yaşam oyununuzda kendinize “figüran” rolünü biçiyorsunuz demektir. Kendi hayatınızın başrolünü oynayabilmek ve rolünüzün hakkını layıkıyla verebilmek için her daim uyanık bir zihin halinde olunmalıdır. Ayrıca farkındalığınızı sürekli yüksek tutmalı ve kendinizi iyi tanımalısınız. Her zaman güçlü ve kendinden emin olmak da önemlidir. Hayatta kim olduğunuzu, ne istiyor olduğunuzu iyi biliyor olmalısınız. Kendinin önemli ve değerli olduğuna dair tam bir inanç, her zaman kişiye güç verir.
Herkes kendi hayatına sahip çıkmalı. Herkes kendi ruhuna çare olmalı. Kimse kimsenin ruhuna deva olamaz.
Bunu kendimize hep hatırlatalım..