Komşuluk ülkemizde en önemli kavramlardan biridir. Komşularımız evleri açısından bize en yakın konumda insanlardır ve iyi günde kötü günde ilk başvuracağımız kişiler de komşularımızdır.
Deyimler ve atasözleri ile kültürümüzde komşuluk ilişkilerinin ne kadar önemli olduğu anlaşılmaktadır. “Ev alma komşu al.” ya da “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” gibi atasözleri komşuluğa verilen değeri gösterir. Kültürümüzde komşuluk ilişkileri oldukça samimidir. Komşular aileden biri olarak görülür ve iyilikler de kötülükler de paylaşılır. İyi günlerimizde ya da acılı günlerimizde komşularımız destek olur. Evde bir yemek piştiğinde komşulara da birer tabak dağıtılır ve komşularla paylaşılır. Komşuluğa verdiğimiz önemi göstermek için tüm bunlar çok güzel örneklerdir.
İyi komşuları olan kişiler kendilerini güvende, mutlu, huzurlu hissederler ; çünkü kötü bir durumda çalacak bir kapıları vardır. Kötü komşuları olan kişiler ise kendi evleri içinde bile mutluluktan uzak olabilirler. Bu nedenle komşuları iyi seçmek, iyi bir ev seçmekten daha önemlidir. İyi bir komşu olmak için de çaba gösterilmelidir.
Hepimiz toplumsal yaşamda yer aldığımız için birçok komşuya sahibiz. Hatta atalarımız komşu
komşunun külüne muhtaçtır diyerek komşunun önemine vurgu yapmışlardır. Ülkemizde komşular birbirlerini sık sık ziyaret ederken özellikle hanımlar gün içerisinde birçok kez diyaloğa girerler. Birbirlerine o kadar yakındırlar ki ihtiyaçlarını bile karşılarlar. Örneğin bir ev hanımı evinde bir eksiği olduğunda hemen komşunun kapısını çalar. Çünkü bizim geleneklerimizde komşular birbirlerine sürekli yardım ederler. Komşuluk ilişkileri gelişmiş olan yurdumuzda herkes birbirine yardımcı olmaktan çekinmez. Çünkü bugün bana yarın sana deyimi hep aklımızın bir kenarında durur. Komşumuzun bir ihtiyacını karşıladığımızda kendimizi mutlu ve huzurlu isteriz. Bir gün olur benimde ona işim düşebilir ve oda bana yardımcı olur diyerek yardımımızı hiç esirgemeyiz.
Komşuluk gereği özellikle orta sınıf aileler birbirlerini ailece ziyaret ederler. Hal ve hatırlar sorulur kahveler içilir. Gülüş cümbüş sohbetler yapılır. Hatta komşular hafta sonlarını bile birlikte geçirir. Piknikler düzenlenir gezmeler yapılır. Ülkemizde komşuluk o kadar gelişmiştir ki adeta ailenin bir ferdi olmuşlardır. Zaten olması gereken de odur. Çünkü peygamberimiz Cebrail’in getirdiği ayetlerden sonra rabbimiz komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım demiştir. Bu hadisten de anlaşılacağı gibi komşuluk dini bakımdan da önemli bir yükümlülüktür.
Büyüklerimiz hep söze eskiden böylemiydi diye başlarlar ya! Bu defa ben öyle başlayacağım cümlelerime. Yazımı okuyanlardan belki büyüğüm belki küçük fakat sanırım yaş önemli değil böyle şeyleri söylemek için!
Eskiden komşuluklar böylemiydi?
Sabah kahve bahanesi ile bir araya gelmeler, hele de unutulmaz 5 çayları, akşamları toplanıp erkekler maçtan bahsederken bayanların birbirlerinden çıkardıkları dantel, oya örnekleri nerede kaldı tüm bu sevimlilikler?
Hiç unutmam Şanlıurfa'daki çocukluğumun komşuluklarını! Gecemiz gündüzümüz yoktu. O zamanlar çocuktum tabi ama herkes tarafından sevilen bir çocuk! Büyükle büyük küçükle küçüktüm! Hatta büyümüşte küçülmüştüm komşularımızın tabiri ile… O zamanlar evlerimizde ne pişirsek tadımlıkta olsa komşuya da ikram ederdik. Komşuda pişer bize de düşer boşuna dememişler! Biz hala böyleyiz özenle bir şey yapıldığında komşulara da gider ya da davet edilir beraber yenilir, içilir…
Fakat görüyorum ki günden güne yabanileşiyoruz evet yanlış okumadınız yabanileşiyoruz işte. Batıya özene özene kaybettik bizleri ayakta tutan duyguları.
Sokakta komşunu görüp selam verip geçmekle komşu olunmuyor en son ne zaman kahve içtiniz onlarla. Birde kahve sonrası bakılan fallar neşelere neşe katardı. Yeni umutlar eklerdi bizlere öyle değil mi? Kaç zamandır 5 çayı düzenlemiyorsunuz?
Bütün olay büyüklerde aslında onlar böyle olunca yabani davranınca biz gençlerde büyüklerden ne görsek onu yapıyoruz işte. Sonra bu gençlik nereye gidiyor deniliyor. Gidişatı siz büyükler belirliyorsunuz unutmamalısınız bunu!
Eskiden komşunun derdi olduğunda gidilir derdi dinlenir bir çare bulunurdu el birliği ile. Şimdi ise kimin ne derdi var kimin canı sıkkın muhabbete ihtiyacı var haberimiz yok ve olsa da umurumuz da değil!
Bizim derdimiz bize yetiyor birde komşunun derdini mi dinleyeceğim diyenler çoğunlukta.
Komşu faturasını ödeyememiş mühim değil biz üşümüyoruz o üşüse de olur dimi? Evine bu gün ekmek alacak para bulamamış mı? Oda mühim değil nede olsa bizlerin evinde ekmek var karnımız tok.Fazladan kuaför paramız var dimi hanımlar? Ya beyler onlarında umurun da olmaz şimdi sigaraya, içkiye, ganyana verecekken parayı komşuya mı verecek destek olacak. Hasta yatağında yatan hangi komşunuza sıcak bir çorba götürdünüz? İyileşmesi için sevginizle destek oldunuz?
Yavaş yavaş insani duygularımızı kaybediyoruz fakat farkında değiliz!
Yanlış mıyım? Haksız mıyım? Bu söylediklerimde?
Yazımızda son bir konuya daha değinmenin faydalı olacağını ve konuyu daha iyi idrak edeceğimizi düşünüyorum. Osmanlı Devleti’nde Kuran-ı Kerim ve hadisler temel kaynağı oluşturduğu için komşuluk ilişkilerinin, dinin bir gereği olduğu ve Allah’a götüren bir yol olduğu bilinirdi. İşte böyle bir medeniyette insana verilen değer, saygı ve sevgi çerçevesince; Osmanlı da dayanışma ve komşuluk ilişkilerinin ön planda olduğunu görmek mümkündür. Osmanlı Devleti’nde fakire yapılan yardımlar, yaşlıların gözetilmesi ve kimsesizlerin korunması gibi erdemlilik gereği yapılan davranışlar için mahalleli birbiri ile yarışıyordu. Buradan da anlaşılıyor ki Osmanlı da komşuluk ilişkileri; doğumdan ölüme kadar olan sevinçte ve keder de dayanışma temelli bir ilişkidir. Yeni bir çocuğu olan aile ziyaret edilir, çocuğa giyecek eşyalar alınır ve ihtiyaçları karşılanırdı. Hasta olan veya cenazesi olan komşu yalnız bırakılmazdı. Yatsı namazına gelmeyen komşu merak edilir ve nerede olduğu, hasta olup olmadığı araştırılırdı. Osmanlıda ki komşuluk ilişkilerine örnekler daha da verilebilir. Lakin bu kadarı bize anlatmamız gereken konu için yeterlidir.
“Nereden nereye gelmişiz?” sorusunu kendimize sormalıyız. Komşuluk ilişkilerimiz gibi arkadaşlık, dostluk ilişkilerimiz ve dostluk anlayışlarımız da değişmiş. Bencil, umursamaz ve menfaatçi bir komşuluk, dostluk anlayışı ortaya çıkmış bulunmakta. Yazımızda da bahsettiğimiz gibi bunun nedeni; batıya kayma ve batıyı özenti olduğunu unutmamalıyız. Sadece bu konu olmamakla birlikte diğer konularda da batıya özentiden –özellikle gençlerin- bir an önce kurtulmamız gerekmektedir. Bu özenti dediğimiz şeyler bazılarınca medeni ve uygar bir toplum olma gereği olarak görünse de asıl medeniyetin o tür sapkınlıklar ile olmayacağını bilmeliyiz. Tekrar eskiye dönerek komşuluk, arkadaşlık ve dostluk ilişkilerimizi düzeltmemiz gerekmektedir. O günlerin bir an önce gelmesi ve batının tesirinden kurtulan asıl medeni toplumu oluşturduğumuz günlerin olması dileği ile sevgi ve saygılarımla…