Her gün kalabalıklaşan ve büyüyen şehrimizle beraber sorunlarımızda büyümekte ve belki hep iç acıtan olumlu ve olumsuz haberleri aktarıyor hata kalemimize alıyoruz. Bu keşmekeşin içinde hiç kendimizi aramayı ve kendimizi bulmayı yâda nereye ait olduğumuzu bilmeden kaybolup gidiyoruz.
Öyle bir kaybolduk ki kendimizi bulmayı bile düşünmek aklımıza bile gelmedi ve bizlerde kaybolduk gittik.
Kendimizi kocaman bir boşlukta hissediyor, belki her köşe başında, yâda her sokak başında, kendimizi arıyor bulamıyor ve bir yere ait hissedemiyoruz. Büyük bir boşluk hissine kapılmış ve dibe vurmuş insanlardan biri gibi bir görünüm verebilir çevrene çoğu zaman öyle görüyorlar seni.
Yani bir gün gelir, yaş kemale ermeye başlar, civardaki insanlar hareketlenmeye başlar, planlarınızın ne olduğunu sorarlar; okul ne oldu iş ne oldu, evlilik ne oldu falan filan. Belki sorulan bu sorulara verebileceğin tek bir cevap vardır size ne! Ama sadece susmama gereği duyarsın.
Bir sabah uyanırsın bütün hayallerinden planlarından vazgeçersin ve planlarına tabi tuttuğun, kısıtladığın ruhunu serbest bırakırsın ve işte alabildiğince özgürlük hissiyle doldurduğun ruhunla ferahlarsın. Elveda hayaller, hoşçakal planlar, bekledim gelmediniz şimdi gitme sırası bende.
Herkesin dolap üstlerine, kullanılmayan eşya odalarına kaldırıp yılda bir kez gördüğü valizleri vardır işte onu kapı ününe koyma zamanı gelmiştir. İçine biraz firik, biraz başıboşluk, biraz özgürlük, birazda iş gücü en çok da cesaret, ekledim ve çıktım yolla.İstikamet belli fakat yolda karşımıza çıkan her şeye uyumak şartıyla çıktık.
Belki istediklerimiz olmadı ama bizde seçimlerimizi değiştirecek ve ruhumuzu özgür bırakacaktık. Gerçekten biz ne istiyoruz? Sorusunu kendimize sormalıyız. Ateşleyelim içimizdeki fitili ve yakalım hayatımızın ışıklarını. Çıkalım dışarı, vakit aydınlanma vaktidir. Vakit, Kendini Bul’ma vakti. Artık kendimize ruhum mahkûm değilsin demeliyiz Özgürsün deme vakti.
Sevgiyle kalın.