Tatilin adı bile güzel, biz okul yıllarımızda özellikle ilkokul dönemimizde tatilin olmasını adeta iple çekerdik. Tatil olunca sabah erken kalkmak ya da öğlen vakti okula gitmek gibi bir sıkıntı bir süreliğine ortadan kalkar rahat bir nefes alırdık.
İlk önce arkadaşlarımız ile sokaklarda oyunlar oynardık akşam saatlerine kadar. Ardından ailelerimizle birlikte başa illere sevdiklerimizi ziyarete gider onlarla birlikte tatilin tadını çıkartırdık. Birde bakardık ki, tatil bitmiş ve hepimiz eskizsiz bir şekilde okullarımızda eğitimlere başlamışız.
Şimdi bakıyorum da öğrencilerin birçoğu tatilin olmasını bile istemiyor, keşke okullar kapanmasa ve hep açık kalsa gibi yorumlar aldım. Bunun nedeni apaçık ortada, birçok öğrenci mevsimlik tarım işçisi olarak başka başka illere gidip çalışmak zorunda kalıyor.
Geçenlerde bir arkadaşıma selam verdim ve o esnada başka birisiyle konuşmasına şahit oldum. Kişinin arkadaşıma söylediği şey şuydu; inan para falan önemli değil, sadece yanınızda çalışın çay götürüp getirse temizlik yapsa bile yeter. Diyordu.
İnanın içim acıdı. Belikli bir ebeveyn yaz tatilinde çocuğunu bir işyerine çaresizce yerleştirmeye çalışıyordu. Üstelik para bile talep etmiyordu bu kişi. Evet, şimdi anlıyorum bazı öğrencilerin nende okulların kapanmasını istemediğini.
Elbette ki birçok öğrenci yaz tatilini çok güzel bir şekilde değerlendiriyor. Aileler çeşitli spor okullarına gönderiyor evlatlarını. Etkinlikler, oyunlar ve tatili yazlık alanlarda doyasıya yaşamak bence tüm çocukların hakkı.
Fakat ne acı ki, öğrencilerin bir çoğu yaz tatilini ya ırgat olarak ya sokak işçisi olarak yada bir atölyede çırak olarak geçirmek zorunda kalıyor. Özellikle ırgat olarak tatilini geçirmek zorunda kalanlara yüreğim yanıyor.
Düşünün okullar kapanmadan bir iki hafta önce aileleriyle birlikte okullarından ayrılarak başka illere çalışmaya gidiyorlar. Kimisi pamuk tarlasında çapa yapıyor kavurucu sıcağın altında, kimisi patates tarlasında ter döküyor, kimileri kaysı topluyor, kimileri ise tehlikeli doğa şartlarında fındık toplamak zorunda kalıyor.
Bunların birçoğu ise trafik terörüne kurban giderken, birçoğu ise gittikleri illerde iş kazalarına maruz kalarak ya hayatlarını kaybediyorlar ya da engelli kalıyorlar. Peki, bu çocukların suçu ne? Çocuk olmak mı? Yoksa yanlış bir zaman diliminde dünyaya gelmek mi?
Ömrü kısa olan kelebekler bile dünyaya geldikleri zaman ilk etapta dünyanın güzelliklerinden faydalanırlar, oysaki çocuklarımız bir kelebeğin bile şansına sahip değiller. Ailelere bakıyorum onlarda geçimlerini sağlayabilmek adına mecburen çalışmak zorunda kalıyorlar. Çaresizlik almış başını gidiyor.
Kimse nasıl bir çözüm oluşacağını bilmiyor. İnanın bende nasıl olacağını bilemiyorum. Sadece tatil olayını satırlarıma taşıyarak bir ülkenin özellikle bir bölgenin öğrenci dramını yazıyorum. Hemde çözümünü dahi bilmeden…