“Aşkı bir milat demektir, şayet aşktan önce ve aşktan sonra aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmememmişiz demektir” diye Hz.Mevlânâ celâleddîn-i rûmî Dizeleriyle başlamak istedim köşe yazıma. 2 – 9 Aralık arası olarak belirlenen Mevlana haftası dolayısla anmamak olmazdı rahmetle ve saygıyla anıyoruz.
Aşkın en güzel şekilde anlatan ve yaşatan Mevlana hazretlerinin anıldığı bu haftada hayatından biraz bahsedeceğim. Horasan'ın Belh şehrinde dünyaya geldi. (Şems-i Tebrîzî ile buluştuğunda (62) yaşında olduğu, dolayısıyla doğum tarihinin 580 (1184) olması gerektiği ileri sürülmüştür. Mevlânâ, Mes̱nevî'nin girişinde adını Muhammed b. Muhammed b. Hüseyin el-Belhî diye kaydetmiştir. Lakabı Celâleddin'dir. “Efendimiz” anlamındaki “Mevlânâ” unvanı onu yüceltmek maksadıyla söylenmiştir.
Eserlerinde verdiği bazı bilgiler dışında Mevlânâ ve çevresiyle ilgili bilgiler büyük ölçüde oğlu Sultan veled eserlerinde yer almaktadır. Mevlânâ'nın eserlerinde soyuna dair bilgi bulunmamaktadır. Mevlânâ, ilk hanımı Gevher Hatun'un ölümünden sonra Konyalı İzzeddin Ali'nin kızı (Kerrâ, Gerâ) Hatun'la evlendi.
Mevlânâ dinî ve tasavvufî eğitimini tamamladıktan sonra Konya'da bir taraftan tekkesinde müridlere tasavvuf eğitimi vermekte, bir yandan medresede talebelere dinî dersler okutmakta, bir taraftan da halka etkili vaazlar etmekteydi. Bu faaliyetleriyle birçok kesimin takdirini kazanmış, itibar ve şöhreti gün be gün artmıştı. Tam bu sırada Şems-i Tebrizî ile karşılaştı ve bu karşılaşma onun hayatında bir dönüm noktası oluşturdu.
Mevlânâ ve Şems-i Tebrizî'nin mensup olduğu dinî-tasavvufî geleneğin kaynağı Kur'an ve Sünnettir. Nitekim Mevlânâ “Canım tenimde oldukça Kur'ân'ın kölesiyim ben. Seçilmiş Muhammed'in yolunun toprağıyım” diyerek. Bunu açıkça dile getirmektedir. Farklı inançlara karşı geniş hoşgörüsü ve “Gel gel ne olursan ol yine gel. İster kâfir, ister Mecûsî, ister putperest olsan da gel...” (Rubâîlerle her dilden her dinden insanları Müslümanlığa davet etmiştir.“Pergel gibiyim. Bir ayağımla şeriat üstünde sağlamca durduğum halde öbür ayağımla yetmiş iki milleti dolaşıyorum” demekle bir Müslüman olarak insanlığı kucaklayabildiğini haykırmış. Ve gene onun dizeleriyle yazımı tamamlıyorum.
“Üzülme! Çünkü yaradan umudu en çaresiz anlarda yollar. Unutma; yağmurun en şiddetlisi en kara bulutlardan çıkar. “
Sevgiyle kalın.