Hilvan, mevcut yerleşke üzerinde değerlendirildiğinde, tarihi M.Ö. 4.000 yıllarına ait Tunç çağına uzanan höyük üzerinde yatay olarak gelişmiş bir yerleşkededir. Halk arasında "Pala Gır" olarak bilinen ana yerleşkede çıkan ve tahıl işlemek âmâcıya kullanılan bazalttan yapılmış dibekten dolayı "Karacurun" (Cırne Reş) adını almıştır. Uzun süre Karacurun adıyla anılan Hilvan, daha önce bölgenin en eski nahiyesi olan Hoşin'e uzun süre bağlı kalmıştır. 30.05.1926 yılında 877 Sayılı Kanunla; bağışlamak ve affetmek anlamına gelen Hilvan adıyla Urfa'ya bağlı ilçe olmuştur.
Hilvan yerleşik alanı düz bir yer ölçümüne sahip. Hilvan'na kuş bakışı olarak bakıldığında dümdüz bir alana kurulu, bir uçtan bakıldığında en uç noktasını görebilme imkânına sahip. Verimli arazilere sahip olan Hilvan, şu mevsimde gitseniz kırmızı yeşil renklere bürünmüş biber tarlaları görebilirsiniz. Eylül sonların da ise pamuk hasadı başlar, bembeyaz bir örtüye bürünür tarlalar, adeta gelinlik giymiş gibi bir görünüm oluşturur ve her yıl bu mevsimde bu tarlaların gelin olma zamanıdır. Coğrafi bakımdan birçok meyve yetişmektedir en çok yetişen incir, badem, nar ve üzümün bağları vardır. Hilvan, aynı zamanda keşif edilmeyi bekleyen, saklı bir cennet olarak da diyebiliriz. Atatürk barajının sıfır noktasın da olduğundan dolayı yarım ada şeklindedir. Baraja, yakınlığından dolayı birçok piknik ve mesire alanı bulunmaktadır.
Hilvan efsane olmuş bir tarihe sahip. Karacurun kelimesindeki Curun, kocaman siyah taştan içi oyularak yapılmış, hamamlarda kurnaya benzeyen eski zamanlara mahsus, içinde buğday dövülen bir taş. Siyah curun demelerinin sebebi, delikli (dişi) kara taştan yapılmış olmasıdır. Urfa'nın Hilvan ilçesinde bugün halen mevcut olan, ilçeyi tanıtan sembollerden biri haline gelen Karacurun ile ilgili efsane söyle: Aşırı bir yağmurda kalkan sel ile birlikte yuvarlana yuvarlana yüklenen bugün bulunduğu yere kadar gelen Curun'un gizemine inanan halk, şehri bu Curun'un bulunduğu yere kurmuşlar. O günden bu güne Hilvan bu Curun'un çevresinde şekillenip büyümüş. Bilindiği gibi Antikçağlarda şehirleri kutsal mekânlara kurulurmuş. Hilvan'ın da gizem yüklenen bu Curun çevresinde kurulması aynı inanışın bir sonucudur.
Hilvan tarihi zengin tarihiyle bilinen Nevalı Çora ile bilinen M.Ö.8000–7000, M.Ö.3000–2800 yıllarında sürekli olarak iskân edilen bu alanda küçük buluntu olarak çakmaktaşından yapılmış ok uçları ve kazıcı aletler bulunmuştur. Bunun yanında, kadın ve erkek figürleri, kireçtaşından hayvan figürleri ve çok sayıda insan kafatasına rastlanmıştır. Nevalı Çori yerleşkesi, insanların, yerleşik hayata geçmeye başladığı, yoğun avcılığın yanı sıra bitki ve hayvanları evcilleştirmeye çalıştığı bir dönemi yansıtır. Depo olarak kullanılabilecek çok sayıdaki taş yapının, bilinen en eski taban mozaiğinin, taş yontularla donanmış kült yapısının ve birçok sanat eserinin bulunmuş olması, bu yerleşmenin bu geçiş dönemine ait merkezi bir yer olduğunu göstermektedir.
Sevgiyle kalın.
Çok güzel anlatım emeğinize sağlık..başarılar dilerim yazılarınızı cok yakından takip ediyoruz...