Sadakatsizce sevilmek, belki bir insanın yüzleştiği, en acı gerçek olsa gerek. Sadakat ve sevilmek denilince insanın en yakınlarından beklemediği bir eylemdir. Sevilmek bir insanın ne doğal hakkı olduğunu düşünüyorum; arkadaş, aile, sevgili eş ve daha sayamadığım birçok kişi tarafından sevilmek ama sadıkça sevilmek belki insanoğlunun en çok arzuladığı istektir.
Fakat bu döngüde en büyük sadakatsizliği bir insanın kendisine yapmasını sayarım. Örnek vereyim eğer bir insanı seviyor ve gerçekten her şeyden, herkesten ve bu durum çevrenize sizi kör, sağır edecek, derecedeyse, karşınızdaki kişinin sizi sevdiğini zanneder onun hiçbir hatasını, yanlışını, görmez yâda duymak istemezsiniz. O sizin sevginizi kullanıp her şeyi yaptıra bilirken, belki de sizi değil de sadece menfaatlerinizi sevmiştir ve hata belki sinsice, sizi bir yerlerde birileriyle, aldatıyordur; hem de cüretkârca aklına gelen ilk düşünce de nasıl olsa beni seviyor, bırakamaz ve intikam alamaz gelecektir ve bunu defalarca yapacaktır.
Çok severken, aynı zamanda sevilmeyi de ne çok isteriz; uğruna her şeyi, verircesine sevdiklerimizden aslında tek bir şey bir paraca sevgi isteriz, yeter ki sevsin ve içinde bir parça sadakatin olduğu bir sevgiyle sevsinler isteriz.
Bir insanı körü körüne, sevmek özünde sadakatsizliği doğurur yani şöyle ki insan sadakatsizliğe ne kadar açsa sahiplenmeye de o denli müsait. Eminim herkesin hayat serüveninde sevgiden yana, sadakatsizlikten yana, bir yarası vardır; belki yanlışı sevdik yâda sevme şeklimiz yanlıştı, yâda sevildik ama sadakatsizce sevildik beklide.
Sadakat sevgi insanların ortak değimi ve yaratımıdır. Yaratığın şeyin güzelliği, yaşadıkça anlarsın; peki hak etmiyorlarsa? Onlara yaşadığı o kayıp duygusunun inanılmaz ağırlığını bir daha asla göremeyecek ve o değerin tadına bir daha ulaşamayacaklarını göstermeniz gerekmiyor mu? Eminim onların hak etiği tek şey onları hayatınızdan çıkarırken gerçekten bir daha asla affetmemeniz olsun.
Sevgiyle kalın.