Bugünkü köşe yazımda kutsal mesleklerden biri olan gazetecilik mesleğini kendi bakış açımdan sizlere anlatacağım.
Geçtiğimiz aylarda Şanlıurfalı savaş muhabirleriyle savaş alanında yaşadığı zorluklara değinirken onların boğazına sözcükler düğümlendi benim ise sorularım donuk kaldı. Bu kadar onurlu ve zor bir mesleği para karşılığında yapanlara ne demeli…
Günümüzde gazetecilerin değeri her ne kadar anlaşılmasa da gazetecilik kutsal bir meslektir. Gazetecilik demek emek demek, uykusuzluk demek, yorgunluk demek, atik olmak demek ve en önemlisi de ne demek biliyor musunuz? Kefenini cebinde taşımak demek...
Böyle kutsal bir mesleği herkesin yapması artık kabul edilmeyecek dereceye geldi. Sıradan bir insan nasıl bir doktor olamıyorsa gazeteci de olmamalı bana göre...
Özellikle son dönemlerde gazetecilik mesleğini maddiyata döken ne yazık ki ben onlara gazeteci diyemeyeceğim, birer kalemşör, tetikçi konumuna gelen insanlar artık gazetecilere olan güveni de yerle bir etmiştir.
Gazetecilik demek 100 liraya haber yapmak demek değil, sırf bir yerlere gelebilmek için birilerini karalamak demek değil, Gazetecilik demek halkı bilgilendirmek, aydınlatmaktır. Ne yazık ki böyle medya şovmenlerini gördükçe bu kutsal meslekten bir adım daha uzaklaşıyorum.
Affedersiniz ama 100 liraya kalemini satanlar yarın olur sizi de satar, onlara bel bağlayanlar da 100 liralık adam olmaktan öteye gitmez.
Şöyle bir dönün bakın karalayanlar birkaç gün sonra sus pus...
Nerde o ahkam kesenler, tehdit edenler, nerde o kalemi sivri vicdanı iri olan babayiğitler...
Anlayacağınız bir deyimle istediklerini elde ettiler ve ortalıktan çekildiler. Gazetecilik bu demek değildir. Ya yaptığın işin hakkını vereceksin ya da bir ona bir buna oynamayacaksın.
Medyada emek veren yıllardır işini aşkla yapanlara sözüm yok. Gelin görün ki artık bu durum gerçekten kabul edilemeyecek bir dereceye geldi. Vizyonu olmayan, kişiliği oturmayan kişilerde seçime az bir süre kala piyasada belirmeye başladı. Ya iki üç kuruş verip onları susturan, akrabalarına iş imkânı sağlayan tavuk beyinli, karakter yoksunu insanlara ne demeli...
Gazetecilik; Koşullar ne olursa olsun halkın sesi olmalıydı. Savaş kışkırtıcılığından uzak durmalı, hakkı, hukuku, barışı savunmalıydı.
Sadece Şanlıurfa’da değil tüm dünyada bu kutsal meslek artık itibarını kaybetmekle beraber yerin en dibine çakılıyor.
Bazen sahanın nabzını ölçmek için habere çıktığımda vatandaş konuşmak istemiyor. ‘Neden?’ diye sorduğumda bana dedikleri tek kelime “Hepiniz parayla satın alınmışsınız benim dediklerimi yazamazsınız.” Bu cümle ne kadar itibar zedeleyici ne kadar aşağılayıcı bir cümle değil mi? Buradaki hata bizde, biz kalemimize el ararsak dışardaki vatandaş böyle der. Vatandaşı dinlemeyeceksem, halkın sorunlarını yetkililere aktarmayacaksam, bazılarının kuyruğuna basmayacaksam ben neden gazeteciyim diyeyim ki…
Ne demiş usta Hasan Hilmi: “He ulan he, siz oldunuz gazetelerin başyazarı, biz olduk küçelerin sutarı” Şimdi siz söyleyin ben nasıl canı pahasına haber yapan bir gazeteciyle para uğruna kalemşörlük yapan birini aynı kefeye koyayım.