Türkiye'nin dört bir yanından gelen acı hikâyeler, hepimize unuttuğumuz gerçekleri hatırlatıyor. İzmir Selçuk ilçesinde hurdacılık yaparak geçimini sağlayan bir kadının yaşadığı trajedi de bunlardan sadece bir tanesi!
Evde bıraktığı beş çocuğu, elektrikli sobanın devrilmesinden çıkan yangında hayatını kaybetti. Anne, ailesinin geçimini sağlamak için çabalarken çocuklarını geride bırakmak zorunda kalmıştı. Onlar ise şimdi yok. Baba ise cenazeye kelepçeli bir şekilde getirildi.
Bu hikâyenin ardından, siyasilerden gelen yorumlar bir başka hüzne sebep oldu. AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin'in, "Her şey para değil," diyerek bu acı olayla ilgili bir açıklama yapması, toplumda yankı buldu.
Ama burada bir sorun var: Bir annenin çocuğunu elektrikli soba başında bırakmak zorunda kalması, “her şeyin para olmadığının” değil, tam aksine bazı temel ihtiyaçların para ile karşılanmak zorunda olduğunun kanıtı değil mi?
Aslında, "Her şey para değil," cümlesi doğru. Fakat bu, temel yaşam şartlarına erişimi sağlamak adına gereken gelir için geçerli değil. Anne, çocuklarını tek başına geçindirmeye çalışırken, onları güvenle bırakabileceği bir destek sisteminden yoksundu.
Çalışmak zorundaydı, çünkü yaşam şartları bunu gerektiriyordu. Bu trajedi, pek çok aile için dayanılmaz yüklerin nasıl görünmez hale geldiğini gözler önüne seriyor.
“Her şey para değil” diyebiliriz, ama bu acı olayda paranın sağladığı güvenlik, eğitim ve destek sistemlerinin eksikliği göz ardı edilemez.
Bu aileye en ufak bir yardım eli uzatılsaydı veya torpille adam kayırmacayla uğraşmasaydınız çocuklar belki de bu acı sonla yüzleşmezdi. Devletin ve toplumun temel görevi, bu tür trajedileri önlemek için destek sistemleri oluşturmak değil miydi?
İşin ironik yanı, "Her şey para değil," diyen siyasiler, çocuklarımızın can güvenliği için gerekli kaynakları sağlayacak durumda olmalarına rağmen, bu acı gerçekleri görmezden gelmeye devam ediyorlar. Buda yetmezmiş gibi işi farklı boyutlara taşımaya çalışıyorlar.
"Her şey para değil, ailenin içinde başka sebepler var onları size arkada izah edeyim” diyen Sayın Zengin olaya nasıl bir kılıf bulmayı düşünüyorsunuz. Ortaya bir iddia atıyorsanız tüm çıplaklığıyla anlatın.
Çocuklar güven içinde büyüyemiyorsa, aileler geçim derdi yüzünden sevdiklerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalıyorsa, bu durumda "her şey" gerçekten para ile ölçülemiyor mu?
Bu trajik olay, devletin sorumluluğunu hatırlatması gereken bir uyarıdır. Destek sistemlerinin eksikliği, sosyal yardımların yetersizliği ve ailelerin geçim mücadelesindeki yalnızlığı, “her şeyin para olmadığını” gösteren acı bir ironi değil mi? Birilerinin, bu cümlenin arkasında kaybolan gerçekleri görmesi gerekiyor.
Özlem Zengin’e ve tüm yetkililere sesleniyoruz: Evet, her şey para değil. Ama insanların asgari yaşam koşullarına ulaşabilmesi, çocuklarımızın can güvenliği ve ailelerin huzuru için gerekli olan destekler, kayıtsız kalınacak kadar önemsiz değil.
"Her şey para değil," diyen Özlem Zengin’e kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum;
“Kilis'te, Yabancı uyruklu bir baba, anne ve 3 çocuğunu öldürerek ardından intihar ediyor. İntiharın ardında ise sadece bu kısa ve can yakıcı paylaşım kalıyor “Karım beni severdi ve saygı duyardı, ben de onu seviyordum, bana ihanet falan yapmadı, sadece yoksulluktan yoruldum, diğer akrabalarım gibi dilencilik yapmak istemiyorum”
Demek ki neymiş mesele PARA!
“İstanbul'da ekonomik sıkıntılarla boğuşan 20'li yaşlardaki Elvan ve Enver Demir çifti, 1.5 yaşındaki çocuklarını bir yakınlarına bırakarak hayatlarına son verdi.”
Demek ki neymiş mesele PARA!
“Adıyaman’ın Kahta ilçesinde yaşayan ve çalışmak için Kocaeli’ye giden 25 yaşındaki Ünal Kaya isimli genç, yoksulluk nedeniyle intihar etti”
Demek ki neymiş mesele PARA!
“Adana’da eşi bir yıla aşkın süre işsiz kalan ve ev kirasını 8 aydır ödeyemeyen 26 yaşındaki Emine Akçay, çocuklarının üşüdüğünü görünce cebindeki son parayla odun almaya gitti. O kadar az parası vardı ki oduncu ‘Bacım bu paraya odun mu olur’ dedi. Ama anne Emine Akçay ısrar etti, bir çuval odunu alıp eve geldi. Odunlar ıslandığı için yanmadı. Lastik parçalarını tutuşturmaya çalıştı olmadı. Emine Akçay, çocuklarının ısınması için çalıştırdığı saç kurutma makinesini küçük oğluna verdi. Daha sonra diğer odaya gidip, tavandaki salıncak demirine ip bağlayarak, kendini astı.”
Demek ki neymiş mesele PARA!
Şanlıurfa'da yapılan bir sokak röportajında geçinemediğini söylerken boğazında düğümlenen sözlerle gözyaşlarına boğulan adam da mı yalan söylüyor.
Evet, değerli okuyucular bu örnekler sadece şu an aklıma gelen, eğer sıralamayı uzatırsak bu örnekler sayfalar alır. Sadece şunu bilmeliyiz ki insanların üzerinden siyaset yaparak kan emici olmamalıyız. Ortada bir yanlışlık varsa, bir eksikli ya da adaletsizlik varsa delikanlı gibi çıkıp haykırmak gerek.