Tarihten günümüze değin; nihayetinde tüm savaşlar haklı-haksız; insan, imkân ve mekânın imha ve ihyası adınadır.
Aynı zamanda her savaş birer aktif ölüm makinesidir.
Kavga-Savaş; Ölüm Mekanizmasının hem ham maddesi ve hem aksiyon, motivasyon, mekanik ve radyoaktivitesidir maalesef başta insan, imkân ve mekan üçlüsüdür.
Savaşlar devam ettikçe; ne insanlar güven, refah ve huzur içinde rahat eder, ne imkan-ekonomi-servet, mal ve mülkler.
İhsanda kullanılabilir. Ve nede mekan-coğrafya-vatan-yurt ve bölgeler, ekolojik denge, cehennemi ortamdan çıkıp cennetvari bir vaziyete dönüşebilir.
Hasılıkelam Savaş; nice yiğit, aydın, masum, güzel insanların; sivil veya resmi vatan evlatlarının kanına, malına, canına sebep olmaktadır.
Eğer devam ederse; belli ki daha nicelerinin ölüm, yaralanma ve sakat kalmasına, günümüz teknolojik şer-aletleriyle; sayısal rakamlarla ifade edilemeyecek ölçülerde imkan ve mekan zararlarına sebep olacak.
Savaşların, kalıcı bir barış temelinde; evrensel insan hakları ki en gerçekçisi olan "İlahi Adalet" dediğimiz: Kur'an ve Sünnet düsturları ile derhal sağlanması lazım.
Aksi halde, dökülen her damla kan ve gözyaşı; savaşın tansiyonunu daha da yükselten, daha çok yüksek dozlarda kızıştırarak ateşe dökülen benzin ve barut misali; yakıt olarak her ana-baba-kardeş vs...
feryat ve figanları ise ortamı vaveylaya dönüştüren teşvik sloganları ve velvele koparan zılgıt kamçılarına dönüşebilme zeminini oluşturmaktadır.
Eğer hala bir nebzecikte olsa; ölmemiş bir insanlık onuru, tahkiki iman şuuru varsa, Din olarak Yüce İslam ve büyük insanlık adına "ellerindeki imkânla, dillerindeki iz'anla, kalplerindeki en zayıf imanla"da olsa "BARIŞ İÇİN ADALET VE ADALET İÇİN BARIŞ" çağrımıza "Lebbeyk...!" diyerek; İmanını, insanını, vatanını ve imkânını seven herkes ve kesimden olumlu cevap verilmesini bekliyoruz.
"İki Müslüman (fert ve taife) karşı karşıya geldiklerinde, bir diğerini öldürürlerse ikisi de cehennemliktir!" denildiğinde; Ya Resulüllah! Katili anladık ta maktulun durumu...?
Denildiğinde "çünkü oda onu öldürmeyi kast etmişti, ameller niyetlere göredir." cevabı verilmiş.
O halde şimdiki durumda kim gazi, kim şehit, kim cennetlik kim cehennemlik, ciddi bir tahlil gerektirir diye düşünüyorum.
Fertlerin, toplumların, örgütlerin veya devletlerin birer paye olarak sundukları; milli-milliyetçi, demokratik, laik, sosyal…
Şehadet ve gazilik madalyon ve unvanlarının Rızayı İlahi dediğimiz; Kur'an'ı Kerim ve Sünnet'i Resul ölçülerine göre bir değeri var mı yok mu? Asıl mesele orası olsa gerek.
Allah'ın Selamı, mağfireti ve bereketi ve Resulü'nün duası, muhabbeti ve şefaati "İslam: yani; S-L-M'nin selameti istikametinde çalışanların üzerine olsun.
Rabbim(cc) cümle Kürt, Türk, Arap, Fars başta olmak üzere; Müslüman olan-olmayan tüm dünya milletlerine ve bilhassa mazlumlarına akıl, şuur, basiret ve istikamet noktasında hidayet versin.