Şiddet savaşın, barış huzurun yaşama kaynağıdır!
Şiddetin şiddet sarmalına dönüşerek daha da şiddet doğduğunu bizzat yaşayan biri olarak biliyorum. Aslında yaşıtım olanların çoğu bu durumu çok iyi biliyorlar ki: Şiddet şiddeti, terör terörü, savaş savaşı kamçılar! "Kan kan ile yıkanmaz! Kan su ile yıkanır!"
Ne acıdır ki olması elzem olan ve muhakkak acilen olması gereken barışın, hemen hemen hiç konuşulmadığı bir zaman ve zeminde yaşamaktayız. Ama çok iyi biliyorum ki tüm tahribat, yıkım ve ölümlerden sonra bir gün mutlaka barışın başarılmasıyla, doğru bir noktaya ulaşılacak. Dilerim ki çok daha pahalıya mal olmadan olsun.
Bir ömürdür; fiilen kavgaların-savaşların ve barışların içerisinde olan bir bölgede bulunan ve bu konularda ciddi araştırmaları olan biri olarak, kesinlikle biliyorum ki şiddet şiddeti doğurur!
Evet, yaşadığım çevre ve bölgenin içerisinde bulunduğu, maddi ve manevi hal olarak... Kanaatim odur ki şiddet şiddeti doğurur.
İçerisinde doğup büyüdüğüm inanç ve örfi bağları güçlü bir aşiretin çocuğu olarak... tüm tecrübemle düşünüyorum ki şiddet şiddeti doğurur.
12 Eylülü, 28 Şubatı 15 Haziranı yaşayan biri olarak... Bu işin defalarca şahidiyim ki şiddetin şiddeti doğurduğunu öğrendim.
Demirel, Türkeş, Erbakan, Ecevit, Özal, Çiller'in... Siyasi hayatlarının adeta birer aktivistliği dönemlerinde yaşamış ve nispeten bazı konuları irdeleyen biri olarak... Çok iyi biliyorum ki şiddet şiddeti doğurur.
Öcalan'ın tutuklamasıyla; Siyasi Kürtlük/Kürtçülük, örgütsel silahlı terör bitti diye atılan naraların ekranlarda yer aldığı, manşetlerde yazıldığını yaşayan bir gazeteci ve araştırmacı yazar olarak... şiddetin şiddeti doğurduğunun şahitleri olarak
hala devam ettiğini koca bir ülke ve ahalisi olarak olarak maalesef seyrettik...
R.Tayıp Erdoğan'ın Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı dönemlerini, çözüm sürecinin doğurduğu sosyolojik, ekonomik, psikolojik...umudunu ve sona ermesinin umutsuzluğunu, neden ve niçinlerini; yakından tanımaya, anlamaya çalışan biri olarak... Şiddetin şiddeti doğurduğunu ve barışın önemini, mahiyetini, maddi ve manevi lezzetini ve getirisini; şiirlerle, makalelerle kitaplar yazarak hep anlatmaya çalıştım.
Bir çok vesayetçi hükümetlerin, koalisyonların, (böcekle böcek imha etme) dönemi ve faili meçhullerin zirve yaptığı dönemlerde, etnik milliyetçilik ve radikal dinsellik adına (güya hareket eden) paravan örgütlerin kılıç/kalkan ve domuz bağlarıyla insanların betonlara gömüldüğü veya insanlık dışı işkencelere tabi tutulduğu, insan dışkılarının yedirildiği ve canlı olarak asit kuyularına atıldığının iddia edildiği dönemi yaşayan biri olarak... İnanıyorum ki şiddet şiddeti doğurur.
Özgürlüklerden yana bir insan ve Kur'an'i Kerim ve Sünnete iman eden hürriyetten yana bir Müslüman olarak, İslam coğrafyasını yakinen ve yakından takip eden biri olarak: Filistini, Çeçenya'yı, Bosnahersek'i, Karabağ'ı, Kazkistan'ı, Miyanmar'ı, Cezayiri, Afganistan'ı, Pakistan'ı ve bilhassa bu son dönemde, Irakı-Kürdistan'ı, Libya'yı, Lübnan'ı, Tunus, Fas, Mısır, Suriye'yi.. merak eden ve bir kısım ülkeleri-kıt'aları .Asya'yı, Afrika'yı, Hindistan' ve bir şekilde doğum sancıları çeken bir kısım tarihi coğrafyaların yeniden siyasi sahneye çıkma arefelerindeki farklı durumlarını, basın yayından duyan biri olarak...Şiddetin şiddeti körüklediğini öğrendim.
Şiddetin şiddet sarmalına dönüşerek, adeta bir tusinami şeklinde evrilerek, daha da şiddetli, yeni şiddet travmalarını doğurduğunu bizzat yaşayan biri olarak biliyorum. Aslında yaşıtım olanların çoğu bu durumları çok iyi biliyorlar.
O halde; elimizden gelen tüm gücümüz, kuvvetimiz, bilgimiz, birliğimiz, belgemiz, bildirimiz, sloganımız ve sair maddi ve manevi tüm imkanlarımızla, şiddete son vererek onurlu ve kalıcı bir barışı egemen kılmaya çalışmak ve kardeşlik, vatandaşlık gibi terimlerinin içini, ilahi hüküm ve Evrensel İnsan Hakları hukuki boyutuyla adilane bir biçimde doldurmak ve aslında halükarda barışı başarmak zorundayız.
17.12.2016 tarihli Facebook ve Twitter kısa mesajımızı tekrar edecek olursak: .Aslında her zaman ve lakin bilhassa en dar ve zor böyle bir çok yönlü kritik bir zamanda: Vatandaşlar arasında; hesaplaşmak değil helalleşmek, kutuplaşmak değil konuşmak, karıştırmak değil kaynaştırmak, çatıştırmak değil çakıştırmak, savaştırmak değil barıştırmak... İçin gayret sarf etmek herkes için, hepimiz için dini ve dünyevi bir vecibe olarak esastır. Ve bu durum, şimdi her zamandan daha ziyade acil bir zorunluluktur!
Ey Şanı Yüce olan Allah'ım! Nefsimizi, neslimizi, fertlerimizi, toplumumuzu, milletimizi ve ümmetimizi istikamet üzere koru! Ey ehli akl-ı selim, imanı kamil ve vicdan tam! Vallahi batarsa bu geminin gövdesinde olan veya güvertesinde bulunanlardan geri kalan olmayacak! Belki aralarında bir kaç saniye, dakika, saat farkıyla er veya geç olması, felaketin neticesini değiştirmez. Öyle ise bir kez daha anladık ki, şiddet savaşın, barış huzurun yaşama kaynağıdır!