Dünyada hiçbir kavim ve kabile öldürmekle bitmez. Ve zaten hiçbir dini, felsefi inanca, ilahi ve hatta beşeri hukuka göre dahi asla doğru ve uygun olan bir eylem ve yöntem değildir!
Bilhassa son iki yüzyıllık yakın tarihi süreçte, Ortadoğu'da Kürtlerin bulundukları tüm sosyal, siyasi ve coğrafik alanlarda, var olan devletlerin hiçbirinde yoktur ki, resmi veya sivil hürriyet ve özgürlük adına yapılan dinsel, sosyal, kültürel, dilsel veya siyasi çalışmalar sonuç olarak terör, anarşi, başkaldırı, isyan olarak adlandırılmayıp meşru görülsün..?
Gelinen noktada dünyada her bir devlet veya otorite kendisine baş kaldıranlarla başa çıkmak ister, lakin yol ve yöntem sürekli başa sıkmak, asmak, kesmek ve bireysel, toplumsal imha etmek değildir. Belki en hızlı adil ve kalıcı çözüm ve en doğal ve doğru olan, kargaşaya neden olan tüm sebepleri bularak derhal ortadan kaldırmaktır!
Bu manada söz konusu Kürtler ise, şeriat isteyenlerle Komünizm, Sosyalizm hatta Laiklik, Demokrasi arzulayanlar arasında hiçbir fark gözetilmediği gibi İslami şuur daha da tehlikeli kabul edilerek daha şiddetli karşı çıkılarak bastırılmış. Bu feci durum bazı ülkelerde kısmen hal yoluna girmeye başlamış ise de bazı ülkelerde farklı gerekçelerle maalesef benzeri durumlar hala devam etmektedir.
Öldürülerek bitmeyecek, bitirilemeyecek olan herhangi bir ulus ve bilhassa Ortadoğu'nun ilk dört önde gelen (Kürt, Türk, Arap ve Pars) kavimlerinden biri olan Kürtler nüfus, nüfuz ve coğrafi alan açısından kadim bir millet olarak asimilasyon, inkar ve imha politikalarına maruz kaldıkça, bu insanlık dışı yöntemler dayatıldıkça sorunun giderek derinleşmesi ve derinleştikçe dal budak salarak içinden çıkılamaz hale gelmesi kaçınılmazdır.
O halde tüm dünya devletlerinin kuruluş gayesi ve olması gereken maksadı, o ülkedeki tüm vatandaşların doğal, ilahi evrensel haklarının devlet aygıtı garantörü ile eşit imkan ve adil hukuki şartlarda korunması ve kollanmasıdır.
Keşke hiçbir ülkede mesele bu hale, sorun haline gelmeseydi. Geldiği ülkelerde de adalet ve hukuk temelinde onurlu bir barış ve yaşam sağlanarak çözümüne gidilmesi, taraflarca niyet halisane ise, ümmet, kardeşlik, vatandaşlık temelinde, günümüz ilmi ve teknolojik iletişim ve bilişim imkanlarıyla daha etkin ve hızlı sağlanabilir.
Ulusal/milliyetçi temelde üniter yapı veya diktatör kral, padişah, başkanlık şeklinde oluşturulan kapital, faşizan rejimlerde adaletin tecellisi zorlaştıkça, istense de maalesef engellenmesi veya kontrol altına alınması zorlaşan gayri sahih ve gayri meşru mafyavari örgütlenmeler, dernekler, cemiyet ve toplanmaların kontrol altına alınması da haliyle zorlaşır.
Lütfen bu son paragrafı en az üç kez okuyun, sonrasını ilim, tecrübe, cesaret ve ferasetinize havale ediyorum!
İslam Birliğinin kurulması, Ortadoğu'nun huzur ve güvenliğine kavuşmasına giden yolda, adalet ve hukuk temelinde (adına ne denilirse denilsin) Kürt kartını doğal ve doğru olarak en çok Türkiye Cumhuriyeti'nin kullanma kabiliyeti, imkanı ve ihtiyacı varken, ecnebiye kaptırmak akla ziyan, ilme ve tarihsel gerçekliğe taban tabana zıt bir durumdur!
Şimdi sormak zamanı, olması gereken neden olmuyor? Zararın neresinden dönülür ise kardır. Rabbim (CC) hepimize akıl fikir versin. Birliğimizi ve dirliğimizi bozan yoldaki engelleri akıl, ilim ve iman ile kaldırmayı nasip ve müyesser eylesin. AMİN