Sevgili Dostlar!
Acı ama acı olduğu kadarda reel olan bir gerçeği ifade etmek istiyorum. Bu gün çok saygı duyduğum, ilmiyle amil 18 ilimden icazetli ve akademisyenlik noktasında da bir o kadar doktora yapmış, onlarca bilimsel ve ilmi eserleri olan fazıl, irfan sahibi (ÖFH) kardeşimin ziyaretine gittim. Gittim ki ne göreyim: Değerli Hoca kardeşim aşırı bir vaziyette hüzünlü… Hemen konuya girmedim, olur dünya hali bilinmemesi, sır kalması gereken bazı durumlar olabilir. Yâda olabilir ki bu hüznü paylaşarak acaba yardım edebileceğim, yapabileceğim bir olumlu katkıda olamaz mı diye tefekkür ederken, hayır ihtiyaç olursa bunu kendisi rahatlıkla ortaya koyabilir diye düşünüp aklımca kederini hafifletecek başka konulara girmeye çalışırken nihayet öyle oldu. Kendisi üzüntüsünün sebebini açıklamaya başladı. Bize hitaben:
- Sevgili Hocam! Bu gün ne oldu bilir misin? İyi ki geldiniz. Şu anda cidden üzüntülü ve kederliyim. Bir dostum uzak bir diyardan telefonla arayarak şöyle dedi:
- Muhterem Hocam! Bu gün kulağınızı çınlattık. Belki hayrola diyeceksiniz, lakin hayırdır inşallah; Bizler Hac dönüşünden sonra orada bizlere verdiğiniz dini bilgileri arkadaşlar olarak zaman-zaman bir araya geldiğimizde tekrarlıyor, konuşuyor, tartışıyorken aramızda sizi tanımayan birileri olunca, “…aman bu kadar abartmayın, nihayet adı üstünde hoca değil mi, nasıl bu kadar inanıyor güveniyorsunuz?” deyince, Sizleri tanımaya müşerref olan bizler ona izah ettik: Kardeşim bu hoca ayrı hoca, sizin bildiğiniz siyaset borazancısı, maaş mükellefi, güçlünün yanında, zorbanın kefili hocalardan değil, anlamında dilimizin döndüğü kadar sizleri anlatmaya çalıştık. Deyince… Yahu kardeşim layık olabilirsem ben hocayım.
Hem bu konuda emekliyim. Dediysem de karşı taraftan verilen cevap “Hayır hayır vallahi biz seni bu t…çı hocalardan kabul etmiyoruz. Demesiyle inan ki hocam oturup ağladım. Şu halimize bakın..! İslamı, hakkı, hakikati tebliğ etme makamının evsafı olan “Hocalık” halk arasında ne duruma düşmüş, hatta düşmenin ötesinde kaybolmuş, bitme noktasına gelmiş diye hüzünlüyüm, kederliyim, dertliyim. Deyince …
Evet, bizler de birçok zaman benzer konularla karşılaşıyoruz. Her hoca bir hoca olabilseydi ya bunca cehalet, tefrika ve zaruret ne diye ortalığı kasıp kavuruyor. Her gün haddi aşmalar, namus ve ırza tecavüzler, adam öldürmeler,… Maalesef Kur'an'a/İslam'a talebe dahi olamayacak kişilik, şahsiyet, kariyer, liyakat gibi evsafa sahip olmayan, olamayan zevatların sarık-cübbe takarak peygamberanı zişanın makam ve mevkilerinde arz-ı endam etmeleri, olayı bu vahamet derecesinde din-iman bakımından, maddi ve manevi değerler açısında itibarsızlaşmaya, sosyolojik ve psikolojik ilmi güvenden yoksun, tefsir, hadis, fıkıh, hukuk gibi muamelat ilimlerinden habersiz, adı hocaların şerrinden İslama-Kur'ana sığınmaktan başka çaremiz yok diyerek teselli olmaya çalıştık.
Evet, gerçekten iş bu noktaya varmış veya varmak üzere ise:
Evvela: Diyanet Teşkilatının İslam Dinini” her türlü yandaş veya ötekileştirmenin dışında tutarak, sadece hakka yandaş zulme karşı, hakkı ve hakikati tebliğ eden birer mücahit, muvahhit kılmaları için tedbirler almalı, varsa alınan önlemleri ve programları daha derinlemesine ve gerçekçi olarak sıklaştırarak takip etmeli.
Saniyen: Resmi, gayri resmi hocalık sıfatını taşıyan kardeşlerimizde hasbel kader geldikleri makamın maddi ve manevi değerinin farkına vararak lütfen kendilerini ilim ve takva ile donatmaları elzemdir. Tabii her zaman ve her dönemde ki ilmiyle amil hoca ve bu sıfata layık kardeşlerimiz söz konusu izahımızın dışında ve fevkindedirler ki elhamdülillah çok olmasalar da toplumsal birliğimizin temel ve tevhidi inancımızın temsilcileri ve dinamizmi durumdalar. Yani en meşhur ilmi ifade ile “istisnalar hariç” diyor haddimi aşmadan ifade etmeye özen gösterdiğimi belirterek hakkıyla hocalık yapanlara hürmetlerimi iletir, sevgili okuyucularımı saygıyla selamlıyorum.