Günümüz dünyasında iki üniversite bitirmiş bunun üzerine yüksek lisans yapmış birçok kişiyi görmek mümkündür.
Fakat ne aldığı devlet terbiyesi, ne de aldıkları aile terbiyesinin hiçbir işe yaramadığı aşikârdır.
Aldıkları eğitimin çok uzağında bir tavır takınıyorlar. Tavır takınıyor derken yanlış anlaşılmazsın bilgili insan tavır takınırken ama başkasının emrinin altındakiler ancak ve ancak sahibinin tavrını takınırlar.
Sahipleri onu yapma derlerse yapmaz. Onunla konuşma deseler konuşmaz. Yani anlayacağınız hepsi birer modern köle kılıfına girmişler. Dediğim insanların fikirleri düşünceleri ideolojileri yoktur. Ancak ve ancak başkasının ayak izlerinde gider başkalarının söylediklerini tekrarlayıp hayatlarını sürdürmeye çalışırlar. Bahsettiğim kişiler hepsi üst düzey okullarda ve bölümlerde okumuş bu topluma fayda sağlayacak gözüyle bakılanlardır. Yani cahil niye nitelediklerimiz okumamış bilgi sahibi olmamış köylüler diye tabir ettiğimiz kişiler değil. Tam aksine okuyup bilgi sahibi olmuş ama ve lakin birilerini güdümüne girmiş şahsiyetlerdir.
Bunların kim olduğunun pek önemi yoktur. Zaten okuyan herkes kendine bir pay çıkarır. Eksiklerini yanlışlarını görür. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, rüzgara göre yönünü belirleyen ortamın rengine bürünen ve sağda solda kendisine şahsiyet sahibi olduğunu dedirtenlerdir bu kişiler. Her gördüğü sakallıyı dedesi sanan cinsiyetten kimselerdir. Oysaki bir insanın duruşu bir kimliği ve bir düşüncesi olmalı, kimin beğendiği kimin karşı çıktığının hiçbir önemi yoktur.
Yani ya beyaz olacaksın ya siyah bunun ortasına ne denir siz benden daha çok biliyorsunuz.
Onun için Rus yazar Fyodor Dostoyevski’nın dediği gibi kendi uydurduğun bir yalana inanmak başkasının söylediği bir doğruyu tekrarlamakla hemen hemen aynıdır. Birincisinde sen bir insansın. İkincisi papağandan bir farkın yoktur. Onun için kendinize şu soruyu sorun insan mısınız yoksa papağan mısınız.
Saygılarımla