Hayat herkese adil davranmaz sevgili Semiramis, kimisini hiç hak etmediği yerlere taşır, kimisinin önüne setler kurar. Bir masal gibi başlarız hayata. Yaşadıkça fıkraya dönüşür, daha sonra eski bir hikaye en sonunda birilerinin elinde roman olur.
İstemeye istemeye bazı şeylere boyun eğeriz, çünkü hayat bazı şeyleri kafana vura vura bazı şeyleri kalbini kıra kıra öğretir sana.
Üzülme cancağzım her şeye alışır insan. Yalnızlığa, ayrılığa, acılara… Alışmak bazen zaman alır, bazen de hayatını elinden alır.
Ne acımasız bir şey değil mi Azizem: insanın yaşamak istediği hayatla, yaşamak zorunda kaldığı hayat arasında sıkışıp kalması. Mutluluk maskesini takıp yaşıyormuş gibi yapması.
İnsanlar sahtelik konusunda bir kalpazan gibidir. Sahteliği içerisinde taşır. Herkesin yüzünde bir maske. Sevgiler sahte, insanlar sahte, dostluklar sahte. Yaşı değil, yaşadıkları öğretir insana hayatı.
Hayatımız bazen elini tutturmayan afacan bir çocuk gibi koşar gider bizden. Ne kadar koşsan da yetişemez, yorulduğunla kalırsın. Yaşadıkça değil, yaşayamadıkça yaşlanır insan.
Ve yaşlılık insanların saçlarındaki akları ve yüzlerindeki kırışıklıkları değildir Azizem. Yüreklerindeki sevgisizlik ve yarınlarındaki umutsuzluktur aslında yaşlılık.
Kusura bakma hayat biz seninle anlaşamayacağız. Ya sen bana fazla geliyorsun ya da sen benim hayallerime dar geliyorsun diyemezsin. Hayatı içimizdeki kırık dökük umutlarla, derme çatma hayallerle yaşamaya mecburuz beğenmesek de. Derler ya; ağaçtan düşen yaprak rüzgarın oyuncağı olurmuş. Hayatla mücadelen tutunduğun daldan düşene kadardır. Sonrasını rüzgar belirler. Rüzgar nereye, sen oraya. Tutunacak bir dal bulamazsın hayatta. Aslında herkes sevdiği insana bakar gibi baksa hayata, belki hayat bu kadar acı vermekten vazgeçerdi insanlara.
Hayat gizemli bir yolculuktur hayal edilen. Bazı hayatlar yaşandıkça bulur anlamını. Bazı hayatların yaşandıkça çıkar boşluğu. Hayat ne uzundur aslında, ne de kısa. Geçip gidiyor hayat. Ve inatla görmezden geliyor bizi. İçinden bir umut kırıntısı hadi bakalım mutlu olma sırası sende der. Ve her gün yeni bir gemi kalkar insanın umut limanından. Fırtınaya inat, dalgaya inat. Ve yaşayarak öğrenmek bedeli en ağır olan bir yaşam biçimidir. Limanından yelken aldığın bu denizde, ya dalgalara yenik düşersin, ya da bir dalgayla kıyıya düşersin.
Bir tattaravalli gibi iner iner, çıkarsın.
Biz papatya falına bakarız, hayat bizim falımıza. Dayanacak mı, dayanamayacak mı diye. Hayatın en güzel günleri ‘daha erken’ demekle geçer. Sonra geç olur. Ve hayatta geç kalmanın affı yoktur. Karalama defteri değildir hayat. Sayfaları tek tek yırtıp, buruşturup atamazsın. Yaşadıklarını yok sayamazsın. Alın yazısıdır bu, istesen de, istemesen de yaşarsın.