Son birkaç gün kaldı partilerde ve özelliklede adaylarda büyük bir heyecan, artık son kozlarını oynuyor ve son vaatleri ile vatandaşların oylarını almaya çalışıyorlar. Birçok aday gece yarısına kadar seçim çalışmalarına katılıyor ve beklide uykularını kaçıran rüyalar görüp kâbuslarla uyanıyordur. Kim bilir beklide rüyalarında başkan olmuş ve makamına geçip mazbatamın keyfini çıkartıyordur. Tabi ki bunlar şu anda rüya.
Birde son haftaya sığdırılan belgeli aday düşürme çalışmaları da almış başını gidiyor bu durum Ankara da daha çok ayyuka çıkmış ve bir taraf belge var derken diğer taraf ise mağdurum edebiyatına kilitlenmiş savunmasını mağdur edebiyatı ile yapmaya çalışıyor.
Oysaki seçim demek hizmet demektir fakat ne yazık ki adayların düşüncesi hizmetkâr olarak değil, makamda efendi olarak insanların başına geçip keyif çatmak. Aslında belediye makamı o kadarda rahat bir makam değil tam tersi dikenlerle dolu bir makam. Bakalım seçilenler ne denli rahat edecek bunu da zaman gösterecek.
Evet, yazım başlığında seçim mi geçimi diye başladım fakat siyaset uzattıkça uzattı. Şimdi dönüp te bakıyorum insanların derdi seçim veya belediye değil, ya da renkli adayların vaatleri hiç değil. Vatandaşın derdi işsizlik, vatandaşın derdi aşsızlık, vatandaşın derdi geçim, vatandaşın derdi ailemi nasıl geçindiririm, vatandaşın derdi, yüksek gelen elektrik faturaları, vatandaşın derdi kiramı nasıl çıkartırım, kısacası vatandaşın derdi çok.
Bu düşüncelerde olan bir halk kitlerinde nasıl olurda bu sorunlardan sıyrılıp seçim atmosferini düşünsün ki? Tek derdi vatandaşın az önce saydığım ortak meseleler. Bu nedenle seçimin öyle demokrasi şöleni söylemleri ile bağdaşmadığını görüyoruz.
Vatandaşın derdi başını aşmış, bir taraftan siyasilerin oy avcılığı, diğer taraftan ise alacaklılardan kaçıp bu borcu nasıl veririm derdi. Bir an için düşününce bu hafta son hafta ve düşünceler çok farklı. Siyasiler seçim derdinde, vatandaşlar ise geçim derdinde…