Şanlıurfa'nın vazgeçilmezi isot yapımı işlemleri başladı. En tatlı acı olarak nitelendirilen isot yapımı her aşamasıyla insanları zahmet gerektiren bir süreç. Fakat bu zahmetin sonucu ise her anına değiyor doğrusu.
Topraktan sofralarımıza kadar geçen süreçte, Şanlıurfa isotu türlü türlü işlemlerden geçiyor. Toplanmadan önce tarlada kırmızı yeşil görüntüsüyle adeta bir kilimi andıran biberler, topladıktan sonra ise zahmetli temizlenme aşamasının ardından damlardaki görüntüsü ile adeta kırmızı halıya benzeyen ve ardından pul pul dökülürken her damakta ayrı ayrı lezzet dönüşüyor.
İşte bu aşamaların hepsinde yer gök kırmızı oluyor. Muhteşem güzellik, aslında anlatırken bile insanın ağzını sulandıran bu isot yolculuğunun da başka bir il tarafından alınmasından açıkçası korkmaya başladım.
Fazla değil yakın tarihlere göz atacak olursak, önce fıstığı Antep aldı. Ne kadar mücadele etmiş olsak da gitti gider.
Ardından yine ilimiz ile özdeşleşmiş, Hazreti İbrahim'den günümüze kadar gelerek Şanlıurfa'dan dünyaya yayılmış olan çiğ köfte. Bunu da neredeyse ilçe niteliğinde olan bir il'e kaptırdık.
Çiğköfte artık Adiyaman adıyla anılacak ve bu böyle devam edecek, işte bu süreçte korkum o el emeği göz nuru analarımızın eşlerimizin el sızısını geceler boyu çekmesine neden olan ve ardından her bir pulu ayrı bir lezzet içeren İsot'umuzu kimler alacak diye merak etmeden duramıyorum.
Gerçi taliplisi var ama umarım korktuğum başımıza gelmez.
Umarım Şanlıurfa'da yer gök kırmızı bir şekilde Şanlıurfa'ya ait patentiyle isotumuz da kıyamete kadar sürer…