Zamanın değeri ne altınla, ne parayla, ne de başka bir şeyle ölçülür. Adeta sabun gibi. Siz onu tutmazsanız elinizden kayar gider. Değerlendiremesek ömür gider. Her yaşın kendine özgü güzellikleri vardır. Bunları yakalamayı hedef haline getirmemiz gerekir.
Zamanımızın değerini bilmek çok önemli... İnsanoğlu, yeterince zamanları olmadığından şikâyet ederler ve yapmadıklarının mazereti olarak zamansızlığı öne sürer...
Ev hanımları da holding patronları da, kafalarını kaşıyacak vakit bulamadıklarından yakınır. Ama bazı insanlar da zamanlarını çok etkin kullanır. İşleri ne kadar yoğun olursa olsun, kendilerine ve sevdiklerine zaman ayırabilirler.
İnsan zamanın değerinin bilincine vardığında, yapacakları ne kadar fazla, vakti ne kadar kıt olursa olsun bir güne çok şey sığdırmanın, her günü verimli kullanmanın yollarını bulur.
Bir yılın değerini anlayabilmek için, sınıfta kalan bir öğrenciye sorun. Bir ayın değerini anlayabilmek için, bir bebek dünyaya getiren bir anneye sorun. Bir haftanın değerini bilmek için, haftalık bir derginin editörüne sorun. Bir saniyenin değerini anlayabilmek için, bir kazayı kıl payı atlatan kişiye sorun. Geçirdiğiniz her an, değerlidir. Ama zamanınızı bir de sıkışık bir trafikte israf ediyorsanız, zararınız çok daha büyüktür.
Acil bir işi çözmek, insanın vücudunda adrenalin salgılatır; sonrasında da bir başarı ve tatmin duygusu yaşatır. Bu nedenle insanlar gereğinden fazla acil olan ya da öyle olduğunu zannettikleri işleri yapmayı tercih ederler.
Acil işlerle ilgilenmek elbette gereklidir. Ancak zamanın büyük bir çoğunluğunu acil işlere ayırmak, zamanı etkin kullanamamak demektir.
Zaman duraklatılamaz, geriye alınamaz, yarına transfer edilemez; satın alınamaz, borçlanılamaz, ödünç verilemez bir kaynaktır. Bunun ne kadar bilincinde olur ve bu kaynağı ne kadar etkin kullanırsak, o kadar başarılı ve mutlu oluruz.