Ülkemizde her geçen gün eğitimden mahrum kalan çocukların sayısı artıyor. Genel olarak bu çocuklara baktığımızda caddelerde, sokaklarda mendil, simit satarak ailelerinin geçim yükünü sırtlarına aldıklarını görüyoruz. Kimi tezgah kurup bir şeyler satarak, kimi çöplerden kağıt toplayarak para kazanmaya çalışıyor. En kötüsü de geçim derdine düşerek dilencilik yapmaya kadar yol almış durumda olanlar var.
Böyle manzaralar kimi zaman vicdanımıza dokunurken kimi zaman da bu durumdan rahatsızlık duyuyoruz. Ancak para kazanmanın kaynağını sokaklarda bulan bu çocuklar için uygun bir çalışmanın yapıldığını pek göremiyoruz. Bu çocukları toplayarak, tezgahını elinden alarak ya da acıma duygusu ile bu çocuklara yemek yedirerek veya giydirerek sokaktan koparamayacağımızı biliyoruz. Bu durum toplum açısından büyük sorunlar teşkil ediyor.
Halbuki hangimiz bu sorun için kafa yorduk? Hangimiz bu çocukların yaşama koşullarını araştırdık; ailelerinin ekonomik durumunu sorduk? Hangimiz bu çocukların çocukluklarını yaşamaları için bir çalışma yürüttük? Hangimiz kendimizi bir günlük onların yerine koyduk?
Söz konusu çocuklara neyi hedeflediklerini sorduğumuzda kimi fırıncı, kimi esnaf olmak istiyor; kimisi de tamirci olmayı hedefliyor. Bütün hedefleri ekonomi üzerine olduğu için bu mesleklerde daha çok para kazanıldığını düşünüyorlar. Geçim derdine düştükleri için okul okumayı zaman kaybı olarak görüyorlar. Çünkü ailelerinin maddi durumunun kötü olmasından, aile bütçesine katkı sağlayamamaktan rahatsızlık duyuyorlar.
Çocukluklarından, eğitimlerinden mahrum kalan ve ailelerinin kocaman yükünü sırtlayan bu çocukları, sokaktan kurtarmanın çözümü için sorunun kökenine bakmamız gerektiğini düşünüyorum. O çocuklar nasıl bir ortamda büyüyor diye araştırırsak çözüm belki daha kolay olur. Örneğin; bu çocukların aileleri, ekonomik düzeyi düşük seviyede olan ailelerdir. Bu ailelerden bir kişiye iş imkanı sağlamamız durumunda belki en büyük çalışmalardan birini yapmış oluruz.