Ülkemizde şu anda her ne kadar siyasi konular gündemi meşgul etse de sebze ve meyve fiyatı da bir o kadar önemli. Çünkü pazarda olan fiyatlar, vatandaşları o kadar zor bir duruma koymuş ki bu konunun dikkat çekmemesi mümkün değil.
Ani gelen ekonomik sıkıntılar karşısında tedirgin olan vatandaşlar tam bu duruma alışmaya başlarken, diğer taraftan gelen yeni dalgalanmalar da oldukça şaşırttı.
Sebze ve meyvelere gelen zamlar vatandaşı o kadar sıkıntıya koydu ki daha önce el arabasıyla pazardan dönülürken, şu anda bir iki poşetle evin yolu tutuluyor. Bir de bunun üzerine Akdeniz bölgesinde meydana gelen sel ve hortum felaketi de bu sıkıntıya tuz biber oldu.
Sebze ve meyvede bu kadar sorun yaşanırken, bu konu üzerine herkes birbirini suçladı. Vatandaş pazarcıyı, pazarcı komisyoncuyu, komisyoncu hükümeti, hükümet de tekrar komisyoncuyu suçladı. Hatta bazı açıklamalarda bu konu dış devletlere bağlandı ki bu da bize 'Yok Artık! dedirtti. Bu konu da her zamanki gibi kahvede, sokakta dedikodu konusu oldu.
Herkes birbirini suçlarken, görünen bir gerçek vardır ki, eskisi gibi köyden gıda gelmiyor. Gübreye, tohuma, mazota falana filana zam gelince çiftçi üretimi bıraktı, köylü kente yerleşti. Köyde çiftçilik yapanlar bile gıda ihtiyacını şehirden alarak karşıladı.
Bir tavuğun maliyeti ne kadar düşük görülse de pilava girecek tavuk eti bile şehirden köye taşındı. Üretimin yerini tüketim aldı.
Aslında nedeni uzak yerlerde aramaya gerek yok. Çünkü kendi içinde üretim yapan bir köyün ekonomisini kimse kolay kolay çökertemez. Dışa bağımlı olmadığı müddetçe o köyün bileğini kimse bükemez. İsterse dış saldırılar olsun...
Bu konuda birçok çiftçinin ürününün elinde kalmasından dolayı üretim yapmaktan soğuduğunu gördük. Çiftçiler mağdur olunca üretimden de bir o kadar uzaklaşıyorlar.
Söz konusu sebze-meyve konusunda birbirlerini suçlayarak bu işin sorumlusunu aramak yerine üretim yapılsa daha kolay çözüm elde edilir.