Türk film sektörüne baktığımızda birbirini kopyalayan senaryolar nedeniyle bir başarı olduğunu pek göremiyoruz.
Yabancılar gibi aksiyon, korku, bilim kurgu filmleri çekemiyoruz ama komedi filmlerinde bunlara göre biraz daha başarılıyız.
Komedi filmlerinde gösterdiğimiz başarı herhalde bu alanda daha çok film seyretmemizdendir.
Ancak genel olarak baktığımızda çoğu filmlerde senaryo neredeyse aynı diyebileceğimiz kadar birbirine benziyor. Sadece karakterler değişiyor diyebiliriz. Örneğin komedi filmlerin çoğunda 2 ya da 3 kafadarın işi bir türlü yoluna girmez.
Bu karakterler yetimhanede yetişmiş, daha sonra soygun, dolandırıcılık işlerine girmişlerdir.
Başları bir türlü beladan kurtulmayan bu karakterler, karanlık işlerden kurtulup doğru yolu bulmaya çalışırlar.
Filmin sonunda ise bilmeden koca bir çetenin çökertilmesini sağlarlar. Ya da cezaevine girerler. Bu filmler daha başlamadan senaryonun nasıl olduğunu tahmin edebiliyoruz. Ve filmin nasıl biteceğini de hemen çözüyoruz.
Korku filmlerimizde cinler, büyüler daha ön planda. Bir korku filmi çekileceği zaman akla ilk olarak harabe yerler ve cinler geliyor.
Romantik filmlerde de pek balarılı sayılmayız. Çünkü burada da sahneler hep birbirinin kopyası.
Dram dediğimizde önceden Anadolu'nun herhangi bir kentinde yaşayan ailelerin yaşamı ele alınırken, şimdi ise dram filmlerinde Suriyelilerin yaşamı daha ön plana çıkmış durumda.
Bununla ilgili bu hafta vizyonda olan üç dram filminden ikisi Suriyelilerin yaşamını ele almış.
Bunlardan 'Bırakma Beni' filminin sahneleri Şanlıurfa'da çekilmiş.
Daha önce filmlerde olsun, dizilerde olsun Şanlıurfa'da çekilen filmler aşiret ve ağa yaşamı ele alınırken, Son zamanlarda Şanlıurfa'nın dar sokakları Suriyelilerin yaşamını ele alan sahnelerde kullanılıyor.
İzlenme rekorları kıran filmlerimizin sayısı ise bir elin parmaklarını geçemeyecek cinsten.
Yani bazı yönetmenlerin filmlerini bekleriz, diğer filmlerin vizyonda olduğunu bile bilmeyiz.