Gazeteciler gününde 'Basın Emekçileri', Öğretmenler Gününde 'Öğretmenler', Engelliler Gününde 'Engelliler' bir günlüğüne hatırlanır. Bunun yanında gruplara göre sadece özel günlerde birileri yılda bir defa hatırlanır. Daha sonrasında ne engelliler, ne öğretmenler ne de başkasından söz edilir.
Bu özel günleri de hatırlatan siyasiler olur ve bir iki cümlelik mesaj yayımlar, bu özel günü kutlar ve medyada bir kez daha yerini alır. Bazılarına da ziyaretler gerçekleştirilir. Ancak sonrasında var olan sorunlar bir türlü gündeme getirilmez.
Dün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'ydü. Engelliler yine bir günlüğüne hatırlandı. Kimi mesaj yayımladı kimi de bazı engellileri ziyaret etti. Bu durumda engellileri sevindirdiklerini düşündüler. Ama öte yandan bas bas bağıran, sorunlarını belirten engellilerin sesini duyan olmadı.
Duymazlar tabi ki. Çünkü işlerine gelmez. Bu çığlığı duyacak olsalar yıllar önceden duyarlardı. Çünkü yıllardır aynı çığlık...
Engellilerin Şanlıurfa'da yaşadığı sorunları tekrar dile getirmeye gerek yok. Çünkü sorunların ne olduğunu ve çözümün nasıl olacağını bütün kurumlardaki yetkililer ve siyasiler biliyor.
Engelliler Günü yine engellilere değil, birilerine yaradı. Hepsi sadece bir mesaj gönderdi, engelsiz toplum dedi. Ama gerisi gelmedi. Engelsiz toplumun nasıl olacağı belirtilmedi.
Bütün bunlara engelliler hem kızdı hem de tepki gösterdi. "Engellileri toplayıp akşam yemeği yedirdikten sonra eve göndermeleriyle sorunlar çözülmüyor." dediler.
Yetkililerden yine bir ses çıkmadı. Öğretmenler Günü'nde de bu durumu görmedik mi? Binlerce öğretmenin işsiz olduğunu saklayıp, öğretmenlerin en büyük işleri üstlendiğini söyleyerek onların gününü kutlayanlar... Bu duruma alıştık aslında. Böyle gelmiş böyle gidiyor.
Bir engellinin "Bize yaşama hakkı vermiyorsanız bizim üzerimizden de prim yapmayın" sözü umarım sizi biraz düşündürür.