PKK'nın silah bırakma ve kendini feshetme kararıyla birlikte Türkiye'de demokratikleşme ve barış iklimine dair yeni bir pencere açıldı. Bu gelişmeyle birlikte, cezaevlerinde bulunan binlerce mahkûmun da kaderi yeniden konuşulmaya başlandı.
Özellikle 31 Temmuz’da gündeme gelen ve “Kuvvet Yasası” olarak bilinen düzenleme, hem siyasi partilerde hem de kamuoyunda büyük bir etki yarattı. Adalet Bakanı’nın bizzat açıkladığına göre bu yasa kapsamında yaklaşık 55 bin ila 60 bin kişi düzenlemeden yararlanabilecek. Bakan, taslağın Meclis'e sevk edildiğini belirterek, bu düzenlemenin yalnızca mevcut yasalara değil, toplumsal barışa da hizmet edeceğini ifade etti.
Adaletin Kapsayıcılığı Genişliyor mu?
Adalet Bakanı, daha önceki düzenlemelerde terör suçları kapsam dışı bırakılmışken, bu yeni paketin terör suçlarını da kapsayabilecek şekilde genişletileceğini vurguladı. Kolluk güçlerinin yasa çerçevesindeki uygulamaları ve mahkûmların durumları yeniden değerlendirilecek. Bu açıklama, cezaevlerinde kalan binlerce kişinin ve onların ailelerinin umutlarını artırmış durumda.
Siyasi partiler ise grup toplantılarında sıklıkla bu konuyu gündeme taşıyor. Türkiye'nin yeni bir döneme girdiğini belirten liderler, özellikle hasta mahkûmlar ve kadın tutukluların serbest bırakılması gerektiğini dile getiriyor. Toplumsal vicdanı sızlatan, yıllardır çile çeken hasta mahkûmlar için bu düzenleme adeta bir “yaşam umudu” olarak değerlendiriliyor.
“Çifte Bayram” Çağrısı
Dün Meclis'te konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın “Bayramı çifte bayram yapalım, cezaevlerini boşaltalım” sözleri kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Bu sözler sadece bir temenni değil, içerideki binlerce mahkûm için bir çağrı, bir umut ışığı oldu. Zira cezaevlerinin kapasitesi yıllardır doluluk sınırında ve bu durum hem mahkûmların sağlığı hem de toplumsal adalet açısından ciddi bir sorun teşkil ediyor.
Toplumda Barış ve Güven İnşası
Cezaevlerinde bulunan mahkûmların serbest bırakılması, yalnızca bireylerin hayatında değil, tüm toplumda barış, huzur ve güven ortamının yeniden inşası açısından da büyük bir adım olabilir. Özellikle geçmişteki hatalarından pişman olmuş, yeniden topluma kazandırılmak istenen bireyler için bu yasa, ikinci bir şans niteliği taşıyor. Toplumun bir kesimi bu süreci “genel af” olarak değerlendirirken, bazıları ise bunun bir hukuki reform ve insani gereklilik olduğunu savunuyor.
İçeriden Gelen Sinyaller
Cezaevlerindeki birçok mahkûmun, bu düzenlemenin kapsamına girip girmeyeceğini merakla beklediği biliniyor. Aileler dışarıda umutla yasa tasarısını takip ederken, içerideki mahkûmlar da yeniden hayata tutunmanın, sevdiklerine kavuşmanın hayalini kuruyor. Bazı tutukluların bu süreçte “iyi hâl” göstererek, sistemin öngördüğü şartları sağlamaya çalıştığı ve düzenlemeden yararlanmak için hazırlık yaptığı gözlemleniyor.
Türkiye artık yeni bir sürece girmek zorunda. Barış, demokrasi ve adalet söylemlerinin hayat bulduğu bir ülke, hepimiz için daha yaşanabilir olacaktır. Cezaevlerini boşaltmak yalnızca fiziki bir boşaltma değil; vicdanları, yürekleri ve toplumu rahatlatacak bir adım olarak görülmelidir.
Hapishaneler dolup taşarken, barışa ve özgürlüğe açılan kapılar da aralanmalı.
Yorumlar
Kalan Karakter: