Ölümler hep kategorize edilir ülkemizde. Şimdilerde kadın cinayetlerinin çetelesini tutuyoruz kadınlar olarak. Günde 5 kadının öldürüldüğü bu coğrafyada her ay raporlar hazırlıyoruz kadın cinayetlerini görünür kılabilmek, bu cinayetlere karşı mücadeleyi örgütleyebilmek adına. Ama aslında başka başka alanlarda, türlü şekillerde ölüyoruz biz kadınlar. Çalışırken de ölüyoruz örneğin. Okula giderken öldürülüyoruz
Kadınlara sorulduğunda hepsi öncelikle göçten mağdurluklarını, kendi topraklarından nasıl kopup gelmek zorunda kaldıklarını anlatır. Çoğu Türkçe bilmez. Kürtçe anlatırlar dertlerini. “Ev” en büyük özlem onlar için. Çadırlar ne kadar özenli inşa edilse, elektrik çekilse, çanak antenli televizyon yerleştirilse bile çadır sonuçta. Yağmur yağması en büyük çilelerden biridir. Su basar çünkü çadırları. Sıcak oldu mu da tüm güneş içine girer çadırların. Çadırlarda en zoru ise kadın olmaktır. Kadınlar çocuklarının sürekli hasta olmasından yakınıyorlar, ne zaman gitseniz. Astım, bronşit çok yaygın. Çünkü rüzgârlı hava sürekli kum taşıyor üzerlerine. İçtikleri suyu da kuyudan çekiyorlar. Sularında kum çıkıyor. Kadınlar bir yandan tarlalarda çalışıyorlar, bir yandan da kuyudan çektikleri sularla evlerini, çocuklarını, üstlerini başlarını temizliyorlar, yemek yapıp bulaşık yıkıyorlar. Yıkamalarına rağmen bir türlü temiz tutamamaktan yakınıyorlar. Bir tarım işçisi kadının söylediği şuydu; “Her gün çamaşır yıkıyorum, şu çocukların haline bakın ne yapım ben çehresizim diyor
Ekmeklerini de kendileri yapıyor kadınlar. Her gün ekmek pişirmeleri gerekiyor ailelerini doyurmak için. Ama özellikle rüzgârlı havalarda ekmek pişirmek de bir işkenceye dönüşüyor. Toz toprak doluyor hamurun içine, ateş yanmıyor. Pişen tozlu ekmek yenmiyor ne yapalım başka seçeneklerimiz yok
Sigorta, ücret, güvence adeta bir hayal bizim için
Çadırlardaki ailelerin en büyük problemleri bir ikametgâhlarının olmaması. 20 yıldır orada oturmalarına rağmen ikametgahları oraya alınmıyor. Bu da yeşil kart çıkarmalarından çocuklarını okula yazdırmalarına kadar her resmi işlemlerinde sorun yaşamalarına neden oluyor. Sosyal güvencelerinin olmayışı da büyük dert. Tarlalara giderken yol kazaları oluyor daha çok. Tarlalarda da sıcak çarpması, ağaçtan düşmeler. Bayılanları bile kolay kolay hastaneye götürmüyorlarmış. Paralarını da zamanında alamıyorlar çoğu zaman. Yevmiye usulü çalışıyorlar ama yevmiyeleri kart olarak birikiyor. Genellikle hasat’tan sonra satış olacağı ve satıştan sonra ödeneceği söylenmesine rağmen alacakları, ÇOK zamanlarda da ödemeyen çok. Aile var
Bir nevi taşeron uygulamasının tarım işyerlerindeki karşılığı olan çavuş sistemi de işçilerin şikayetçi oldukları konuların başında geliyor. Elçi yani çavuş sisteminde işçiler ile tarla sahibi arasında taşeron aracı kişidir gibi iş gören çavuşlar kendi kazançlarını arttırabilmek için maliyeti düşürmek için çalışma koşullarının kötü düzenlenmesinde de rol alıyor
Peki tarım işçileri ne yapacak
Tarım işçilerinin sorunları böyle uzayıp gidiyor işte. Anlatmakla bitmez yaşadıkları sıkıntılar. Ama tarım işçilerinin en büyük sorunu nedir derseniz hiçbir yasal güvencelerinin olmaması diyebilirsiniz Tarım işçilerinin iş kanunu kapsamında işçi sayılmamalarının açıklanabilir tek sebebi, tarım işçileri alanının örgütsüz olması ve bu alanda yasal düzenlemeler yapılırken alanın tümüyle kölelik şartlarında bırakılmak istenmesidir.
Tarım işçileri bu kötü yaşam koşullarından ancak örgütlü bir mücadele ile kurtulabilir. Adana’da o koca sorunların yanında, ulaşımın daha insani koşullarda sağlanması gibi nispeten küçük sayılabilecek bir talep için verilen mücadelede kısa zamanda sonuç alınabilmiş olması bizlere gidilecek yolu göstermiştir. Tarım işçileri kalabalık nüfusları ile güçlerini örgütlü bir güce dönüştürebildiklerinde kazanamayacakları hakları yoktur.
Tarım işçilerinin birleşik bir hareketinin yaratılması için işçilerin bir sendika etrafında örgütlenmesi gerekiyor. Valilikler bünyesinde oluşturulan tarım işçileri ücret tespit komisyonunda da sendikanın temsiliyetine yer verildiğinden bu önemli. Dileğimiz tarım işçilerinin en kısa zamanda örgütlü bir güce, bir sendikaya kavuşması. Temel dileklerimizden biridir.