Dünya'da eksen kayması yaşanmış olacak ki, siyasal gündeme yetişmek mümkün olmuyor. Gün geçmiyor ki orta doğuda önemli bir gelişme olmasın.
Arabistan'da bir şeyler oluyor. İRAN-RUSYA-SURİYE ekseninde belki de yeni bir coğrafya şekilleniyor. diyebiliriz.
Rusya'nın sıcak deniz açılma hayali, İRAN’ın Bölgede genişleme macerası, Irak'ın toprak bütünlüğünü koruma çabası ve ABD'nın bölgesel planları,Meseleye Türkiye'ye açısından bakınca; önemli ve olağan dışı bir süreçten geçiyoruz…
Yüz yıldır soğukluk yaşadığımız Rusya ile dost, Stratejik ortağımız müttefikimiz Amerika ile sorunlu hale geldik…
Önceki hafta sorunlu Türk -Amerikan ilişkilerini görüşmek üzere Amerika'ya giden Başbakan Yıldırım "bölgesel meseleler üzerinde konuştuk" dese de bölgede gelişen olaylar görüşmenin olumlu geçtiğini teyit etmiyor.
Henüz, bu görüşme yapılırken Rusya Başkanı Putin ile Trump'ın Suriye'de "çatışmasızlık bölgesi" için el sıkışan poz vermesi denklemi daha karmaşık hale getirdi.
Türkiye-Rusya ve İran'ın çatışmasız bölgeler konusunda çabaları ortadayken Trump'ın ile Putin'in insiyastif alması ne anlama geliyor?
ORTADA İLGİNÇ BİR DENKLEM VAR.
Dost ve müttefik olarak gördüğümüz ABD'nin bir taraftan vize meselesi ile Türk ekonomisi üzerinde baskı kurması, diğer tarafta PKK-PYD terör örgütlerini inanılmaz silahlandırması nasıl bir dostluktur?
Bir başka mesele de, Amerika FETÖ denen kirli terör örgütü elebaşını o lüks içinde pensilvanya'da yaşatılırken, Türkiye'de bu örgüte bulaşmış kişilerin tutuklanması nasıl oluyor da hukuki olmuyor?
Rusya'nın dostluk anlayışı da ayrı ve farklı; bir taraftan Suriye'de Türkiye ile işbirliği yapan Ruslar, öte tarafta PYD ile nasıl yarenlik yapıyor?
Suriye'de çatışmasızlık konusunda Türkiye-İran-Rusya arasında bir süreç devam ederken, Rusya'nın başkan Trump ile yeni kararlar alması ne anlama gelmektedir,
Her şey açıkça ortada Türkiye ABD ve Rusya konusunda yeni ve ciddi bir değerlendirme yapmak durumundadır,
Başbakan Yıldırım ve ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence medyaya sıcak pozlar verirken, "ilişkilerimizi bulundukları düzeyin daha ilerisine iyi yönde taşımaya" karar verdik açıklaması yaptılar.
Peki, ilişkiler ne halde ki ileri taşınınca ne olacak,Henüz Vize meselesi "kısmen açık" olsa da donmuş durumdadır,Dost ve müttefik bir ülkenin sudan bahanelerle vize vermemesi nasıl bir "stratejik ortaklık" ilişkisidir?
Peki, Türkiye'nin güvenliğini hedef alan Bölücü terör örgütlerinin ABD silahları ile donatılması nasıl bir dostluk ve müttefiklik anlayışıdır?
İlişkiler bu haldeyken "ilişkileri ileriye götürmek" söylemi bence sadece siyasal bir söylemdir,Asıl konuşulması gereken ABD'nin PKK ve PYD'yi destekleyerek Türkiye'den gerçekte ne istediğidir.
Kanlı örgüt PKK, "ABD'nin desteğiyle "Suriye kesiminde" sınırımıza çok yaklaştı,bu sebeple sınır sızmaları ile Güneydoğu'da her gün şehitler veriyoruz…
PYD denen kanlı örgüt Suriye ve Kuzey Irakta Türkiye aleyhinde İŞİD terör örgütü ile "al gülüm-ver gülüm" oyunu oynarken ABD bu durumdan neden hoşnuttur?
BÖYLE BİR İKLİMDE İLİŞKİLERİN GELİŞMESİ NASIL OLACAKTIR
Bir tarafta düşmanlarımızla dostluk yapan ABD var,FETÖ terörist başını ABD de ağırlayan bir müttefikimiz var.
Rıza Zarrap davası ile Bakan düzeyinde tutuklama kararı çıkaran, ABD gitmediği halde gözaltı kararı verilen korum meselesi var…
Türkiye'de tutuklu bulunan ABD konsolosluk görevlisi bahane edilerek yapılmak istenen nedir?
Bu mesele yargısız nasıl çözülür,Aksi bir çözüm zaten bağımsız yargımız için felaket olur.
Bunlar henüz izaha muhtaç haldeyken ilişkiler nasıl bir "iksir" ile düzeltilecek merak ediyorum?
Belli ki Başbakan Yıldırım'ın ABD ziyaretinin en önemli nedeni gergin ilişkileri biraz olsun rayına oturtmaktı.
Ancak, mesele bir değil birçoktur.
Başbakanın "Somut bir adım var mı" sorusuna verdiği cevabın net olmaması da bunu gösteriyor.
Oysa Türkiye'nin acil bir cevaba ve bir yol haritasına ihtiyacı var…
MESELE BİR DEĞİL, BİRDEN ÇOK FAZLA.
ABD Türkiye ilişkileri normalleşmesi için daha ileri bir çabaya ihtiyaç var.
Yoksa ABD ile bu görüşmeler defalarca tekrarlansa ne olur?
Benzer açıklamalar neredeyse her gün yapılıyor.
Bu saatten sonra temenni ile istikbale "yön tayini" yapmak çare değil, zarardır.
Sonucu ne olursa olsun, izlememiz gereken tek yol ulusal çıkarlardan yana olmalıdır…