Küresel ısınma derken bunun büyük etkilerinden biri çevresel kirlilik. Yani çevresel atıklar veya plastik atıklar her gün binlerce poşet, pet şişe gibi benzeri maddeler tüketiyoruz. Çok az bir kısmı geri dönüşüme atılıyor. Peki ya çoğunluk kısım, dünyada her yıl 1 trilyon plastik poşet kullanılıp çöpe atılıyor. Her yıl yarım milyardan fazla plastik şişeyi ve 5 milyara yakın pipeti çöpe atıyoruz. Şu ana kadar her birimizin kullanıp attığı en az 500 parça plastik çöp parçası suya karıştı, nehirlerle denizlere ve sonra da okyanuslara ulaştı. Bu atıklar, okyanus akıntılarıyla birleşti ve 1.8 trilyon plastikten oluşan bir adaya dönüştü. Daha sonra bu ada 3.4 milyon kilometrekarelik bir alanı kaplayan bu devasa plastik atık kütlesi adadan kıtaya dönüştü. Bu alan Türkiye’nin yüzölçümünün neredeyse 5 katından fazla. İşte buraya 7.kıta, plastik atıklar kıtası deniliyor. 7.kıta nerede diye soracak olursak, popüler bilimde “7. Kıta” olarak adlandırılan Pasifik Okyanusu‘ndaki 3,4 milyon metrekare genişliğinde ve yaklaşık 7 milyon ton ağırlığındaki bir plastik yığını, diğer bir deyişle 8.kıta gibi. Bu alanın büyük çoğunluğu Hawaii ve California arasında toplanmış durumda. Bilim insanları tarafından Büyük Pasifik Çöp Alanı olarak tanımlanmaktadır.
Güneşin ve deniz sularının etkisiyle çoğunluğu yarım santimetreden küçük mikroplastiklere dönüşmüş durumda. Yani bunu uzaktan görmek çok zor. Bu yığının içerisinde 1900 yıllardan kalmış üretilmiş megaplastik çöpler var. Kim bilir attığımız çöpler, pet şişeler belki burada bir yerde yüzüyordur. Bu, binlerce canlı türünün yaşamını da tehdit ediyor. Suda yaşayanları değil, onunla ilişkisi olan tüm hayvanlar da var. Balıklar, Balinalar, Küçük plastik parçalarını görüp onu yem sanan kuşlar. Sırf bundan deniz kuşlarının ya da kaplumbağalarının yüzde 45’inin midesinde plastik parçası olduğu tahmin edilmektedir. Araştırmacılara göre her yıl 1 milyondan fazla deniz kuşu veya deniz canlısı sadece bu nedenden dolayı ölüyor. Unutmayalım ki bu canlılar, Büyük Pasifik Çöp Alanı, sanayi atıklarından görünmez olan okyanusların, plastik torbaların ve kulak temizleme çubuklarının arasında yüzen balıkların ve diğer deniz canlılarının imgesi olmuş durumda.
Bununla mücadele için bazı kuruluşlar çalışmalar yapmaktadır. Örneğin "Ocean Cleanup” projesi. Bu projede 600 metre uzunluğunda ve 3 metre derinliğinde yüzen bir araçla atıklar toplanıyor. Bu devasa aracın su üstünde yüzen parçası megaplastikleri yakalarken, deniz altında kalan ince etek parçası daha küçük atıkları topluyor. Üstelik araç bu temizliği yaparken, okyanusun üç kuvvetinden faydalanıyor. Yani rüzgar, dalgalar ve akıntılar. Aracın kendisi de tıpkı çöpler gibi akıntıyla hareket ediyor. Bu dev atıklar karşısında yetersiz ama bunun gibi mücadelelerin olması gerekiyor. Bu proje ile ne kadar temizlesek de yerine tükettiğimiz atıklar geliyor. Yani iş sadece temizlemekle bitmiyor.
Bu yıl 16.sı gerçekleştirilen İstanbul Bienali, dünyanın en güçlü iletişim yollarından biri olan ve sanatı kullanarak farkındalık kazandırmaya çalışan bir etkinlik. Üstelik bu etkinliğe 7. Kıtanın temsilcileri de davet edildi. Bu temsilciler dışında tam 25 ülkeden 56 sanatçı da davet edilmiş ve bunlardan 36’sı bu sergi için özel yeni eserler üretmiş. Sayısı 220’den fazla olan bu eserleri 10 Kasım’a kadar ücretsiz, yani bu sanatçıların eserlerini gezip görmek mümkün. İşin aslı, olayı daha iyi anlamak, burayı ziyaret etmemiz gerekir. Kirlilik öyle mühim ki bunu anlatan resimler, heykeller hatta sadece atık pet şişelerde üretilmiş kıyafetler sergilenmektedir.
Özetlersek bugün sadece 7. Kıtada değil, bütün okyanusların dibi atıklar ve çöp yığınları ile dolu. Bu durum çevremizi yok ederken, canlıları da yok ediyoruz. Tükettiğimiz pet şişe ve benzeri bir şeyi yere atarken nasıl olsa biri kaldırır düşüncesi ile atıyoruz veya attığımız bir çöp belki bir canlının hayatına son vermiş olabilir. Her şey kendimizle başlar. O yüzden kullandığımız bir poşeti çöpe atarak onu geri dönüşüme katkıda bulunup hem çevreyi hem de çevre kirliliğine karşı mücadelesinde bir katkıda bulunmuş oluruz.