Betonu doğru tasarlanmayan binalar risk altında!

TAKİP ET

İnşaat Mühendisi ve Kentsel Dönüşüm Uzmanı Zeki Yıldırım, betonun oluşum süreçlerini açıkladı. Ayrıca betonun depremle olan ilişkisine değinen Yıldırım, betonun doğru yapılmadığı takdirde binanın depremde yıkılma riskinin artırdığını vurguladı.

Türkiye’de 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli meydana gelen 7.7 ve 7.6’lık depremlerden sonra binaların yapım aşaması ve güvenliği tekrar gündeme geldi. Nitekim üst üste yaşanan iki deprem 11 ilde ciddi hasarlara neden oldu. Depremin üstünden bir yıl geçti ve depremin yaraları sarılmaya devam ediyor. Yeni inşa edilen binalarda kullanılan her malzemenin yapı güvenliğini olumlu ya da olumsuz yönde etkiliyor.

Bu kullanılan malzemelerde en önemli olanlardan bir tanesi şüphesiz betondur. İnşaat Mühendisi Zeki Yıldırım, betonun oluşum sürecini ve bu süreçte mühendislerin rolünün önemini Urfa Değişim Mikrofonlarına anlatı. Yıldırım, betonun hidratasyon sürecinde yapılan hataların, betonun taşıma gücünü olumsuz yönde etkilediğini ve bu etkinin depremlerde binaların yıkılma riskini artırdığını paylaştı.

Japonya ve Türkiye karşılaştırması yapan Zeki Yıldırım, inşa edilen evlerin yapı olarak aynı olduğunu sadece Japonya’da denetim mekanizmasının çok kuvvetli olduğunu ekledi.

“BETON YAPI GÜVENLİĞİ AÇISINDAN ÖNEMLİ BİLEŞENLERDEN BİR TANESİDİR”

Betonun yapı güvenliği açısından en önemli bileşenin olduğunu, betonun yapılma sürecinde mühendislerin olması gerektiğini kaydeden İnşaat Mühendisi ve aynı zamanda Kentsel Dönüşüm Uzmanı olan Zeki Yıldırım, “Bildiğiniz üzere betonarme yapılarda beton yapı güvenliği açısından en önemli bileşenlerden bir tanesidir. Betonarme yapılar anlatılırken adı üzerinde beton ve çeliğin belirli hesapların sonucunda boyutlandırılarak bir statik proje dahilinde uygulanması ile meydana gelen yapı betonarme yapıdır. Beton geleneksel anlamda bilindiği üzere kum ve çimentonun karışımı ile elde edilen bir malzeme değildir. Tamamen tasarım ve hesapları mühendislerce yapılması gereken bir reçete dahilinde belirli oranlarda betonu oluşturan bileşenlerin bir araya getirilmesiyle ile oluşturulan bir yapı malzemesidir. Kum, çakıl ve kimyasal katkılarla ayrıca çimento ve su bunların hepsi mühendislik hesaplamaları sonucunda ortaya çıkar. Kullanılan beton sınıflarına göre reçetelendirilir. Üretimde bu reçeteye göre yapılır. Beton maalesef homojen bir yapıda değil çünkü birçok bileşenin bir araya gelmesiyle oluşturulan bir karmadır” dedi.

OLUŞUM SÜREÇLERİNDE MÜHENDİSLER OLMASI GEREKİYOR

Betonun hidratasyon sürecini anlatan İnşaat Mühendisi Zeki Yıldırım, “Bu karışım ilk taze haldeyken yani akışkan haldeyken beton değildir. Biz beton olarak tanımlamıyoruz yani bizim istediğimiz betonarme betonu değil, bu taze betondur. Taze beton şantiye geldikten sonra kalıba yerleştirilir. Vibrasyon tekniği ile kalıba yerleştirilmesi sağlanır. Kalıba yerleştikten 1 saat sonra taze beton artık sertleşmiş beton hidratasyon reaksiyonları geçirmeye başlar. Bu süreçte tamamen kimyasal olaylar gelişir. Bizim azami olarak hesapladığımız mukavemet değerine kalıba döküldükten 28 gün sonra ulaşır. 28 gün sonra kalıba dökülen taze beton, bizim betonarme betonumuzu oluşturur. Bütün süreçlerin mühendislerce takip edilmesi ve mühendislik hesaplarıyla yol alınması gerekiyor” açıklamasında bulundu.

SOĞUK VE SICAK HAVALARA DİKKAT!

Soğuk ve çok sıcak havalarda kalıba dökülen betonlar yanma olayının gerçekleştiğini paylaşan Zeki Yıldırım, “Beton dış ortamlardan çok etkilenen bir yapı malzemesidir. Şu an kış aylarındayız sıfır derece dolaylarında olan hava bazen eksi derecelere kadar düşebiliyor. Bu durumda hala beton tazeyken yani kalıpta hidratasyon süreçleri ilerlemeden o betonun bünyesinde kalan su donduğu zaman bu betonu patlatır yani soğuktan yanma dediğimiz olay gerçekleşir. Bildiğiniz gibi doğada sıvı halden katı hale geçerken hacmi artan tek şey sudur. Beton patlayınca çimento hamuru ile çakıllar arasındaki yapışma tamamen kayboluyor ve beton taşıma gücünü (mukavemet) kaybediyor. Yine aynı şekilde yazın 45 derece üstüne çıkan sıcaklıklardan dolayı hızlı bir şekilde betonun içindeki suyun buharlaşması sonucunda betonda sıcaktan dolayı yanma olayı gerçekleşir. Betonun üretimi, kalıba yerleştirilmesi, küllenmesi ve 28 güne kadar korunması mühendislik sistemi isteyen süreçtir” ifadelerini kullandı.

BETONDA KIRILMALAR MEYDANA GELİR

Yıldırım, betonun oluşum süreçleri sağlıklı bir şekilde yapılmadığı zaman, olası bir depremde betonun taşıma gücünün azaldığını açıkladı. Betonun taşıma gücünün depremi karşılayamadığı zamanlarda betonda kırılmaların meydan geldiğine dikkat çeken Yıldırım, “Bu süreçler gerçekleştirilmeden yapıldığı zaman betonun taşıma gücü İstediğimiz noktaya erişemiyor. İstediğimiz taşıma gücüne ulaşmadığı zaman da deprem sırasında depremin vurduğu kuvvetle meydana gelen basınç kuvveti ile beton bu basıncı karşılayamaz hale gelir. Beton bu gücü karşılayamadığı zaman da ezilir, beton ezilince de kırılmalar meydana gelir. Bu durumda da binanın depremde yıkılmasına neden olur. Çok önemli ince detaylar atlanabiliyor. Bunların farkındalık yaratmak amacıyla sürekli anlatılması gerekiyor” diyerek betonun depremdeki rolüne değindi.

“YAPI STOĞUMUZ YÜZDE 50'Sİ DEPREM AÇISINDAN RİSKTİR”

Japonya ve Türkiye’de inşa edilen binaların arasında bir fark olmadığını sadece Japonya’da denetim mekanizmasının son derece çalıştığını aktaran Zeki Yıldırım, sözlerini şu şekilde tamamladı:

“Yapı denetim sistemi son iki üçü yıldır Türkiye'de artmaya başladı. Yapı denetime bağlı yapılan binalar daha kaliteli bir şekilde inşa ediliyor. Tabii ki bu durumda da aksamalar oluyor. Bu aksamaların süreç içerisinde iyileştirilmesi gerekiyor. Burada sadece mühendisler değil belediyeler ve ilgili resmî kurumlarında ortaklaşa çalışması gerekiyor. Dünyada bunun örnekleri çoktur. Mesela Japonya deprem bölgesidir. Japonya ve Türkiye’de yapılan evler arasında yapı olarak bir fark yok. Sadece orada denetim mekanizması çok çok daha iyiyi ve bizde de son yıllarda denetim mekanizması artıyor. Bizim yapı denetimden önceki mevcut stoklarımız iyi değil yani Türkiye'deki şu anki mevcut yapı stoğumuz yüzde 50'si deprem açısından riskledir. Özellikle 1999  Marmara depremi öncesinde yapılan binalar mühendislik hizmetleri alınmadan inşa edilmiştir ve bunun yanında tamamen kaçak olarak yapılan gecekondularda mevcut. Bu evlerde deprem sırasında insanların can tehlikesi var.”

İnşaat Mühendisi ve Kentsel Dönüşüm Uzmanı Zeki Yıldırım