Eğitim düzeyi düştükçe suç işleme eğilimi artıyor!

TAKİP ET

Günümüzde belirli suçlardan dolayı toplumda itibarsızlaşarak daha fazla suç işleyen insanların başka suçlara bulaşmaması için o kişilerin iş hayatına atılması ve tekrardan topluma kazandırılması adına avukat Mehmet Yücel açıklamalarda bulundu.

Belirli suçlar işleyerek cezaevlerine giren insanların toplum tarafından dışlanmalarının o kişileri başka suçlara itmeye teşvik ettiğini söyleyen Şanlıurfa Barosuna kayıtlı avukat Mehmet Yücel cezaevinden çıkan insanların istihdam edilmesi ve okumaya teşvik edilmesi her türlü sapkınlığın önüne geçileceğini söyledi.

Cezaevlerinde yapılan araştırmaların sonucunda suç işleyerek cezaevine giren suçluların bir kısmının toplum tarafından dışlandığı, bir kısmının eşi ile boşandığı ve bir kısmın da tek başına yaşadıkları belirtildi. Öte yandan suç işleyenlerin yaş ortalaması 25-45 arasında ve bu suçluların çoğu ilkokul ve ortaokul mezunu olduğu tespit edildi.

“SUÇ GENELDE SUÇLUNUNDUR FAKAT TOPLUMUNDA BURADA ROLÜ VARDIR”

Birçok araştırma ya da suç teorileri üzerinde çalışmalar yürüttüğünü aktaran avukat Mehmet Yücel suçun nedeninin suçlu da mı yoksa çevresel faktörlerden kaynaklı mı analizi yaparken, suçun nedenin genelde suçluda bulunduğunu söyleyerek şu sözlere yer verdi, “Damgalama teorisi buna meydan okuyarak suçlunun neden suç işlediğiyle değil, toplumun suça nasıl tepki verdiğiyle ilgilenmektedir. Yani çevresel faktörlerin etkisini ortaya koymaktadır. Bu teoride suçlu ve onun çevresindeki etkileşim ele alınıp, sapkınlığın bireyin kendi özelliği olmadığı vurgulanmaktadır. Damgalama teorisinde dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi, toplumsal sapmanın nasıl oluştuğu ve kuralların kimin koyduğudur. Bir diğer husus ise, bireyin etiketlenmesi, onun davranışları üzerinde nasıl bir sonuca yol açtığıdır. Bu kuram suçlu davranışın incelenmesi ve açıklanmasında suçun kendisinden ziyade, toplumun suçlu davranışa verdiği tepkiyi anlamaya çalışır. Becker’ın ikincil sapma dediği de budur yani toplumun davranışı gerçekleştiren kişiye olan tepkisidir. Becker’in de altını çizdiği gibi, sapkın olarak damgalanmak kişiye göre değişmektedir. Bu durumda bazı kişi veya grupların damgalanama yoğunlukları diğerlerine göre çok daha fazladır. Toplumun normal vatandaş tipolojisinden faklı ve ters bir imaj çizen grupların damgalanma olasılıkları daha fazladır. Örneğin özel inançlara sahip olanlar, alkol ve madde bağımlıları, farklı cinsel yönelimleri olanlar (homoseksüeller) damgalanmadan nasiplerini daha fazla alacaklardır. Bununla birlikte damgalanma aynı zamanda sınıfsal bir durumdur. Maddi güce sahip, ekonomik gelir düzeyinin yüksek olanların, alt sınıflarda yer alan yoksullara göre damgalanma olasılıkları daha azdır. O halde, içinde yaşanılan toplumdaki var olan ideolojik güce karşı koyma ihtimali zayıf kişi veya grupların damgalanma ihtimallerinin daha yüksek olduğu söylenebilir” dedi.

“SUÇ İŞLEYENLERİN ÇOĞUNUN EĞİTİM DÜZEYİ YOK”

TUİK verilerine göre eğitim seviyesinin düşmesi, çoğu sorunu da beraberinde getirdiğinin altını çizen avukat Yücel şunları kaydetti: “TUİK verilerine bakıldığında da 25-45 yaş arası suç işleme oranının fazla olduğu görülmektedir. Bu da yaş ve suç arasında belirgin olmasa da bir ilişkinin olduğunu göstermektedir. Eldeki çalışma ve TUİK verilerinden yola çıkarak orta yaşlarda suç işleme oranı çocukluk ve yaşlılık oranlarına göre daha fazladır. 2008 TÜİK verilerine göre, ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin 1.742’sinin okuma yazma bilmediği, 1659’unun okuryazar olduğu ama bir okul bitirmediği, 41. 486’sının ilkokul bitirdiği, 8.132’sinin ilköğretim mezunu olduğu, 7.883’ünün ortaokul ve dengi meslek okulu, 10.617’sinin lise ve dengi meslek okulu mezunu olduğu ve 2.414’ünün ise yükseköğretim bitirdiği görülmektedir. Bu da suç ve eğitim arasında gözle görülür bir ilişki olduğunu gösteriyor. Bu bağlamda suç işleyen bireylerin çoğunun eğitim düzeyleri düşüktür. Bu da suç ve eğitim düzeyi arasında doğrudan bir ilişki olduğunu göstermektedir. Eğitim düzeyi düştükçe suç işleme eğilimi fazlalaşmaktadır. Görüşmecilere cezaevi sonrası medeni durumları sorulduğunda, 20 kişiden 12’si bekâr, 3’ü evli, 5’i boşanmış olduğunu, 5 boşanmış kişinin arasında 3’ü cezaevinin sebep olduğu durumlardan dolayı boşanmak zorunda kaldığını dile getirmiştir. Bu çalışma da cezaevi hayatının medeni durumunu etkilediğini, aile yapılarının bozulduğunu ve bir takım huzursuzlukların ortaya çıktığını gösterebilmektedir. Görüşmecilere kiminle yaşadıkları sorulduğunda, 8’i tek başına, 3’ü eşi ve çocuklarıyla, 9’u ebeveynleriyle yaşadıklarını dile getirmişler” ifadelerini kullandı.

“20 SUÇLU İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER ŞU ŞEKİLDE”

Cezaevindeki suçlulara anket yaparak kaygı, sorun ve sıkıntılarının çözümü için çalışmalar yürüttüklerini belirten avukat Yücel, 20 mahkûmla yaptığı analizleri şu şekilde aktardı;

“TEKRARDAN SUÇA BULAŞMA KORKUSU”

“Katılımcılara cezaevinden çıkarken hangi kaygıları taşıdıkları sorulduğunda, çoğunluğunun iş bulma kaygısı ile sosyal dışlanma ve tepki gibi durumlarla karşılaşma kaygılarını taşıdıkları görülmektedir. 2 görüşmeci de tekrar bir suça bulaşma korkusu yaşadıklarını dile getirmiştir. Bir görüşmeci de şunları söylemiştir: “Cezaevinde annemi kaybettim. Tek kaygım eve gittiğimde annemi evde göremeyecek olmamdı.” Görüşmecilere hapishane geçmişi nedeniyle dışlanmaya maruz kalma durumları, cezaevi sonrası aile fertleri ve yakın akrabalarının davranışları ile arkadaş çevrelerindeki davranış değişiklikleri sorulduğunda, tecavüz suçundan yatan 2 eski mahkûmların dışlanma ve damgayı keskin bir şekilde hissettiklerini ifade ettikleri görülmüştür”

“İNSANLAR SOSYAL DIŞLANMAYA MARUZ KALIYORLAR”

“Katılımcılara cezaevinden çıkarken hangi kaygıları taşıdıkları sorulduğunda, çoğunluğunun iş bulma kaygısı ile sosyal dışlanma ve tepki gibi durumlarla karşılaşma kaygılarını taşıdıkları görülmektedir. 2 görüşmeci de tekrar bir suça bulaşma korkusu yaşadıklarını dile getirmiştir. Bir görüşmeci de şunları söylemiştir: “Cezaevinde annemi kaybettim. Tek kaygım eve gittiğimde annemi evde göremeyecek olmamdı.” Görüşmecilere hapishane geçmişi nedeniyle dışlanmaya maruz kalma durumları, cezaevi sonrası aile fertleri ve yakın akrabalarının davranışları ile arkadaş çevrelerindeki davranış değişiklikleri sorulduğunda, tecavüz suçundan yatan 2 eski mahkûmların dışlanma ve damgayı keskin bir şekilde hissettiklerini ifade ettikleri görülmüştür”

Avukat Mehmet Yücel, cezaevinden çıkan suçluların da özellikle iş bulma konusunda sıkıntılar yaşadığını belirtti.

“HER İNSAN HATA YAPAR, ÖNEMLİ OLAN TOPLUMUN O HATAYI YAPAN KİŞİYE EL UZATMASI”

Avukat Yücel, dışlanmak, ötekileştirmek, itibarsızlaştırmak ve damgalanmak gibi durumların insanların hayatlarını olumsuz etkilediğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ötekileştirme sadece suç işleme sebebiyle olan bir durumdan ibaret değildir. Birçok farklı konuda toplum bireyleri ötekileştirip damgalayabilir. Bu ötekileştirme bazen kişinin ırkından dolayı olabilirken bazen mensup olduğu dini inancından kaynaklanabilir. Bazen renginden olabilirken bazen de mesleğinden, dünya görüşünden, dilinden veyahut dış görünüşünden olabilir. Bu ötekileştirme örneklerini sınırsız bir şekilde artırmak mümkündür Toplum nezdinde öyle bir insan gösterin ki hata yapmamış olsun. Bu asla mümkün değildir. İnsan olmanın fıtratına aykırıdır. İnsanlar elbette hata yapar. Önemli olan nokta, hata yapan insanlara toplumun el uzatması ve düştüğü bataklıktan çıkmasını sağlamasıdır. Toplum bu erdemli davranışı yaptığı ölçüde uygar ve gelişmiş bir toplumdur. Aksi halde ilkel topluma evirilmeye yüz tutmuş olur” sözlerine yer verdi.

“CEZAEVİNDEN ÇIKAN İNSANLAR İŞ BULAMIYOR”

Kamu kurumlarında yüzde 2 oranında mahkûmun istihdam edilmesinin az bir rakam olduğunu ve bu oranın arttırılması gerektiğini söyleyen avukat Yücel, cezaevlerinden çıkan insanların en çok zorlandığı sorunlardan birinin iş bulma problemi olduğunu kaydetti.

avukat Mehmet Yücel Eğitim düzeyi Şanlıurfa