'Pamukta nöbetleşe ekim şart!'

TAKİP ET

Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Öğr. Üyesi Doç. Dr. Ali Rıza Öztürkmen, pamuk ekiminde zararlı maddelerden kurtulmanın tek yolunun nöbetleşe ekimin uygulanması olduğunu belirtti. Öztürkmen, bir yıl pamuk eken çiftçinin diğer yıl başka bir ürünü ekmesinin gerekliliğini vurguladı.

Türkiye'nin pamuk üretiminin yüzde 47'sini karşılayan Şanlıurfa'da pamuk üreticisinin maliyetini artıran durumlardan biri de zararlı böcekler oluyor. Çiftçiler pamuğunu zararlı maddelerden korumak için ilaç kullanımını artırsa da bu uygulama da fayda sağlamıyor. Zararlı maddeler nedeniyle maliyeti artan çiftçi, bunun nedenini ise kalitesiz tohumdan olduğunu düşünüyor.

Pamuğun zararlı maddelerden ilaçlarla korunamayacağını gazetemize açıklayan Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Öğr. Üyesi Doç. Dr. Ali Rıza Öztürkmen, bu zarardan korunmanın en önemli uygulamanın nöbetleşe ekimin gerçekleştirilmesi olduğuna dikkat çekti.

 

'Her yıl farklı ürün ekilmesi gerekir'

İlaç ihtiyacının artmasının nedeninin tohum olduğunu belirten iddiaları çürüten Ali Rıza Öztürkmen, "Normal koşullar altında Türkiye’de kullanılan pamuk çeşitlerinin tamamı ithal ve iyi pazarı olan şirketler tarafından üretilen tohumlardır. Bu nedenle pamukta kullanılan tohumların ilaç ihtiyacını arttırdığı söylentileri bir varsayımdır. Bana göre bölgede mono kültür tarım yapılıyor yani her yıl pamuk ekiliyor. Dolayısıyla pamuğa zarar veren böcekler, konakladığı bitkilerde yeterli zararı verdikten sonra yumurtalarını bırakıyor. Bir dahaki yıl tekrar yaşam başlangıcında hiçbir problem yaşamıyor. Fakat ekim nöbeti denilen sistem ortaya konulduğu takdirde bu zararlar daha da azalır. Örneğin pamuk ekilen bir tarlaya bir yıl sonra yem bitkisi ekseniz ya da mısır ekseniz veya hububat ektiğiniz takdirde, bu zararlıların büyük bir kısmı handikap yaşayacaktır ve eski bitki olmadığı için kendi rejetatif dönemlerini kaçırmış olacaklar. Bana göre en önemli etkenlerden bir tanesi ekim nöbetini mutlak ve mutlak pamukta uygulamalıyız." dedi.

 

'Çiftçinin aynı ürüne aynı ilacı kullanması zararın boyutunu artırıyor'

Aynı ürüne aynı ilaçların kullanımının zararı artırdığını söyleyen Öztürkmen, "Pamukta bu yıl oldukça büyük zarar var. Artık çiftçiler çok büyük ilaçlar kullanıyor. Bunun da nedenlerinden birisi, her yıl aynı pamuğa, aynı ilaçları kullandığı takdirde bitki zararlısından bir bağışıklılık meydana geliyor. Yani o zararlı böcekler, verilen ilacın etkisine karşı bağışıklık kazanmış oluyor. Örneğin çocuğumuza sürekli aynı antibiyotiği verdiğimizde, hastalandığı zaman aynı antibiyotiği verdiğimiz takdirde iyileşmiyor. Yeniden doktora gittiğimiz zaman bu defa da doktor bir doz daha ağırını veriyor. Bu büyük bir etkendir. Başka bir etken ise biz tarımsal ilaçlamaları tabi ki, farklı etkenlere sahip olduğunu unutmamalıyız. Tarımsal ilacın kalitesi, atıldığı tarih, tarladaki su durumu, rüzgarın hızı, ilacı atan kişinin ustalığı, ayrıca ilacın etkili zamanda atılıp atılmadığı, yani böcek için atılıyorsa, o böceğin genç dönemi mi, yeni doğduğu zaman mı, gelişkin zaman mı, yetişkin zamanı mı o durumu çok iyi ayarlamak lazım. Bu konuda artık Şanlıurfa’daki ziraat mühendislerimiz bu konuda kendi kendilerini iyi yetiştirdiler. Çünkü çok geniş bir sahaya sahipler. Türkiye pamuğunu yüzde 47’si Şanlıurfa’da üretiliyor. Dolayısıyla iyi bir Pazar, iyi bir alan ve iyi bir laboratuar var." diye konuştu.

 

'Üretici maliyeti düşürmek için planlı uygulamalar yapmalı'

Pamuk üretiminde maliyetin düşürülmesi için planlı uygulamaların yapılması gerektiğine dikkat çeken Öğr. Üyesi Doç. Dr. Öztürkmen, "Pamuk çiftçisi, mutlaka mühendislerimizden teknik yardım ve destek alarak pamukta ilaçlamayı kontrollü yapmaları lazım. Aksi takdirde yapılan ilacın hiçbir etkisi olmuyor. Ben geçtiğimiz hafta arazideydim. Yaklaşık olarak çiftçilerin çok büyük ilaç maliyetlerinin olduğunu, oldukça fazla sayıda 8 ila 9 ilaç atan çiftçilerimiz var.  Tarımda ne kadar uğraşırsanız uğraşın, şu anda pamukta, 600 - 700 kilogram alan çiftçilerimiz olacaktır. Bunu bu yıl için söylüyorum. Bunu 800 kilograma çıkarabilmek için çok büyük masraf yapmak lazım. Ama bu masraf size kar getirir mi? bunun ekonomik analizini iyi yapmak lazım. Bizim çiftçimizin kazanması için mutlaka maliyetini düşürmesi lazım. Aksi takdirde üretimdeki artış, ona bir bedel verecektir. Ne yapmak lazım? Biz ne kadar az para harcarsak, ne kadar ürün alabiliriz, onun hesabını yapmamız lazım. Aksi takdirde elde ettiğimiz ürün bizim kar oranımızı azaltacaktır. Bu yıl ben öyle zannediyorum ki, gübre maliyetleri, ilaç maliyetleri, yakıt maliyetlerini de göz önüne alırsak ki, ülkemizde bu yıl bir atış oldu. Bu saydığımız kalemlerde, pamuğun fiyatının da şu an için pazarda geçen yıla oranla düşük olması, pamuk çiftçisinin yapmış olduğu masrafı çok fazla karşılayamayacağını düşünüyorum. Eğer masraf azalırsa, kar oranı da artar. Aksi takdirde pamukta zarar büyür. Çünkü masraf çok fazla. Elde edilen ürünü ortaya koyabilmek için oldukça bol ilaç ve girdi sağlanmış durumda." ifadelerini kullandı.  

 

'Fazla su, çok verim anlayışı zarara yol açıyor'

Şanlıurfa'da sıkça uygulanan vahşi sulamaya da dikkat çeken Ali Rıza Öztürkmen, "Pamukta diğer bir etken de, vahşi sulama durumu. Biz şimdi pamuk bitkisi için ya da tarımda genel olarak yapmış olduğumuz en büyük handikaplardan bir tanesi de bol suyun bol ürün olduğunu halen zannetmemizdir. Oysa bu tam tersi bir durum. Çünkü çok fazla su verdiğimiz takdirde Harran Ovası gibi killi bünyeye sahip topraklarda su tutma kapasitesi oldukça yüksek. Yani bitki, bol miktarda su bulabiliyor tarlada. Çünkü toprak yapısı o suyu tutabilen bir yapıda. Derinden suyu alıp yukarıya doğru çekebilen bir yapıda. Biz kalkıp bu tarlalarda oldukça fazla su vererek bitki besini elementlerimizi yıkıyoruz. Yani verdiğimiz gübrenin bir kısmını o yaptığımız fazla sulamayla ödüyoruz. Bugün Haran’a doğru gittiğimizde en sağlıklı, en uzun, en büyük bitkilerin genellikle drenaj kanalları arasında olduğunu görürsünüz. Çünkü bu alanlarda verimli topraklar geliyor, drenajlarla birlikte yine bitki besin elementleri kalıyor. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken en önemli şey, su ihtiyacını çok iyi ayarlayabilmek. Bir bitkinin yaşaması için suya ihtiyacı olduğu kadar havaya da ihtiyacı vardır. Dolayısıyla vahşi sulama dediğimiz fazla sulamayla biz tarım yaptığımız takdirde, yarardan çok zarar elde ediyoruz. Bunu bilmemiz lazım. Artı olarak sizin yapmış olduğunuz sulama toprak altından geçip diğer çiftçilerimizi de etkileyebiliyor. Harran Ovasının olmasıyla çok şanslı bir iliz. Çünkü yanı başımızda Atatürk Barajı gibi büyük bir depomuz var. Ancak suyu çok kullandığımız takdirde Harran Ovasına bile yetmiyor. Gelecekte su savaşları olacak. Yani suyu biz az kullandığımız takdirde karlılık elde edeceğiz. Dolayısıyla bu durumlara oldukça dikkat etmemiz gerekiyor." sözlerine yer verdi.    

Bülent Karaca / Urfa Değişim