6 Şubat tarihinde gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli depremlerden Hatay, Adıyaman, Adana, Diyarbakır, Gaziantep, Malatya, Kilis, Osmaniye, Şanlıurfa ve Elazığ illerinde yaşayan yaklaşık 14 milyon vatandaş etkilendi.Depremin ilk gününden itibaren yaraların sarılması için yardım seferberliği başlatan, bölgede arama kurtarma çalışmalarına katkı sunan ve bilirkişiler ile teknik ekipler görevlendirerek süreçte aktif görev alan HKMO Erzurum Bölge Başkanlığı çalışmalarıyla takdir topladı.
Yıldırım süreçte aktif rol oynadı
Süreci bizzat yöneten ve geceli gündüzlü çalışarak başarılı organizasyonlara imza atan HKMO Erzurum Bölge Başkanı Harita Yüksek Mühendisi Bülent Yıldırım, yaptıkları çalışmaları ve deprem sürecinde üstlendikleri görevleri değerlendirdi.
Başkan Yıldırım, birçok vatandaşın hayatını kaybetmesine ve yaralanmasına neden olan Kahramanmaraş merkezli depremlerin bilim ve tekniğin önemini bir kez daha ortaya çıkardığını söyledi. Yıldırım, “Dayanıklı, dirençli yapılar oluşturmak için yapılaşmış ve riskli yapı stoğu bulunan alanlar vakit kaybetmeden dönüşümü yapılmalıdır. Deprem durumu riski dikkate alarak yapılması gereken önlemleri konuşmak gerekir.” dedi.
3 ila 8 metre arasında yer hareketi
Depremlerin yer hareketleri ile oluştuğunu, Kahramanmaraş merkezli depremlerle ilgili yaptıkları deformasyon ölçümlerine göre bölgede 3 ila 8 metre arasında bir yer hareketi olduğunu tespit ettiklerini aktaran Başkan Bülent Yıldırım, “İskenderun Limanı’ndaki su taşkınlığı yerin çökmesinden kaynaklandığı görülmekte ve bu bölgede 35-40 santimetre arasında çökme tespit ettik.” ifadelerini kullandı. Koordineli ve titiz bir çalışma yürütüldü Koordineli bir çalışma ile depremin ilk anından itibaren titiz bir çalışma yürüttüklerini kaydeden Yıldırım, “Büyük depremin şokunu yaşadık. İlk günden itibaren üyelerimizle birlikte neler yapabileceğimizi değerlendirdik. Öncelikle deprem bölgesine üyelerimizle insansız hava araçlarımızı (İHA) gönderdik. Şehirlerde, barajlarda ve riskli alanlarda İHA’larımızla uçuşlar yaparak deformasyon verilerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı CBS Genel Müdürlüğüne ilettik. Ayrıca İHA’larımıza takılan termal sensörlerle enkazda arama faaliyetlerine katılmış, çok sayıda insanımıza ulaşılarak erken müdahale ile yaşatılmasına vesile olmuştur. Aynı zamanda deprem arama kurtarma ekiplerinde yer alan üyelerimize destek sunmaya çalıştık. Oda olarak Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü ile görüşme yaparak onların koordinesinde ihtiyaç olan yerlere gönüllülük esasıyla çalışan meslektaşlarımızı yönlendirdik. Bu meslektaşlarımız ilk aşamada deprem bölgesindeki iki şehirde, sonrasında diğer şehirlerde insansız hava araçlarını kullanarak hasar tespit çalışmalarına esas haritalama işlemleri yaptılar. Yıkılan veya az yıkılmış bina sayılarına ilişkin veriler üretildi. AFAD ve CBS Genel Müdürlüğüne iletilerek herkesin kullanımına açık bir şekilde sunuldu. Bu çalışmalar hâlâ devam etmekte. Bunun dışında bölgeye lazerli tarayıcı özelliği olan elektronik alet desteği gönderdik. Bunun organizasyonunu Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kadastro Dairesi ile yürüttük. Lazerli ölçüm cihazlarını binalardaki deformasyonu tespit etmek için kullandık, kullanıyoruz. Depremde ayakta kalan binaların deformasyonunu, düşey ve yataydaki hareketlerinin ölçülmesi çalışmalarını yürüttük.” diye konuştu.
Doğru yere, doğru yardımlar
Deprem bölgesinde vakit kaybetmeden otobüslerle depremzede vatandaşların tahliyelerine katkı sağladıklarına dikkat çeken Yıldırım, anında koordinasyonla direkt ihtiyaca yönelik doğru yere doğru yardımları gönderdiklerini vurguladı.
“Erzurum merkezli HKMO Bölge Başkanlığı’na bağlı Erzincan, Kars, Iğdır, Ardahan ve Ağrı illerimizle koordine olarak yardım faaliyetlerinde bulunup, deprem bölgesine yardımlarımızı ilettik ve iletmeye devam ediyoruz.” diyen Başkan Bülent Yıldırım, şunları kaydetti: “Yardımları kendi imkanlarımızla toplamaya, ulaştırmaya çalıştırıyoruz. Yaptığımız çağrılar sonrası evlerini depremzedelere açmak isteyen üyelerimiz ile konaklama talebi olan depremzede vatandaşlarımız buluşturulmuş, birçoğuna kamu misafirhanelerinde yer sağlanmış ve dayanışmanın en güzel örneklerine tanıklık edilmiştir. Şehrimize gelen, bizlere ulaşan depremzede ailelerin ihtiyaçlarını gidermeye devam ediyoruz.”
Hasar tespit çalışmalarına katıldı, deformasyonları tespit ettiler
Depremden etkilenen şehirlerde meslek alanlarıyla ilgili de çalışma gerçekleştirdiklerini kaydeden Başkan Yıldırım, hasar tespit çalışmalarında yer almak üzere gönüllü meslektaşlarına da duyuru yaptıklarını ve bu meslektaşlarının bölgedeki hasar tespit çalışmalarına ciddi katkıda bulunduğunu söyledi.
Yıldırım, genel merkezlerinin koordinesinde, depremlerden en çok etkilenen illerin başta Hatay’da depremin oluşturduğu fiziksel yeryüzü değişimlerinin tespitine yönelik odalarının teknik araştırma ve inceleme çalışmalarının da devam ettiğini vurguladı.
Mülkiyetler de kaymalar oldu
11 ili etkileyen depremlerde mülkiyetlerde de kaymaların yaşandığına dikkat çeken Başkan Bülent Yıldırım, “Parsel sınırları etkilendi, hatta parsel sınırları birbirine karıştı. Taşınmaz sınırlarda bir bozulma oldu. Detaylı çalışmalar sonucunda bu kaymanın ölçüsü belirlenip, ilerleyen günlerde kadastro çalışmalarıyla bu mülkiyetlerin yeniden güncellenmesi gerekecek. Taşınmaz sahibi olanların arsa ve arazilerin metrekarelerinde ve sınırlarında kayma oldu. Parsel parsel ölçülerek ve tespit edilerek kadastroda tescil edilecek, vatandaşın mülkiyet sınırı belirlenmesi gerekecek.” şeklinde konuştu.
Erzurum’daki yapı stoku irdelenmelidir
Erzurum’da da deprem riski olduğunun altını çizen HKMO Bölge Başkanı Bülent Yıldırım, Erzurum ve komşu olan illerin tarihsel dönemlerde yıkıcı depremler ile sarsıldığını, önemli hasara uğrayarak, çok sayıda can kaybı yaşandığını hatırlattı.
Erzurum’un deprem açısından durumunu da değerlendiren Bülent Yıldırım, “Erzurum’daki bina stoklarından zemin durumu da dikkate alınarak kötü durumda olanların, bir an önce riskli yapı tespitinin yapılması gerekmektedir. Erzurum’da ve ülkemizde fay hatları belli. Nerelerde deprem olacağı biliniyor, ancak ne zaman ve hangi şiddette olacağı bilinmiyor. Deprem gerçeğini hepimiz kabul etmeliyiz. Deprem konusunda riskleri de dikkate alarak tedbirlerin vakit kaybetmeden alınması gerekir. Yapılması gereken de akıl ve bilimle hareket etmektir. İlimizin içinden ve güneyinden geçen faylar mevcuttur. Güneyde yer alan Palandöken Fay zonu Palandöken dağı boyunca uzanmaktadır. Kuzeyde yer alan Erzurum Fay Zonu ise birbirine paralel çok sayıda faydan oluşmaktadır. Kentimizin güneydoğusunda Börekli ve Tuzcu mahallelerinden geçen fay kent merkezine doğru uzanarak, Kuzeydoğu’ya doğru devam etmektedir.” dedi.
“Kent merkezimizin zemini alüvyon olan illerimizden biridir.” diyen Başkan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti: “Erzurum kent merkezinin zayıf zeminler üzerinde yer alan kısmının kaya üzerinde yer alan kesimlerden daha şiddetli olarak sarsılacağı, bunun sonucunda da hasar oranının fazla olacağı bilimsel olarak nettir. Erzurum kent merkezinin bilhassa ova içerisinde kalan kesimlerinde sıvılaşma olaylarının da yaşanabileceğini göstermektedir. Olası büyüklüğe ulaşan depremlerde belli koşullara sahip zeminlerde meydana gelebilen sıvılaşma, zeminin üstündeki yapıları taşıyamamasına neden olmakta, yapılar depremler sonucunda hasar almaktadır. Bunu arazi yönetimi ölçeğinde ele alıp gerekli çalışmalara zaman kaybetmeden başlamalıyız. Bu bir süreç. Erzurum’da depreme dayanıklı bir kent oluşturmak 6 ay veya 1 yılda gerçekleşemez. Belki 5-10 senelik bir projelendirme yapılması lazım. Ama bir an önce tespitler yapılabilir. Yapıların tespiti, iyileştirilmesi ve yıkıp tekrar yapmak bir süreçtir. Harita ve Kadastro mühendisleri olarak, her türlü veri ve gelişmiş teknolojiyi kullanabilen ve veri oluşturan bir meslek alanına sahibiz. Bu noktada da tüm birikimimizle elimizden gelen desteği sunmaya hazırız.”
Binaları para kazanmak için değil, insanların yaşaması için yapmalıyız
Başkan Bülent Yıldırım sözlerini şöyle sürdürdü: “Kentsel dönüşüm alanlarında veri analizleri yaparak mülkiyet durumlarını oluşturan, yapılacak işlemlerin alt yapısını irdeleyen bir meslek grubuyuz. Haritasını çıkarır, parselasyonu ve imar uygulamasında görev yapmaya yetkiliyiz. Binaların ruhsat sürecinde kontrollerimiz olur. Kat mülkiyetine geçişe kadar diğer meslek disiplinleriyle beraber ortak çalışırız. Bunlar çok ciddi süreçler. Binaları para kazanmak için değil de insanların yaşaması için yapmalıyız. İmar planlarında ve durum krokilerinde deprem fay hatları gösterilmeli. Yapı aplikasyonlarında deprem fay hatları gösterilmelidir. Erzurum’da zaman kaybetmeden bunların uygulamaya geçilmesi lazım, çalışmalara bir an önce başlanmalı, acilen bu kentin dönüşümü için adım atılmalıdır. Bu durumda en akıllıca yaklaşım yapıların deprem sarsıntısını karşılayacak biçimde kurallara uygun hale getirilmesidir. Deprem üretme potansiyeli olan diri faylar belirlenmeli, planlama doğru bir temel üzerine oturtulmalıdır. Aktif fay hatlarının bulunduğu alanlar, taşkın riskli alanlar ve sıvılaşma riski yüksek alanlarda yapılacak etütler doğrultusunda gerekli önlemlerin plan kararına dönüştürülmesi gerekmektedir. Akıl ve bilimle hareket ettikten sonra, Japonya veya başka bir yeri örnek almamıza gerek yok. İlimden, bilimden, mühendislikten şaşmadığımızda zaten gerekli tedbiri almış olacağız. Devletin tüm kurumlarının, stratejilerini, planlamalarını, uygulamalarını bu gerçekleri dikkate alarak yapmaları da bir zorunluluktur. Fay hatlarını haritaların üzerine işlediğimizde imar planlarınızı buna göre belirleyebilirsiniz. Fay hattının nereden geçtiğinizi görür oraya yapı yapmazsınız. Riski düşük yere yüksek kat verir temelini ona göre ayarlarsınız. Riski yüksek yerde ona göre statik hesaplama yaparsınız. Söyleyecek çok daha fazla şey var, yeri ve zamanı geldikçe konuşmaya devam edeceğiz. Bu kentte yaşayan insanların afetlere karşı can ve mal güvenliği sağlanarak kayıpları en aza indirebilmek için; tecrübe, ahlak, liyakat. Her önüne gelen proje üretmemeli, inşaat bilgisinden uzak kimseler inşaat yapmamalıdır. Daha az demir çıkarırım diyen daha hiçbir şey tecrübe etmeden ben yaparım ben bilirim diyenlere gerekli tedbirler önlemler alınmalıdır. Binaları para kazanmak için değil de, insanların yaşaması için yapmalıyız. İmar planlarında ve durum krokilerinde deprem fay hatları gösterilmeli. Yapı aplikasyonlarında deprem fay hatları gösterilmelidir. Bu durum artık salt meslek odaları tarafından dile getirilen değil, devletin tüm kurumları tarafından da, yerel yönetimler tarafından da, hatta vatandaşlarımız tarafından da bilince taşınması gereken bir gerçekliktir. Yer seçimi noktasında; deprem bölgesinde yeni yapılacak yapılar ilimin bilimin aklın ışığında yön verilmelidir. Deprem bölgesindeki illerde toplumsal ve sosyal yaşamın yanı sıra ticari, ekonomik ve tüm mesleki faaliyetler de durmuştur. Bu bağlamda yeni yerleşim yerlerinin kültürel, ticari, ekonomik ve sosyal akışın önemi de bulunmakta olduğu dikkate alınmalıdır. Yer seçimleri için akılcıl ve bilim ışığında hareket edilmelidir. Aynı acıların yaşanmaması için kamu kurumu niteliğinde olan meslek odalarının alınan kararlarda söz sahibi olması gerekmektedir. Planlamanın gerek altyapı ve üstyapı tesislerinin, ekonomik, kültürel, tarihi ilişkileri, risk açısından sakınılması, doğal nitelikleri açısından korunması gereken başta tarım, orman, mera, sulak alanlar, kıyı alanları ile mülkiyet ilişkilerinin bütün olarak ele alındığı bölgesel, kentsel ve kırsal ölçeklerde karşılıklı ilişkilerin düzenlendiği, bilimsel, teknik ve hukuki niteliği yok sayılmamalıdır. Bilimi, tekniği ve hukuku reddetmek sadece yeni afetlere zemin hazırlamaktadır. Bu süreç bizlere en iyi gösterdiği tablo milletimizin dayanışmasıdır. Herkesim varını yoğunu koyarak, ne yapabilirim diyerek gerekeni yaptığını gördük. Aynı dayanışmayı ülkemizde riskli illerimizde bölgelerde devlet kurumlarımızla birlikte göstererek tedbirlerimizi alıp, afet ya da diğer olaylarda çok katmanlı tedbirleri almak içinde göstermemiz gerekiyor. Bizler ülkemizin her zaman emrindeyiz ve yardıma her daim hazır olduğumuzu bildiriyoruz. Bu yaşanan afetlerden dolayı ülkemize, milletimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Vefat eden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil şifa diliyoruz.”
Yıldırım süreçte aktif rol oynadı
Süreci bizzat yöneten ve geceli gündüzlü çalışarak başarılı organizasyonlara imza atan HKMO Erzurum Bölge Başkanı Harita Yüksek Mühendisi Bülent Yıldırım, yaptıkları çalışmaları ve deprem sürecinde üstlendikleri görevleri değerlendirdi.
Başkan Yıldırım, birçok vatandaşın hayatını kaybetmesine ve yaralanmasına neden olan Kahramanmaraş merkezli depremlerin bilim ve tekniğin önemini bir kez daha ortaya çıkardığını söyledi. Yıldırım, “Dayanıklı, dirençli yapılar oluşturmak için yapılaşmış ve riskli yapı stoğu bulunan alanlar vakit kaybetmeden dönüşümü yapılmalıdır. Deprem durumu riski dikkate alarak yapılması gereken önlemleri konuşmak gerekir.” dedi.
3 ila 8 metre arasında yer hareketi
Depremlerin yer hareketleri ile oluştuğunu, Kahramanmaraş merkezli depremlerle ilgili yaptıkları deformasyon ölçümlerine göre bölgede 3 ila 8 metre arasında bir yer hareketi olduğunu tespit ettiklerini aktaran Başkan Bülent Yıldırım, “İskenderun Limanı’ndaki su taşkınlığı yerin çökmesinden kaynaklandığı görülmekte ve bu bölgede 35-40 santimetre arasında çökme tespit ettik.” ifadelerini kullandı. Koordineli ve titiz bir çalışma yürütüldü Koordineli bir çalışma ile depremin ilk anından itibaren titiz bir çalışma yürüttüklerini kaydeden Yıldırım, “Büyük depremin şokunu yaşadık. İlk günden itibaren üyelerimizle birlikte neler yapabileceğimizi değerlendirdik. Öncelikle deprem bölgesine üyelerimizle insansız hava araçlarımızı (İHA) gönderdik. Şehirlerde, barajlarda ve riskli alanlarda İHA’larımızla uçuşlar yaparak deformasyon verilerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı CBS Genel Müdürlüğüne ilettik. Ayrıca İHA’larımıza takılan termal sensörlerle enkazda arama faaliyetlerine katılmış, çok sayıda insanımıza ulaşılarak erken müdahale ile yaşatılmasına vesile olmuştur. Aynı zamanda deprem arama kurtarma ekiplerinde yer alan üyelerimize destek sunmaya çalıştık. Oda olarak Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü ile görüşme yaparak onların koordinesinde ihtiyaç olan yerlere gönüllülük esasıyla çalışan meslektaşlarımızı yönlendirdik. Bu meslektaşlarımız ilk aşamada deprem bölgesindeki iki şehirde, sonrasında diğer şehirlerde insansız hava araçlarını kullanarak hasar tespit çalışmalarına esas haritalama işlemleri yaptılar. Yıkılan veya az yıkılmış bina sayılarına ilişkin veriler üretildi. AFAD ve CBS Genel Müdürlüğüne iletilerek herkesin kullanımına açık bir şekilde sunuldu. Bu çalışmalar hâlâ devam etmekte. Bunun dışında bölgeye lazerli tarayıcı özelliği olan elektronik alet desteği gönderdik. Bunun organizasyonunu Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kadastro Dairesi ile yürüttük. Lazerli ölçüm cihazlarını binalardaki deformasyonu tespit etmek için kullandık, kullanıyoruz. Depremde ayakta kalan binaların deformasyonunu, düşey ve yataydaki hareketlerinin ölçülmesi çalışmalarını yürüttük.” diye konuştu.
Doğru yere, doğru yardımlar
Deprem bölgesinde vakit kaybetmeden otobüslerle depremzede vatandaşların tahliyelerine katkı sağladıklarına dikkat çeken Yıldırım, anında koordinasyonla direkt ihtiyaca yönelik doğru yere doğru yardımları gönderdiklerini vurguladı.
“Erzurum merkezli HKMO Bölge Başkanlığı’na bağlı Erzincan, Kars, Iğdır, Ardahan ve Ağrı illerimizle koordine olarak yardım faaliyetlerinde bulunup, deprem bölgesine yardımlarımızı ilettik ve iletmeye devam ediyoruz.” diyen Başkan Bülent Yıldırım, şunları kaydetti: “Yardımları kendi imkanlarımızla toplamaya, ulaştırmaya çalıştırıyoruz. Yaptığımız çağrılar sonrası evlerini depremzedelere açmak isteyen üyelerimiz ile konaklama talebi olan depremzede vatandaşlarımız buluşturulmuş, birçoğuna kamu misafirhanelerinde yer sağlanmış ve dayanışmanın en güzel örneklerine tanıklık edilmiştir. Şehrimize gelen, bizlere ulaşan depremzede ailelerin ihtiyaçlarını gidermeye devam ediyoruz.”
Hasar tespit çalışmalarına katıldı, deformasyonları tespit ettiler
Depremden etkilenen şehirlerde meslek alanlarıyla ilgili de çalışma gerçekleştirdiklerini kaydeden Başkan Yıldırım, hasar tespit çalışmalarında yer almak üzere gönüllü meslektaşlarına da duyuru yaptıklarını ve bu meslektaşlarının bölgedeki hasar tespit çalışmalarına ciddi katkıda bulunduğunu söyledi.
Yıldırım, genel merkezlerinin koordinesinde, depremlerden en çok etkilenen illerin başta Hatay’da depremin oluşturduğu fiziksel yeryüzü değişimlerinin tespitine yönelik odalarının teknik araştırma ve inceleme çalışmalarının da devam ettiğini vurguladı.
Mülkiyetler de kaymalar oldu
11 ili etkileyen depremlerde mülkiyetlerde de kaymaların yaşandığına dikkat çeken Başkan Bülent Yıldırım, “Parsel sınırları etkilendi, hatta parsel sınırları birbirine karıştı. Taşınmaz sınırlarda bir bozulma oldu. Detaylı çalışmalar sonucunda bu kaymanın ölçüsü belirlenip, ilerleyen günlerde kadastro çalışmalarıyla bu mülkiyetlerin yeniden güncellenmesi gerekecek. Taşınmaz sahibi olanların arsa ve arazilerin metrekarelerinde ve sınırlarında kayma oldu. Parsel parsel ölçülerek ve tespit edilerek kadastroda tescil edilecek, vatandaşın mülkiyet sınırı belirlenmesi gerekecek.” şeklinde konuştu.
Erzurum’daki yapı stoku irdelenmelidir
Erzurum’da da deprem riski olduğunun altını çizen HKMO Bölge Başkanı Bülent Yıldırım, Erzurum ve komşu olan illerin tarihsel dönemlerde yıkıcı depremler ile sarsıldığını, önemli hasara uğrayarak, çok sayıda can kaybı yaşandığını hatırlattı.
Erzurum’un deprem açısından durumunu da değerlendiren Bülent Yıldırım, “Erzurum’daki bina stoklarından zemin durumu da dikkate alınarak kötü durumda olanların, bir an önce riskli yapı tespitinin yapılması gerekmektedir. Erzurum’da ve ülkemizde fay hatları belli. Nerelerde deprem olacağı biliniyor, ancak ne zaman ve hangi şiddette olacağı bilinmiyor. Deprem gerçeğini hepimiz kabul etmeliyiz. Deprem konusunda riskleri de dikkate alarak tedbirlerin vakit kaybetmeden alınması gerekir. Yapılması gereken de akıl ve bilimle hareket etmektir. İlimizin içinden ve güneyinden geçen faylar mevcuttur. Güneyde yer alan Palandöken Fay zonu Palandöken dağı boyunca uzanmaktadır. Kuzeyde yer alan Erzurum Fay Zonu ise birbirine paralel çok sayıda faydan oluşmaktadır. Kentimizin güneydoğusunda Börekli ve Tuzcu mahallelerinden geçen fay kent merkezine doğru uzanarak, Kuzeydoğu’ya doğru devam etmektedir.” dedi.
“Kent merkezimizin zemini alüvyon olan illerimizden biridir.” diyen Başkan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti: “Erzurum kent merkezinin zayıf zeminler üzerinde yer alan kısmının kaya üzerinde yer alan kesimlerden daha şiddetli olarak sarsılacağı, bunun sonucunda da hasar oranının fazla olacağı bilimsel olarak nettir. Erzurum kent merkezinin bilhassa ova içerisinde kalan kesimlerinde sıvılaşma olaylarının da yaşanabileceğini göstermektedir. Olası büyüklüğe ulaşan depremlerde belli koşullara sahip zeminlerde meydana gelebilen sıvılaşma, zeminin üstündeki yapıları taşıyamamasına neden olmakta, yapılar depremler sonucunda hasar almaktadır. Bunu arazi yönetimi ölçeğinde ele alıp gerekli çalışmalara zaman kaybetmeden başlamalıyız. Bu bir süreç. Erzurum’da depreme dayanıklı bir kent oluşturmak 6 ay veya 1 yılda gerçekleşemez. Belki 5-10 senelik bir projelendirme yapılması lazım. Ama bir an önce tespitler yapılabilir. Yapıların tespiti, iyileştirilmesi ve yıkıp tekrar yapmak bir süreçtir. Harita ve Kadastro mühendisleri olarak, her türlü veri ve gelişmiş teknolojiyi kullanabilen ve veri oluşturan bir meslek alanına sahibiz. Bu noktada da tüm birikimimizle elimizden gelen desteği sunmaya hazırız.”
Binaları para kazanmak için değil, insanların yaşaması için yapmalıyız
Başkan Bülent Yıldırım sözlerini şöyle sürdürdü: “Kentsel dönüşüm alanlarında veri analizleri yaparak mülkiyet durumlarını oluşturan, yapılacak işlemlerin alt yapısını irdeleyen bir meslek grubuyuz. Haritasını çıkarır, parselasyonu ve imar uygulamasında görev yapmaya yetkiliyiz. Binaların ruhsat sürecinde kontrollerimiz olur. Kat mülkiyetine geçişe kadar diğer meslek disiplinleriyle beraber ortak çalışırız. Bunlar çok ciddi süreçler. Binaları para kazanmak için değil de insanların yaşaması için yapmalıyız. İmar planlarında ve durum krokilerinde deprem fay hatları gösterilmeli. Yapı aplikasyonlarında deprem fay hatları gösterilmelidir. Erzurum’da zaman kaybetmeden bunların uygulamaya geçilmesi lazım, çalışmalara bir an önce başlanmalı, acilen bu kentin dönüşümü için adım atılmalıdır. Bu durumda en akıllıca yaklaşım yapıların deprem sarsıntısını karşılayacak biçimde kurallara uygun hale getirilmesidir. Deprem üretme potansiyeli olan diri faylar belirlenmeli, planlama doğru bir temel üzerine oturtulmalıdır. Aktif fay hatlarının bulunduğu alanlar, taşkın riskli alanlar ve sıvılaşma riski yüksek alanlarda yapılacak etütler doğrultusunda gerekli önlemlerin plan kararına dönüştürülmesi gerekmektedir. Akıl ve bilimle hareket ettikten sonra, Japonya veya başka bir yeri örnek almamıza gerek yok. İlimden, bilimden, mühendislikten şaşmadığımızda zaten gerekli tedbiri almış olacağız. Devletin tüm kurumlarının, stratejilerini, planlamalarını, uygulamalarını bu gerçekleri dikkate alarak yapmaları da bir zorunluluktur. Fay hatlarını haritaların üzerine işlediğimizde imar planlarınızı buna göre belirleyebilirsiniz. Fay hattının nereden geçtiğinizi görür oraya yapı yapmazsınız. Riski düşük yere yüksek kat verir temelini ona göre ayarlarsınız. Riski yüksek yerde ona göre statik hesaplama yaparsınız. Söyleyecek çok daha fazla şey var, yeri ve zamanı geldikçe konuşmaya devam edeceğiz. Bu kentte yaşayan insanların afetlere karşı can ve mal güvenliği sağlanarak kayıpları en aza indirebilmek için; tecrübe, ahlak, liyakat. Her önüne gelen proje üretmemeli, inşaat bilgisinden uzak kimseler inşaat yapmamalıdır. Daha az demir çıkarırım diyen daha hiçbir şey tecrübe etmeden ben yaparım ben bilirim diyenlere gerekli tedbirler önlemler alınmalıdır. Binaları para kazanmak için değil de, insanların yaşaması için yapmalıyız. İmar planlarında ve durum krokilerinde deprem fay hatları gösterilmeli. Yapı aplikasyonlarında deprem fay hatları gösterilmelidir. Bu durum artık salt meslek odaları tarafından dile getirilen değil, devletin tüm kurumları tarafından da, yerel yönetimler tarafından da, hatta vatandaşlarımız tarafından da bilince taşınması gereken bir gerçekliktir. Yer seçimi noktasında; deprem bölgesinde yeni yapılacak yapılar ilimin bilimin aklın ışığında yön verilmelidir. Deprem bölgesindeki illerde toplumsal ve sosyal yaşamın yanı sıra ticari, ekonomik ve tüm mesleki faaliyetler de durmuştur. Bu bağlamda yeni yerleşim yerlerinin kültürel, ticari, ekonomik ve sosyal akışın önemi de bulunmakta olduğu dikkate alınmalıdır. Yer seçimleri için akılcıl ve bilim ışığında hareket edilmelidir. Aynı acıların yaşanmaması için kamu kurumu niteliğinde olan meslek odalarının alınan kararlarda söz sahibi olması gerekmektedir. Planlamanın gerek altyapı ve üstyapı tesislerinin, ekonomik, kültürel, tarihi ilişkileri, risk açısından sakınılması, doğal nitelikleri açısından korunması gereken başta tarım, orman, mera, sulak alanlar, kıyı alanları ile mülkiyet ilişkilerinin bütün olarak ele alındığı bölgesel, kentsel ve kırsal ölçeklerde karşılıklı ilişkilerin düzenlendiği, bilimsel, teknik ve hukuki niteliği yok sayılmamalıdır. Bilimi, tekniği ve hukuku reddetmek sadece yeni afetlere zemin hazırlamaktadır. Bu süreç bizlere en iyi gösterdiği tablo milletimizin dayanışmasıdır. Herkesim varını yoğunu koyarak, ne yapabilirim diyerek gerekeni yaptığını gördük. Aynı dayanışmayı ülkemizde riskli illerimizde bölgelerde devlet kurumlarımızla birlikte göstererek tedbirlerimizi alıp, afet ya da diğer olaylarda çok katmanlı tedbirleri almak içinde göstermemiz gerekiyor. Bizler ülkemizin her zaman emrindeyiz ve yardıma her daim hazır olduğumuzu bildiriyoruz. Bu yaşanan afetlerden dolayı ülkemize, milletimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Vefat eden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet, yaralılara acil şifa diliyoruz.”