Sağlıklı bir çocuğa sahip olmak her anne-baba için çok özel bir durumdur. Anne babalar, doğduğu andan itibaren tüm yaşam koşullarını çocuğa endeksli olarak düzenlemeye başlar. Yatma saati, yemek saati, gezilecek mekânların seçimi, evde izlenecek televizyon programları, evin düzeni vs… Tüm bunlar, çocuğun gelişimi için önemli etkenlerdir. Yine, çocuğun yemek yemesi için desteklenmesi, tuvalet eğitimi için sağlıklı bir yol izlenmesi, yaşına uygun oyuncak seçimi ve sosyalleşmesinin desteklenmesi de ebeveynin dikkat etmesi gereken başlıca hususlardandır.
Sorumluluk alışkanlığı kazanabilmesi için çocuğa küçük yaştan itibaren yaşına, yeteneğine, cinsiyetine uygun görevler vermek gerekir. Böylece bir işe başlama ve sonunu getirme ile ilgili ilk deneyimler yaşayarak öğrenilmeye başlar. Kendi başına bir şeyler başarmak, ihtiyaçlarını giderebilmek, görev almak ve bunu yerine getirmek çocukta kendi kendini denetlemeyi yani iç denetim oluşturmayı meydana getirecektir.
Çocuklarınız “olumsuz” davranışı öğrendikleri gibi, “olumlu” davranışı da sizin yönlendirmeniz neticesinde öğrenebilirler. Eğer siz çocuğunuzla problem yaşıyorsanız problem tek taraflı yaşanamayacağı için bunun bir parçasısınız demektir. Eğer problemin parçası iseniz çözümün de parçası olmalısınız.
Her anne-baba çocuğunun özgüven sahibi olmasını ister ve bunun için çaba sarf eder. Ancak ne yazık ki çoğu aile çocuğunun özgüven sahibi olmadığından yakınır. Çocuğunuzu elinizden geldiğince dışarı çıkarın, parklarda gezdirin; sinemaya, tiyatroya götürün. Hatta imkanlar dahilinde arada bir de olsa işyerinize de götürün. Çocukların en çok ilgi gördükleri yerlerden bir tanesi ebeveynlerin işyerleridir. Orada biraz da tek olmanın etkisiyle fazlasıyla ilgi görürler. Bu da tabi ki çocuğunuzun özgüvenini artırmakta etkilidir.
Aile, çocuğuna kendi ihtiyacından dolayı kızarsa çocukta korku ve değersizlik duygusu oluşmaya başlar. Çocuk der ki “Ailem kendi ihtiyacından dolayı bana kızıyor”. Ailesi tarafından kullanıldığını bile düşünebilir. Örneğin çocuk “Ailem kendi başarı imajını sürdürmek için benim başarılı olmamı istiyor ve bana kızıyor” der.
Günümüz anne-babaları çocukla iletişim konusunda ikiye bölünmüş durumda. Bir kısmı aşırı ricacı diğer kısmı ise oldukça emredici! Hâlbuki ikisi de doğru değil. Öncelikle sakin ve sevecen olmak gerekiyor. Çocuğa bir şey söylerken veya ondan bir şey isterken “Şimdi bana şunu getir!” gibi emreden bir dilden de uzak durmak gerek, “Bana şunu verir misin, çok rica ederim, haydi lütfen” gibi aşırı ricacı bir dilden de… Şimdilerde çocuklar “Ben sana istediğin şeyi getirdim, ama sen bana teşekkür etmedin” diye anne-babalarına hesap bile sorabiliyor. Oysa anne baba çocukla eş düzeyde değildir. Arada bir hiyerarşi vardır. Yani siz anne ve babaysanız, o da çocuktur. Her ne kadar biz bunu görmezden gelsek de anne ve baba evde bir otorite olmalıdır.
Çocuğun duygusal hayatı aslında ruhudur. Çünkü, şu zamanda maddi ihtiyaçlar az çok karşılanıyor. Muhatap addettiğimiz maneviyattır.Dikkatle bakıldığında çocuğun bizden istediği sevgidir. Anne babalar bu sevgiyi verme adına onlarla bol bol iletişim kurmalı, onlara dokunmalı, yeri geldiğinde onlarla çeşitli aktivitelerde bulunmalıdır. Sevgiyle yetişen bir çocuk çevresini de anlayabilir. Ailede sevgiyi alamamış ya da sevgiye doyamamış bir çocuk aslında sürekli bunun arayışı içindedir. Mesela yılışık hareketler, vurup kaçmalar, bazen tükürmeler, inatçılık… Bu nedenle ebeveynler sevgisini çocuğa koşulsuz sunmalıdır.