Lakin Koca bir yüreğimiz var.
Haksızlık karşısında, büyük kalemler suskunken, bizden büyük yazılar bekleyen, her defasında sistemle entegre olmuş, suya sabuna dokunmayan, bilinç altına korku yerleştirilmiş̧ ey halkım !
Sizler, susturulmuş, sindirilmiş, hatta tüm sinir damarları alınmış birer mazlum olarak hayatınıza devam ediyorsunuz. Belki de kendinize Cesur bir kurtarıcı arıyorsunuz… O kurtarıcıların yanında durmak için sizler ne kadar cesursunuz?
Öyle uzaktan uzağa aşk olmaz.
Yakınlaşın da endamınızı görelim…
Her defasında, suçu biz Gazetecilere yüklerken, sizler ise zalimlerin sofralarında, yanlarında yer almadınız mı? Arkalarından küfrederken, yanlarında şiirler yazmadınız mı?
O zaman bizleri değil toplum kendini sorgulamalı. Bu insanları bu makamlara taşırken, gerçek dürüst insanların sokağından bile geçmediniz.
Şimdi sanal Klavyelerden yazıyorsunuz…
Musa nere de ?
Firavunlarla arzı enam ederken, Musa size kurtarıcı mı olsun ?
Bu gün bu ülke’de nice büyük Kalemler, düşünürler suskunken, zurnanın son deliği nasıl “zart” desin ?
Öyle konuşmak, eleştirmek kolay…
Biz çok saraylara yürüdük. Lakin Arkamızda kimseyi göremedik…
Herkes Padişahın sofrasında, karnımı nasıl doyururum derdinde…
Lafı fazla uzatmayacağım…
19 yıllık Gazetecilik mesleğimin sonunda, Soframızdan yiyen düşman oldu bize…
Artık (Firavunlara) kullanılma miadımız geçti…
Herkes kendi sofrasından yesin…
Mazlumların da Allah’ı var !!!