Suriyeli kardeşlerimiz bizim için sadece bir misafir değil. Suriyeli kardeşlerimiz bizim için göçmende değil. Suriyeli kardeşlerimiz bizim için Resulullah (S.A.V) dönemindeki muhacirlerdir. Suriyeli kardeşlerimiz bizim için Muhacir bizde onlar için Ensar'ız. Biz Suriye'den gelen Suriyelileri evlerini terk ederek hicret etmek zorunda kalmış Muhacirler olarak değerlendiriyoruz ve onlara Ensar olabilmek düşüncesi hareket ediyoruz. Bu bizim insanlık vazifemizdir ve Müslümanlık vazifemizidir. Türkiye içinde bile 2 milyon insan bir bölgeden diğer bölgeye gitse birçok problem çıkar. Aynı ülke içinde veya başka bir ülkede de. Fakat gönlünüz genişse ve o insanları kardeşiniz olarak görüyorsanız bunu bir yük gibi telakki etmezsiniz. Ancak Türkiye’de Suriyeli mülteciler dolayısıyla birçok tabii ekonomik, sosyal sorunlarla karşı karşıyayız. Fakat bizim hükümetimiz hiçbir zaman Suriyeli kardeşimizi bir yük gibi görmedi. Allah’ın bize bir emaneti olarak gördük. Bir ensar olarak onlara yaklaştık. Onlar muhacirdir, biz ensarız. Biz büyük petrol zengini değiliz, büyük doğal kaynaklarımız yok. Halkımızdan aldığımız vergilerle Suriyeli kardeşlerimize yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Burası dünya yahu,
Burası bu kadar işte.
Oyun ve eğlence değil, sabır ve imtihan yeri. Burada olacak olur, kalacak kalır, ölecek ölür. Kim daha güzel amel işleyecek ona bakma yeridir dünya. Zayıf da olsan güçlü de olsan, safını belli etmekten sorulacağın bir siyaset meydanı bura. Bugün bakarsın, dünya ayaklarının altında; yarın bakarsın, öz vatanında olmuşsun parya. Her asırda ensarlık da muhacirlik de, müşriklik de münafıklık da insanlar içindir. İnsanlar seçer safını ve buna göre seçilir eylemlere gölge özne olarak insanlar… Çok savaş görmüştür bu köhne dünya, çok kan çok zulüm. Gelimli gidimli son ucu da ölümlü dünyadır ya, yine de insanlar hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıvermeye pek çabuk alışırlar burada.
Her asrın kendine göre nimetleri, nimete hor bakmaktan kaynaklanan kendine mansus belaları vardır. Şu bizim de kenarına iliştiğimiz modern asrın ise hem nimetlerinin âlâsı hem de belalarının hası, adına şarkılar bile yakılan petrol nam kara bir sudur.
Dünya üzerindeki bütün mal, mülk Allah’ındır. O dilediğini dilediği şekilde yapmaya kadirdir. Dünya üzerindeki herhangi bir toprak parçasında bir zalim masuma zülum ediyorsa oraya Müslüman yardım etmelidir. Tarihte Osmanlı bunu birçok defa yapmıştır. Fakat nerede en çok zülum varsa orası bizim önceliğimiz olmalıdır. Neresi bize daha yakınsa, nereye daha çok yardım edebiliyorsak, nereye daha kolay yardım edebiliyorsak orası bizim önceliğimiz olmalıdır. Suriye’deki zülum bize yardıma en muhtaç yerin Suriye olduğunu anlatıyor.
Zaten Suriye, Şam’ı ile, Halep’i ile ümmet-i Muhammed için çok önem arz etmektedir. Bizde var gücümüzle Suriye’ye yardım etmeliyiz. İman etmiş olup da Türkiye’de yaşayan her birimizin, Suriyeli kardeşlerimize/ muhacirlere karşı görevlerimiz bulunmakta. Ensar olarak onlara nasıl davranmalıyız, ne yapmalıyız, ne yapmamalıyız? Bu ve benzeri soruların cevabı Allah resulu sallallahu aleyhi vesellem ve ashab-ı kiramı anlamak ve onların hayatını yaşamaktan geçmektedir. Yani Allah resulu sallallahu aleyhi vesellemin sokakta attığı adım olmalıyız. Ne yaptıysa yapabildiğimiz kadar yapmalı ona benzemeliyiz ki Allah resulu sallallahu aleyhi vesellem gibi düşünmeyi öğrenelim ve Allah bizim çabalarımızı boşa çıkarmasın.
Bizler ensar değiliz, suriye liler ve afgan lar muhacir değil dir, devir peygamber devri değil kaldıki çoğunun müslüman lığı tartışılır ülkesini savunmayıp terkeden bu sefiller den Türkiye ye bir fayda gelmez beyler bu durumu bir değil yüzbin defa düşünün