Öyle bir zamanla ve nesille karşı karşıyayız ki huzur nedir bilmeyen, sabrı tanımayan, hoşgörünün sözlük anlamını bile bilemeyen, sevgiyi kitaplarda dahi okuyamamış, mutluluğu tanımayan ve ne bildiğinin farkında olmayan bir nesille karşı karşıyayız.
Soruyorum şimdi 'Ne kadar oldu sevgiyi hayatımızdan çıkartalı?' Olması gereken sevginin yerine neyi koyduk acaba? Sevginin yerine koyduğumuz her neyse bizi günden güne acizleştirdi ve zayıflattı öyle değil mi? Sevginin yerini alay almış, küçük görmeler almış, hedefsiz, nefret duygularıyla dolu, mutsuz ve zayıf bir hayat başlamışız. Sevgiyi bir kenara bırakırken ahlakı ve değerlerimizi de yanına bırakıvermişiz.
İnsan sosyal bir varlıktır. Bu nedenle diğer insanlarla uyum içinde ve birlikte yaşamak zorundadır. Birlikte yaşamanın en önemli kuralı ise karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörü çerçevesinde yaşamaktır. Hoşgörüden uzak olan insanların hayatı çekilmez bir hale gelir böylece birbirinden uzak, insan ilişkileri zayıf, sağlıksız toplumlar meydana gelir.
Yaşadığımız dünyanın şartları değerlendirildiğinde insanın en çok ihtiyaç duyduğu şey yine insandır. Tek başımıza kaldığımızda dostlarımıza, arkadaşlarımıza, diğer insanlara ihtiyaç duyarız. Bu insanlarla bir arada olduğumuzda en ufak şeylere kızar, onları yargılarsak yalnız kaldığımızda sığınacak bir liman bulamayız.
Bu nedenle birlikte yaşarken diğer insanlara karşı saygılı ve hoşgörülü olmaya dikkat etmeliyiz.
Karşımızdaki kişinin bir hatasını gördüğümüzde onu hemen yargılamamak ona olumsuz davranmamak gerekmektedir. Çünkü hepimiz insanız ve hatalar yapabiliriz. Hiç kimse hata yapmak istemez ancak bazen başımıza olumsuz durumlar gelebilir. Önemli olan karşımızdaki kişi ile empati kurarak onun bu davranışı karşısında onu anlamaya çalışmaktır. Hoşgörülü insanlar toplumun diğer fertleri tarafından da daha çok sevilir.
Her canlı varlık gibi doğuyor, büyüyor ve ölüyoruz. Bu süreç içinde, yaşadığımız ailevî ve sosyal koşullar çerçevesinde kendimize bir yol çizmeye çalışıyoruz. Sahip olduğumuz fiziksel imkânları zorlayarak...
Bütün bu çabalar, kişisel ve ruhsal anlamda pozitif bir evrim mucizesini gerçekleştirmek uğruna.
Bir insan; diğer insanlara, olaylara, konulara hoşgörülü yaklaştığı sürece mutlu olur. Bu mutluluk, diğer insanlarla paylaşıldığı ölçüde de artar, yayılır. Bugün düşünceleri sebebiyle birbirine düşman insanların var oluşu hepimizi üzmektedir. Düşünce ve görüşlerin farklılığı, iyi niyet ve hoşgörü sınırları içerisinde geliştiği ve yayıldığı sürece, düşünce dünyamıza bir zenginlik kazandırır. Bütün insanların tek düze bir yaşayış ve düşünceyi paylaşması, insan yapısına ters düşer. Elbette hepimiz değişik konularda, değişik görüşleri taşıyabilir ve o konularda farklı görüşler ileri sürebiliriz. Önemli olan, bu görüşlerin hoşgörü sınırları içerisinde ortaya konulmasıdır.
Öğretmen-öğrenci, çocuk-aile, amir-memur vb. her kesimden, her kişinin birbirlerine hoşgörü gözlüğüyle bakmaları, birbirlerine tahammül etmeyi öğrenmelerinin önemini kavradığımız an, toplumumuz birlik ve beraberliğin huzur ve mutluluğuna erecektir.