Sokak çocukları diye bir kavram vardır dünyamızda, nedir arkadaş bu sokak çocukları demeyiz, lan sokak çocuk mu doğurur demeyiz, onları sokak çocuğu olarak biliriz. Çoğunun anası, babası yoktur yetimhanelerden kaçmışlardır, kiminin vardır ama aile içi şiddetten, ensestten kaçmıştır sokaklara ve artık sokak çocuğu olmuştur.
Çoğumuzun yapış yapış bir “ayy, yazıııık!” zihniyetiyle acıdığı, fakat yanımıza yaklaştıkları zaman çantalarımıza göz kulak olup içimizden “ayy, pis!” diye geçirdiğimiz çocuklardır bunlar.
Ellerinde tiner, bali gibi hem ucuz hem erişmesi kolay sentetik uyuşturucular vardır. Aslında ellerindekiler onların hayalleri, çocuklukları, yaşayamadıkları sevgidir belki de.
Onlar bizler kadar şanslı değiller be kardeşim, bizim gibi istediklerine kolay kolay erişemezler, biz gidip istediğimiz yemeği yerken, istediğimiz kıyafeti giyerken onlar hep bizlerin eskilerini giymek, artıklarını yemek zorunda kalıyorlar. Bizleri parka, gezmeye, alışverişe, eğlenmeye götüren analarımız, babalarımız var kardeşim, onlarınsa hayalleri var tiner, bali poşetinde yaşadıkları.
Sevin be kardeşim bu çocukları dışlamayın, ellerinden tutup, bölün ekmeğinizi ikiye,oturup beraber yiyin, mutlu edin. Onların ne anneler gününü kutlayacak anneleri nede babalar gününü kutlayacakları babaları yok yanlarında. Onlara baba olun, abi olun, abla olun, anne olun, arkadaş olun yüzlerini güldürün sevin be kardeşim bu çocukları. Onların en büyük ihtiyacı sevgi kardeşim başka bir şey değil.
“Acınma”ya değil, “sevilme”ye muhtaç olan çocuklardır bu çocuklar. Onlar için bir şeyler yapmak istiyorsanız eğer, oturun yanlarına sohbet edip, dertleşip, insan olduğunu hissettirip, yanaklarından şapır şupur öpmeniz gerekir.
Sokak çocuğu diye bir şey yoktur. Onlara bakmaya üşenen insanların saçma sapan BAHANE’leri vardır..!
Kafamızı kaldırmadan yürümek mümkün olsa da o şekilde yürüsem diyorum bazen. Caddeler de, kaldırım kenarlarında, köprü altlarında, virane olmuş evler de. Onları görmemek mümkün mü? Bu çocukları sokaklar mı doğuruyor da isimleri her birinin sokak çocuğu.
Kimler hangi maksatla bu çocuklara bu ismi layık gördüler. Bazısının ismi bile yok bir ıslıkla kalkıyor, oturuyor. Onlar bu hayatı yaşamaktan mutlular mı ki! Kimse onlarla röportaj yapmıyor, kimse televizyon kanallarında 1 dk. da olsa zaman ayırıp göstermiyor.
Hastalandılar mı bu çocuklara kimse ıhlamur kaynatıp içirmiyor. Kimse atletin terlemiş hadi değiştirelim demiyor. Peki bu sokak çocuklarının anne ve babalarıyla neden tanışmıyoruz!
Bu çocuklar gökyüzünden inmedi ya. Yaşamak için uygun mu karanlık sokaklar. Köprü altların da bile uyumalarını engelliyoruz bazen. Peki sıcak bir oda, yatak, yiyecek, içecek veriyor muyuz? Bu çocuklar hayır efendim illaha ki ben kar altında uyumak istiyorum. İliklerime kadar kışın ortasında üşümekten haz alıyorum. Sudan nefret ederim, temiz çamaşır giymem mi diyorlar.
Uyuşturucu batağına düşmüş gençler diyorduk eskiden hani genç şöyle yaşı körpecik 17-18 diye bileceğimiz. İnanın şuan ilk okul bebesi diye tabir ettiğimiz masum yavrular bu yolda. Öyle ki bu çocuklarının anne ve babaları başlarında isimleri bile var bu çocukların. Peki nereye gidiyoruz. Kim tutacak kaldıracak bu bataklığın içinden bu masum evlatlarımızı.
Anne baba demek çocuğunu dışlamak bağırmak dövmek mi demek. Ceza veriyorum diye odanın kapısını mı kitlemek. Bu bataklıktan bu çocukları bu şekilde kurtaracağımızı kim söylüyor.
Çocuk olmak bu zamanda korkusuzca oynamak diyorum.
İllaha ki kulaklarımıza bir şeyler iliştirilirdi. Sakın kimseden bir şey yeme, tanımadıklarınla konuşma!
Bu telkinler o kadar fazlalaştı yanına o kadar şeyler eklendi ki çocuklar özgürce nefes bile alamıyor onu hissede biliyorum.
Nasıl düzelte biliriz bu bataklıkların içine atılmış masum yavrularımızı. Nasıl onlara isim koyabiliriz onları düşünelim. Herkes elini kalbine koysun ben ne yapabilirim diyebilmek mesela. Özellikle sokaklarda dilendirilen çocuklar emekle çalışmayı öğrensin alın teriyle para kazanmayı öğrensin. Bu sokaklarda dilendirilen çocukları devletimiz almalı. Onları okula yazdırmalı aileler koruma altına alınmalı. Bu çocuklar yaz tatilinde yeri gelecek ayakkabı boyamalı, yeri gelir çay ocağında çay dağıtmalı. İnanın o zaman bu nahoş hayat onlar için anlam kazanır. Dilenciliği meslek haline getirmiş kimseler de bu işin sonu geldiğini görmeli.
Kimi kimsesi olmayan evlatlarımız bir çok isim altında yuvalar da yerleşiyorlar. Bu yuvalarda geçici anne babaları oluyor bu olaya çok sevindim açıkçası. İsteğim şu ki devletimiz 18 yaşından sonra da ilgilensin gerçek hayat o zaman başlıyor. Manevi hayat diyelim buna.
Ahlaki eğitimi minicik bedenler çok güzel şekilde kavrıyor. Eğer minicik bedenken onlara ulaşırsak gerek din ve ahlak olarak onları eğitebiliriz. O zaman bu uyuşturucu gibi lanet ötesi şeyleri kullanmayı bırakın yanından bile geçmezler.
Maalesef yolda yürürken ayık yürüyen insan bulmak zor hale geldi diyebilirim. Bir çok insan bunda yaş bile veremiyorum. Bir çok vakayla karşılaştım istemsizce. Bu olaylar maalesef artıyor gençler tükeniyor. İlerisi için daha tehlikeli sonuçlar çıkacağı düşüncesiyle endişelim.
Önceleri kız evine erkek tarafı kız bakmaya giderdi. Kız tarafı erkek tarafına oğlunuzun içkisi-sıgarası- kumarı var mı gibilerinden saçma sorular sorardı. Erkek tarafı var olan birçok şeye elbette ki yok cevabını verirdi.
İnanın yukarda zikrettiklerimiz devede kulak kaldı şu an.
Kız erkek ayrımı yapmaksızın hepsi hayatın sosyalitesi oldu. Bilakis bunları kullanmayan dışlanır pozisyonuna geldi. Tek korkumda uyuşturucu gibi belasını da içimize sindirmemizdirBunun için bunlara göz yummayalım.
Demek ki sokaklar çocuk doğurmuyor, çocukların anne ve babası var. Sizler evlatlarınıza sahip çıkın. Onları dışlamak yerine nerden tutup kaldıracağım diye düşünün.
Evlatlar sizindir sokakların değil!