Kültürel yozlaşma bir milletin kültürel değerlerini kaybetmesi, aslından uzaklaşmasıdır. İnsanların kendi kültürlerini hiçe sayarak başka kültürlerden etkilenme durumuna kültürel yozlaşma denir. Yani yabancı kültürlerin olumsuz etkisi ve toplumun kendi öz değerlerine yeterince sahip çıkmaması sonucu meydana gelen kültürel bozulmadır. Ben de kültürümüzdeki kayıpları ,yozlaşmayı dile getirmeye çalışacağım. Bizler toplum olarak her geçen gün kendi değerlerimizi bir köşelere atıp,başkalarının kültürünü kendimize mal edip yerleştirmeye çalışanlar olduk ne yazık ki. Bizi biz yapan değerlerimizi görmemezlikten gelip, batının her türlü abuk subuk düşüncelerini, bizim olmayan fakat bizimmiş gibi gösterilmeye çalışılan bu gelenekleri kendimize neden niçin alıp uyguluyoruz anlamakta hep güçlük çektiğim konudur. Ben elbette Batıya karşı değilim,ama her millet kendi kültürünü korurken benim kültürüm neden ayak altı ediliyor.Batının bizleri sömürmek için kullandığı bu saçma sapan adetlerini neden kültürümüze yerleştiriyoruz.Elbette teknoloji çağındaki her türlü teknolojiyi kullanacağız , ama bunlar bizim kim olduğumuzu bize unutturmamalıdır.Kendi kültürümüzde nereden çıktığı çoğu zaman belli olmayan bir sürü hurafeleri neden kendimize, dilimize,kültürümüze yerleştiyoruz.Dış kaynaklı ne varsa aldık bizimmiş gibi kullanmaktan adeta gurur duyar hale geldik’bize ne oldu’ nereye gitmekteyiz.
Türk vatandaşı olarak sokaklarımda caddelerimde gezerken etrafıma baktığımda,sanki Amerika’da,İngiltere’de veya başka bir ülkedeymişim gibi dolaşmaktayım.Her yerde yabancı isimler, her yerde yabancı lokanta ve mağaza isimlerine şaşkın bir vaziyette bakarak acımı içime gömüyorum ve ’ne oldu bize’ diyorum. Ben Tükiye haricinde bir yere gittiğimde hiç kimse lokantasına veya mağazasına neden türkçe isim koymuyor?! Çünkü; onlar kültürlerine sahip çıkıyorlar ve bizim gibi özüne yabancılaşmışları sömürdüklerini çok iyi biliyorlar. Aynı yozlaşma dilimizide aldı götürdü. Hele gençliğin dilinde yarı türkçe yarı ingilizce konuştuklarına çok şahit olmuşumdur. Mesela:iki üç arkadaş karşılaşıyorlar ’hello Ayşe nasılsın bakalım? Yeee çok iyiyim kanka! Bakar mısınız özentiye? Birbirlerinden ayrılırken de ’si ’uu’byeee’v.s görüşürüz. Maalesef türkçemizin can çekişiyor. Yıllarca yapılan batı propagandasına artık pirim vermeyelim. Kendi kültürümüze değer verelim ve kültürümüzü yaşatalım. Bizler tarihimizi ve geçmişimizi unutmamalıyız. Kültürümüzü geleceğimize daima taşımaya gayret etmeliyiz. Bu tip konular bazı insanlara çok ufak tefek ayrıntılar gibi gelebilir sevgili dostlar ama, emperyalizmin en tehlikelisinin kültürel emperyalizm olduğuda bir gerçektir, unutmayalım.
Yozlaşma sözlük anlamı olarak bir şeyin özelliklerini kaybetmesi, özünün dışına çıkması gibi anlamlara gelmektedir. Küreselleşen dünya diye bir ifade var. Hepimiz mutlaka bir yerlerde duymuşuzdur. Dünyanın küreselleşmesi demek dünyanın diğer ucunda meydana gelen bir olayı anında duymamız, yeni çıkan bir üründen hemen haberimizin olması, bir moda akımının saniyeler içerisinde bizi de etkilemesi demektir. Örnekler çoğaltılabilir. Televizyon, internet vb. aracılığı ile insanlar istenilen yönde düşünmeye, giymeye, beslenmeye kısacası istenilen yönde yaşamaya yönlendirilmektedir. Bu durum yerel kültürlerin yok olmasını beraberinde getirmektedir. Dış kaynaklı bu etkilenmeler birçok kültürü ele geçirdiği gibi bizim kültürümüz açısından da çok önemli bir tehdit haline gelmiştir.Dilimiz, örf ve adetlerimiz, giyim kuşamımız, eğlenme anlayışımız, özel günlere bakışımız gibi aklınıza gelebilecek daha onlarca alanda yozlaşma alabildiğine hızlı bir biçimde devam etmektedir. Mesela konuşmalarının arasına yabancı kelimeler katmayı marifet zanneden bir Türk genci kültürüne verdiği zararı anlayamamaktadır. Bunun sebebi de yine yozlaşmanın etkisi ile insanların milli ve dini değerlerden uzaklaştırılmasıdır. Her açıdan yozlaşmış bir kültürün bireyleri için hayatın anlamı sürekli tüketim, eğlence ve yeme içme haline gelmiştir. Yozlaşma tüketime dayalı hale getirilmek istenen dünyada, insanlığa hükmetmek isteyen efendilerin en büyük silahıdır. Tüm insanları tek tip -düşünmeyen, sorgulamayan- hale getirmek amacıyla sürekli bir yozlaştırma faaliyeti sürdürülmektedir. Aklı başında bireyler olarak bizlere düşen milli kültürümüze sahip çıkmak ve bizim olan değerlerin gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamaktır.Bir milletin kültürel değerlerini kaybetmesi, aslından uzaklaşmasıdır. İnsanların kendi kültürlerini hiçe sayarak başka kültürlerden etkilenme durumuna denir.Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütününe kültür denir. İşte bu değerlerin ve araçların kaybedilmesi yada bunların yerine yeni ve yabancı unsurların katılması süreci kültürel yozlaşma olarak adlandırılır. Sosyolojik olarak, kültür bizi saran, geçmişte yaşayan insanlardan öğrendiğimiz toplumsal mirastır. Bu mirasın kaybedilmesi yozlaşmaya neden oldur.
Kültür emperyalizminin en genel tanımını ‘’bir toplumun bir başka toplum tarafından medya, ekonomi, siyaset veya teknoloji yoluyla baskı altına alınması ve kültürlenen toplumun manevi olarak sömürülmesi‘’ olarak ele alabiliriz.Emperyalizm, bir toplumun, bir başka toplumun ürettiği artı ürünü ya da artı değeri, doğrudan ya da dolaylı olarak kendi ekonomisine aktarması” olarak tanımlanabilir. Kültür Emperyalizmi, emperyalist bir ülkenin kendi kültürünü, sömürdüğü veya sömürmek istediği ülkeye aşılamak istemesi olayıdır. Sosyal antropoloji açısından “kültürlenme” denilen bu olay, kültürün her alanı için geçerlidir. Kültür emperyalizmin bilinen emperyalizm olgusundan farkını tek cümleyle açıklayacak olursak ; herkesin üstünkörü de olsa bildiği emperyalizm olgusu, toplumun sömürdüğü toplumda bulunan maddi değerleri kolay ve ucuz bir yolla kendi himayesine geçirmesidir. Kültür emperyalizmi ise toplumun, sömürdüğü topluma kendi kültürünü aşılaması ve ona öz kültürünü unutturmasıdır. Kimliği belirleyen önemli unsurlar arasında etnik, dinsel farklılıklar, ekonomik-sınıfsal ayrımlar, aile geleneği, dil, cinsiyet vb. gösterebiliriz. “Ben” ve “ötekinin’’ algılanması kimliği bir “aidiyet” sorunu olarak ortaya çıkarır. Bu ise; bütün kimliklerin ilişkisel olduklarını ve farklılığın olumlanması demektir. “Ötekini” göz ardı ederek kimliğimizi oluşturmamız mümkün değildir. Zevklerimizi, arzularımızı, bakış açılarımızı, fikirlerimizi ve inançlarımızı kendi başımıza yoktan yaratamayız. Bunları belirli bir kültür ortamında gerçekleştiririz. Bu kültürel kimliğin tanımlanması ve ifade edilmesinin ön-koşuludur. Kültürel kimlik var olmadan hiçbir kişi var olamaz.Fakat son yüzyılın en önemli olguları arasında başı çeken ‘’Küreselleşme’’ olgusu, kitle iletişim araçlarıyla tüm kültürleri dümdüz etmeye ve tek tip bir kültür oluşturmaya başlamıştır. Bunu, birçok büyüklü-küçüklü binanın bulunduğu muazzam bir şehrin komple yıkılarak dümdüz bir hale getirilmesine benzetebiliriz. Birçok kültürü barındıran bu şehri dümdüz etmeye başlayan araç küreselleşme olmuştur. Dünyanın neresinde olursak olalım bize en uzak olan yerden bile anında, rahatça haber alabildiğimiz yüzyılda, aslında bir ‘’Kültürler Sentezi ‘’ oluşturuyoruz.