Vefalı olmak bize yapılan bir iyiliği unutmamak aradan zaman geçse sahip olduğumuz minnet duygusunu her zaman sürdürmek demektir. Çok uzun yıllar sonra bile artık görüşmediğimiz kişileri arayıp sormak bir vefa örneğidir. Sadakat ise gönülden bağlılık anlamına gelmektedir.
Vefalı ve sadakatli olmak iyi huylar taşıyan insanların özellikleri arasında yer almaktadır. Bu insanlar her zaman başkaları tarafından aranıp sorulur ve hiçbir zaman yalnız kalmazlar. Telefonumuz çaldığında telefonun diğer ucunda artık görüşmediğimiz bir kimsenin sesini duymak ve o kişinin bizim halimizi hatırımızı sorması bizi çok mutlu eder. İşte bu insanların yapmış olduğu bir vefa örneğinden başka bir şey değildir. Vefalı olmak bizi diğer insanların gözünde yüceltir ve her zaman iyi olarak anılmamızı sağlar. Bu durum aynı zamanda karşımızdaki kişiyi de mutlu eder ve böylece toplumun bireyleri arasında da iyi ilişiler gelişir. Hem kendimizi hem başkalarını mutlu etmek için vefa ve sadakati hayatımızdan hiçbir zaman çıkarmamalıyız.
Sadakat,kelime olarak; Doğruluk ve dürüstlük üzerine kurulmuş samimi ve sağlam dostluk, içten bağlılık ve gerçek dostluk kalb doğruluğu, samimiyet ve ihlas anlamında bir İslâm ahlakı terimi. Doğru olmak, sözünde durmak ve sözünü yerine getirmek anlamina gelen sadaka (sa-da-ga) fiilinden türemiş bir isimdir.(İslam Ansiklopedisi)..
Doğru muamelede bulunmak, sıdk ve ihlâs ile dostluk etmek, herhangi bir kişisel çıkar ve garazdan uzak ve her yönüyle Allah rızası için halis olan dostluk da sadakattir. Sadakat; daha ziyâde kardeşinin Allah rızası için iyiliğini istemek ve ona hayır hak olmak, kardeşlik ve dostlukta hâlis ve samimi olmak anlamlarında kullanılır. Herhangi bir doğruluk ve dürüstlüğe de sadakat denilir. Zıddı hıyanettir. Sıdkın (doğruluğun) zıddı ise kizb (yalan)dir…(Muhiddin Bağçeci)…
Dürüstlüğü ilke edinmek aynı zamanda İmani bir zorunluluktur…Zira hayat rehberimiz Hz..Muhammed (sav)…”Bizi aldatan bizden değildir”(Müslim.İman bahsi)…İman ise kuru bir iddiadan ibaret değil,içi dolmayan bir söylem değildir…Allah(cc) Kur’an’i kerimde,İman ve imanın tabii sonucu olan ameli birlikte zikretmiştir…Mesela,bardağın içerindeki zehire inanmak yeterli değildir,aynı zamanda içmemek gerekir ki; O zehirin tehlikesinden korunmuş olalım….Bu bağlamda sadakat ihtiyari değil,mecburidir.Ayrıca Münafıkların özellikleri anlatılırken,aldatma ve yalan Münafıkların vasıflarının başında yer tutmaktadır… Güncel hayatta ise,uzun ve sağlıklı ilişkilerin doğruluk üzerine bina olunduğu ,yalan ve hiyanet üzerine kurulan ilişkilerin sonunun hüsranla bittiği bilinen bir gerçektir…Hal böyle olunca,evliliklerde “Sadakat” bir zarurettir…Zira,eşler hayatı beraber yaşayan,birbirlerine en yakın kişilerdir…Sadakat üzerine bina edilmiş bir ailenin alacağı meyve mutluluktur…Tabi bunun ahiret te getirisi ise, Dünyada elde edilen mutluluk ile kıyas edilemeyecek kadardır…
Dürüstlük insanda bir ahlâk melekesi haline geldiğinde,elbette ki tüm diyalog ve ilişkiler bu ilke üzerine bina edilecektir….Peygamberimizin sadakatine düşmanlarının bile şehadet ettiği unutulmamalıdır…İnananlar için yegane örnek olduğundan,sadece O’nun izini takip etmek de yine Mü’minlerin görevidir…Hayat arkadaşımız,kulluk yürüyüşümüzde en yakınımızda duran eşimiz dahi bizden emin olamazsa?...
Ailenin temeli atılırken,yani daha kız istenmeye başlandığında taraflar bir birlerine karşı sadık olmalıdırlar…İlla istediğini elde edebilmek için,olmayan vaatlerde bulunmamak ve var olan eksileri özellikle saklamamak gerekir…Yapamayacağımız vaatlerde bulunulmamalıdır…Allah (cc) Şöyle buyurmuştur” Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında bir gazab (konusu olması) bakımından büyüdü (büyük bir suç teşkil etti). (Saf Suresi, 2-3)...Daha sonraki süreçte de mutlaka doğruluk esas alınmalıdır…
Sadakatın zıddı ihanettir…İhanet ise kişilksizliğin,kimliksizliğin neticesidir…Ve bu sıfat Müslüman bir eşe asla yakışmamaktadır….Aldatmanın mazereti olmaz bu aldatma ister söz ile,isterse fiil ile olsun fark etmez…Aslında aldatan insan karşıdakini değil önce kendisini aldatmış olur…Zira kişi önce kendisine dürüst olmalıdır…Kendilerine karşı dürüst olmayanların,karşı tarafı aldatmaları kaçınılmazdır...Sadakat, hayatın her yönü için elzemdir.Mesela,kadın bir yere gitmek için izin alırken bile sadık olmalı, ya da her hangi bir şey için para alacaksa,harcayacağı yer için eşini aldatmamalı…Ya da erkek, aynı şekilde hayatı ilgilendiren her hangi bir şey de,ailesine, eşine doğruluk ilkesine göre hareket etmelidir..Böyle olunca ancak güven te’sis edilir, Velev ki hayata dair bir zorluk dahi olsa, sonuç olarak ta mutlu,huzurlu bir beraberlik yakalanmış olur... Mutluluğun sağlanmasında en önemli unsur eşlerin birbirlerine sadakatlarıdır. Bırakın eşlerden birinin diğerini aldatması, birinin kalbinde “acaba beni aldatır mı” şüphesinin bulunması bile yuvada huzursuzluğun çıkmasının sebebidir. İşte bizim değerlerimiz, eşler arasında koymuş olduğu güzel ölçüler manzumesi ile bu duygunun bile yaşanmasını önlemiştir. Yuva bu sebeple huzurlu ve mutludur. Bunlar bilir ve inanırlar ki Allah’ın bir ismi de “Es Sadık”tır.(Nevzat Laleli)
Bunun içindir ki,aldatmayı Kur;ân yasaklamış ve Sevgili Peygamberimiz de münafıklığın alâmeti olarak saymıştır… Çünkü aldatma olgunsuzluk, onursuzluk, sebatsızlık, vefasızlık kısacası Allah;ın verdiğine razı olmayış, küfran-ı nimette bulunuştur. Müslüman hem eşiyle hem de diğer insanlar hatta canlı ve eşya ile ilişkilerini sadakat ahlâkı üzere, doğruluk, dürüstlük ve açıklık ilkesine göre düzenlemelidir. Eşler hem evdeki görevleri açısından, hem de iffetlerini korumaları açısından birbirlerine karşı sâdık olmalıdırlar. Eşinin durumundan memnun olmayıp sadakatsizlik göstermek, başka insanların güzelliğinden yararlanma açgözlülüğünden, başkasındakileri merak etmekten, para veya menfaatten, aldatılmaktan yahut kandırılmaktan kaynaklanabilir ki bunların hepsi sonuçta bir aldanışı ve aldatışı ifade eder.
Kadın, ailesine sadakat göstermeyen erkekten intikam almaya kalkışmamalıdır. Zira, nihai planda herkes kendi karakteri ve kişiliğinin gereğince hareket ettiğine göre, herkesin fiili kendisini bağlayacaktır ve herkes kendi hesabını verecektir…(Prof.Dr.İbrahim Emiroğlu)…
İslâm,koyduğu eşsiz değerlerle mutsuzluğun önünü kapatmış,Dünyada bile eşi olmayan huzur ve mutluluğun yaşanmasını sağlamıştır…Diğer”İzm”lerin insana ve dolayısıyla aileye huzur verebilmesi ise mümkün değildir…Çağdaş söylemler ise, içi boş olan kof sözlerden ibarettir…Vesselam..