Ülke gündemi son günlerde oldukça kalabalık konulardan oluşuyor. Kimisi ekonomiden dem vururken kimileri ise ellerine almış olduğu balonu şişirerek kendilerince önemli bir konu yakaladıklarını sanarak sanal gündemler oluşturmaya çalışıyor.
Ağacın kurdu kendi içerisindedir misali, birçok kişi yönetimi değiştirebilmek için gerek içten gerekse dıştan almış oldukları gazlarla var güçleri ile çalışıyorlar. Geçenlerde merhum Mehmet Ali Birand’ın hazırlayıp sunduğu 32. Gün belgeselinin 28 Şubat için hazırlanmış olan versiyonunu izledim. Belgeselin içeriği tamamen Refahyol hükümetinin 28 Şubat post modern darbeye hazırlık yapmış gibi bir profil oluşturduklarına şahit oldum.
Yani belgeselin yanlı bir tutum içerisinde hazırlandığı başından sonuna kadar sırıtıyordu. Sanlı Refahyol hükümetinin hiçbir iyi politikası olmamış ülkeyi kaosa sürüklemiş. Belgeselin ana teması bu yönde hazırlanmıştı. Oysaki o dönemde ülke ilk defa ekonomik olarak kara geçmişti ve başta memurlar olmak üzere işçisi ve esnafına kadar birçok kesim rahatlamış ve oluşturulan havuz sistemi ile devlet zarar etmekten kurtarılmıştı.
Fakat o dönemde medyayı da arkasına alan şer güçler yine ülkemiz üzerindeki hain planlarını hayata geçirmiş ve sanki ahlaklı, imanlı ve bu ülkeyi gerçekten seven ümmet ve vatansever kişilerin ülkeye zarar vermiş gibi göstererek merhum Necmettin Erbakan gibi bir lideri suçlayarak hükümetin düşmesine neden oldular.
Özellikle bu şer güruh 2003 yılına kadarda bu etkilerini devam ettirdiler. Hatta o kadar ileri gittiler ki, tek başlarına demokrasiyi de hiçe sayarak ve hatta kendilerince oluşturdukları suni yasalar ile partiler kapatıp açmaya kadar ve hatta cumhurbaşkanlığı seçimlerine dahi el uzatabilecek duruma geldiler.
Fakat şükürler olsun ki Yüce rabbimin hesabı daha hızlı bir şekilde kendisini gösterdi ve ülkemin güzel insanları uyandı. Reisimiz Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı ülkenin dümenine getiren halkımız bu defa dünyaya meydan okuyarak özellikle Orta doğuda Türkiyesiz bir adım bile atılamayacağını gösterdi.
İlk etapta Davos zirvesi ile başlayan bu Osmanlı uyanışı zamanla NATO toplantılarına kadar devam etti. Tüm şer güçler bir araya gelerek ülkemize ayar vermeye kalksa da başta dik duran Reisimiz Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan bu durumun ilerlemesine engel oldu.
Artık ülke olarak başta birlik ve beraberliğimiz ile gerek savunma sanayimiz ve yazılım geliştirme teknolojimiz ile gerekse ülkemizin adı ile bölgede bizsiz bir hesap ve plan yapılamayacağını tüm dünyaya ispatladık.
Elbette ki sancılı bir dönemden geçiyoruz. Bunun bir bedeli olacaktır. Rabbim daha ağır bedeller ödememizin önünü kessin İnşallah. Dualarımız bu yöndedir. Kim benim ülkem için bir taş üzerine bir taş ekliyorsa şayet onun elini öpmek benim boynumun borcudur. Unutmayalım, zafer inananlarındır. Bizler ise inanarak bu yola girdik. Rabbim bu yoldan zaferle çıkmamızı nasip eylesin.