Seksenli yıllarda yurdum insanının en büyük özelliklerinden birisi de güven idi. Nasıl bir güven diye soracak olursanız, özellikle alıcı ile satıcı arasındaki güven son derece önemli ve bir o kadar da kutsaldı.
Tabi o dönemlerde kart yok, insanlar taksitli alışverişlerinde senet bile kolay kolay kullanmazlardı. Hatta senet lafı bile açılınca esnafın yüzü kızarır, olur mu hiç diye söylenmeye başlardı. Bu durum doksanların ilk çeyreğine kadar devam etti ve ardından esnaf bu defa da senetle satışa başladı.
Her ne olduysa alıcı ile satıcı arasında büyük bir güven problemi oluşmaya başladı. Artık esnaf senetsiz satış yapmıyor ve isterse kardeşim olsun mantığıyla alışverişini senetler ile devam ettirmeye başladı. Ardından bu güven yerini iki binli yılların ki kart kullanımının aktifleşmeye başladığı yılları olan 2004 yılına kadar sürdü.
2004 yılından itibaren bu defa da artık kredi kartı kullanımı aktif hale gelince satıcı ile alıcı arasında senet olayı rafa kaldırıldı ve artık kredi kartına taksit olayı başladı. bu taksit sayıları öyle bir aşamaya geldi ki 24 ay ile 36 ay arasında değişen ödeme seçenekleri insanlara çok cazip geldi.
İşte ne olduysa ondan sonra oldu. İnsanlar uzun vadeli ödemeleri yaparken bir süre sonra sıkılmaya ve ödeme yapmamaya başladı. Bu defa da kredi kartı mağduriyetleri meydana geldi. Birçok vatandaş kredi kartı mağduru oldu. Kimisi işini kaybetti, kimisi eşini kaybetti, (boşandı) kimisi şerefim dedi, kimisi canını kaybetti.
Oysaki seksenlerde satıcı alıcıya senet konusunu bile açmaya utanırken, şimdilerde ise bırakın esnafı kardeşin bile kardeşe güveni kalmadı. Oğul babadan istiyor, baba yanımda yok diyor. Neden mi? Ya ödeyemez ise diye düşünen babanın bile oğluna güveni kalmadı. Nasıl ki silah icat edildi mertlik bozuldu, işte kredi kartı da icat edildi güven bozuldu.