Aslında bir an için düşünüyorum da, rivayet odur ki, Şanlıurfa dünyada kurulan ilk beş şehirden bir tanesi tarihin kültürün edebiyatın, şiirin, müziğin, inancın ve kısacası birçok alanda Şanlıurfa'nın en'ler şehri olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor.
Fakat şu an için düşünüyorum da bu güzelim şehrimizi elimizden almak için başka milletler adeta biri birleriyle yarışırken ne acı ki şehrin gerçek sahipleri olan bizler şer güçler kadar şehrimize ilgi göstermiyoruz. Bu kadar muhteşem bir şehirde yaşıyoruz. Her yönüyle artıların yaşandığı bir şehri sahiplenme konusunda hiç kimse üzerine düşen görevi gerçek manada uygulamıyor ve yerine getirmiyor.
Şehrin kemikleşmiş beyinleri halen o eski Urfa türküsünde olduğu gibi eski hamam eski tas, gençlerinde bir şeyler yapabilmeleri için çaba sarf edilmiyor. Yani kısacası bir şeyler yapmak isteyenlerinde önü hep kaya hep taş hep engebe.
Bu durum nereye kadar bu şekilde sürecek? Bunu anlamaya çalışıyorum.
Aslında ümitsiz de değilim hani. Çünkü yeni yetişen genç nesil bu konuda bir şeyler yapmaya çalışıyor. Şehri için riskler alıyor ki ben bu alınanlara risk demiyorum geleceğe yönelik çalışmalar diyorum bu konuda her kemsin üzerine düşeni yapması gerektiği inancını taşıyorum.
Özellikle üniversiteden sanat alanına turizm'den kültür alanına kadar kısacası her konuda artık insanların elini taş'ın altına koması gerektiğine inananlardan birisiyim. Şanlıurfalı atağa kalkacaktır. Şehrine ve şehrin değerlerine sahip çıkacaktır. Bu gün olmasa da yarın mutlaka olacaktır ve bu şehrin gerçek sahipleri bu şehri hak ettiği yerlere taşıyacaktır.