Yüce Allah insanı yaratırken özenle ve eşsiz bir şekilde yaratarak onu yaratılmışların en üstünü olarak dünyaya gönderdi. Bu özelliğiyle de insanın emrine yaratmış olduğu tüm maddeyi onun emrine verdi. Sadece insanın diğer yaratılmışlardan tek farkı, nefsinin olması ve dünyadaki Allah'a karşı olan görevlerini bilmesi yeterliydi.
Aynı zamanda nefsine uymayan ve Allah'a dürüst bir şekilde kulluk görevini yerine getiren tüm insanlara ise şu müjdeyi verdi. Cennet ayaklarınızın altında dedi. Sadece istediği bu sınavdan insanın gerçek birer kul olarak başarılı bir şekilde çıkmaları işte istenilende tam olarak buydu.
Fakat o insanoğlu öyle bir şey yaptı ki, daha il zamanlarında şeytanın uşaklığını yapan nefislerine uyarak yasak meyveyi yedi. Ardından kör olası nefsin neredeyse her istediğine uymaya başladı. Çünkü nefis isyankâr, çünkü nefis şeytanın kölesi ve en yakın dostu, çünkü nefis her zaman dünyalıktı.
İllaki peygamber, ya da ermiş mi olmak lazımdı nefse uymamak için? Hayır, insan olmak ve yaratanı bilmek yeterliydi. İlk günden isyan başladı Kabil Habil'i öldürdü nefsi için, ardından insanlar çoğaldı ve anlaşmazlıklar boy gösterdi.
Bu olaylar günümüze kadar şeytanında başını çekerek ve artarak geldi. İnsanlar bu defa da tahammülsüz olmaya başladı. Bir tavuk için bile biri birinin kalbini kırıyor, kavga ediyor hatta bu kavgalar ölümle bile sonuçlanmaya başlıyor.
Yıkmak yapmaktan daha fazla zevk verir hale geldi. Üstad Mehmet Akif Ersoy'un bu dizeleri aklıma geldi, 'Yıkmak Yapmak Kadar İnsana Zevk mi Verir? Emin Ol ki Bu nu En Sıradan İnan Bile Becerir' evet bu çok önemli ve anlamlı sözü ancak böylesine önemli bir üstad dillendirebilirdi.
Allah insanı kavga etsin anlaşmazlık çıkartsın veya huzursuzluğun baş mimarı olsun diye yaratmadı, eğer bu özellikleri insanda isteseydi zaten onu insan olara değil ya bir şeytan ya da bir hayvan olarak yaratırdı.
Fakat ne yazık ki, insan artık insan olduğunun farkında değil, en küçük bir konuda nefsine uyarak kavgaya başvuruyor, tahammülsüz oluyor ve kırıcı oluyor. Özellikle Müslüman din kardeşlerimizle bile kavga eder hale geldik. Oysaki bizler sıradan bir ecdadın torunları değil, tam aksine dünyayı 700 yıla yakın yönetmiş bir Osmanlı gibi ecdadın torunlarıyız.
Bulunduğumuz her yerde adaleti ön planda tutarak, imparatorluğunu yüzyıllar boyunca dünya üzerinde hüküm sürmesini başarmış bir ecdadın torunlarına kavga ve gürültü yakışmıyor. Bence bir an için olduğumuz yerde düşünelim, yüce yaradan bile her türlü tövbeyi kabul ederken, biz kulları nasıl olurda en basit bir konu için kavga ediyoruz.
Biz bizim düşmanlarımızın değil, dostumuzun sevineceği hareketleri yapalım. Yüce Allah'a istediği dilediği şekilde nefsine uymayan kullar olarak karşısına çıkalım. İnanın bunu yapmak zor değil.