İlk Türk topluluklarında veya devletlerinde, Orhun kitabelerinden de anlaşılacağı üzere kadının yeri ve önemi büyüktü. Devlet yönetiminde kadınlar fazlası ile etkiliydi. Ancak Türklerin İslamiyeti kabul etmesi ve İslamiyet'i doğru anlamaması ile birlikte kadının değeri yavaş yavaş azalmaya başladı.
Sonradan durum öyle bir hal aldı, kadınlar neredeyse insan sayılmaktan bile çıkarıldı. İslamiyet öncesi Arap toplumuna baktığımızda da kadının durumunun ne kadar vahim olduğunu görebiliriz. Öyle ki o dönemde kız evlat büyük bir utanç kaynağıydı ve birçok kişi, doğan kız evlatlarını diri diri toprağa gömüyordu. Türk toplumunda böyle ilkel davranışlar hiç yaşanmadıysa da kadının zaman içinde değersizleştiği herkesin malumudur. Ancak Osmanlı Devletinin yıkılışından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti, kadınlara yeni hakları da beraberinde getirdi.
Örneğin seçme ve seçilme hakkı tüm kadınlara da tanındı. Toplum içindeki yerinin iyileşmesi konusunda yeni çalışmalar yapıldı. Maalesef günümüzde bile kadına yeteri kadar değer verilmemektedir. Ataerkil bir toplum olan ülkemizin büyük bir kesiminde, kadınlar hala evinde oturan, çocuk yetiştiren ev temizliği yapan insanlar olarak görülmektedir. Birçok erkek tarafından cinsel bir obje olarak görülmekte ve kendilerine hor bakılmaktadır. Neredeyse her gün yaşanan kadın cinayetleri bunun en büyük göstergelerindendir.
Durum öyle bir hal almış ki artık kadınlarımız bile durumu kabullenmiş ve kız evlatlarına farklı bakmaktadır. Örneğin sokaklardan evine gelmeyen erkek çocuğuna ses çıkarmayan bir kadın, kız çocuğunun gündüz dışarı çıkmasını bile kabul etmemektedir. Veya hala kız çocuklarının okumaması gerektiğine inanan kadınlar bulunmaktadır. Kadınlar, toplumun en önemli bireyleridir.
Onlar korumak, hak ettikleri değeri vermek hepimizin görevidir. Onlar ki bizim en sevdiğimiz annelerimiz, eşlerimiz, kardeşlerimizdir. Dünyada en çok sevdiğimiz insan, yani annemiz bir kadın ike, kadınlara değer vermemek akıl erdirilecek bir şey değildir.